Zorla Düşük

6 Ekim 2009 Salı

Etkin gebelikten korunma yöntemlerinin uygulanmaya başladığı tarihten bu yana, zorla düşüklerin sayısında bir azalma görülmüşse de, sözkonusu yöntemlerin henüz yeterince yaygınlaşmamasından ötürü, bu toplumsal sorun önemini korumaktadır.

Düşük, dölyatağı üstüne hafif (en azından o niyetle) bir travmayla, dölütün canlılığının sonlandırılmasıyla, etenin ayrılmasıyla gerçekleştirilebilir.

Ayrıca düşük, dölütün canlılığını yitirmesine yolaçan ve dölyatağının kasılmasını artırarak dölütün atılmasını sağlayan zehirleyici ilaçlarla da gerçekleştirilebrlir.

İlke olarak iki düşük tipi vardır:

— enfeksiyonla düşük: Travmaya uğrayan dölüt, dış ortamın mikroplarıyla temas eder, enfeksiyona uğrar ve ortadan kalkar;

— eten kanamasıyla düşük: Dölüte yönelik travma çoğunlukla eteni de ilgilendirir ve yaralar; ayrılma, etenin besleyici damarlarını açar ve kanamanın durması için hiç bir neden yoktur; dölütün ayrılmasından sonra bir kan toplanması belirir, dölüt iyice kopar, sonra da atılır. Ancak, atımın tam olduğu durumlarda kanama kesilebilir; ama bazen, ayrılma uzun sürede olur ve kanın durmasını sağlayacak dölyatağı kasılmaları ya yoktur ya da etkisizdir. Dölyatağımn bu hareketsizliği, dölyatağı boynunun açılmasına ve dölütün atılmasına olanak vermez.

3. aydaki bir düşüğün tanımı

3. ay düşüğü, en sık raslanan düşüktür.

Kadın, hekime genellikle kanamadan ötürü başvurur. Dölyatağı kanamasının miktarı değişiktir; yalın bir sızma sözkonusu olabileceği gibi, tersine, pıhtılarla karışık kırmızı kandan oluşan bol bir kanama da sözkonusu olabilir; bu kanama süreklidir ya da dölyatağı kasılmalarıyla uyumlu olarak kesik kesik gelir.

Kadın, başlangıçta berrak bir sıvının aktığını saptayabilir; bu, dölüt zarlarının oluşturduğu su kesesini (amniyon) dolduran sıvıdır. Sıvı hızla renklenir, daha sonra büyük bölümü kandan oluşur.

Ağrılar hızla ortaya çıkarlar; süreklidirler ya da nöbetler biçiminde gelirler; şiddetlen değişiktir ve kanamayla birliktedirler; belde ya da karnın alt bölgesinde yeralırlar.

Hasta çabucak yorulur, solgunlaşır, derisi gri renk alır, nabzı çok hızlanır, atardamar basıncı düşer.

Kadın doğum muayenesi

Düşüğün dönemini belirlemeyi sağlar. Tarn düşükten önce

Dölyatağı boynu uzun ve kapalıdır; dölyoluna sokulan parmak, dölütün alt kutbunu algılayamaz; isthmus normal, gergin durumdadır, henüz silinmemiştir; dölyatağı gövdesi büyüktür, yumuşaktır, bazen elle muayenede duyarlıdır.

Dölütün atılması sırasında

Dölyatağı boynu açıktır, isthmus az ya da çok silinmiştir; açık dölyatağı boynunun ve küremsi isthmusun birlikteliği, klasik «çivisiz topaç» görünümünü oluşturur; dölyolu pıhtılarla dolu, gergin ve ağrılıdır. Parmakla muayenede, dölyatağı çıkışı düzeyinde eten ya da dölütün alt kutbu algılanabilir.
zdus_byk65412318653f85f4
Teşhis

Düşük teşhisi çoğunlukla kolay konur; kadın, hekime leğen bölgesi ağrılarıyla birlikte kanamalar nedeniyle başvurur. Bununla birlikte, kadın, düşüğün travma kökenini açıkça bildirmezse düşük koşullarının belirlenmesi zordur.

Ateş ya da bol miktarda kanamalar, dölyatağı boynu bozunları gibi bazı belirtiler, teşhise yön verebilir. Bununla birlikte, hastanın söylemediği şeylerin öğrenilmesi önemlidir; çünkü, düşük aracının bilinmesi gerekli olabilir. Gerçekten bu düşük araçlarından bazılarının özel ihtilatları vardır; sözgelimi, dölyolundan sabunlu su şırınga edilmesi dölyatağı doku ölümüne, tentürdiyotlu su şırınga edilmesi ivegen böbrek iltihabına, yabancı cisimler sokulması çeşitli travmalara yolaçabilirler.

Evrim

Geri dönüşsüz değildir, dölyatağı boynu ve isthmus normal görünümlerini korudukları sürece, travma mutlaka dölütün ölümüne ve atılmasına yolaçmayabilir. Tersine, dölütün açıldığı, dölyatağı boynunun silindiği ve isthmusun gergin olduğu durumlarda düşük kesindir.

Önce dölüt, ondan sonra da eten atılır.

Düşüğün evrimi gebeliğin yaşına göre değişir:

— ilk aylarda atım tek evrede olur;

— 4. aydan başlayarak, dölütün boyutları büyümüş olduğundan, atım bir doğumu andırır; kanamalı olmaktan çok ağrılıdır; çoğunlukla eten dölyatağmda kalır ve bu nedenle bir girişime başvurulabilir.

Tedavi

Tedavi, ihtilatlarm teda.visine dayanır.

Gerçekten, ihtilat eklenmişse evrim, dinlenme, kasınma önleyici ilaçlar verilmesi ve karna buz uygulanmasıyla hızla iyileşmeye doğrudur. Her hastaya koruyucu olarak antibiyotikler ve tetanos serumu verilir.

Düşük devam ediyorsa, hastaya girişimde bulunulmaz. Gerçekten, tarn bir düşük gerçekleşebilir ve elverişli biçimde geLişebilir. Bununla birlikte, dölyatağmda enfeksiyon, ve kanamaların kaynağı olabilecek bir eten parçasının kalmadığından emin olmak için, çoğunlukla bir girişim gerekir.

İhtilatlar

Travma kökenli düşüklerin aşağı yukarı tümünü büyük ölçüde ciddileştirirler.

İhtilatlar dölyatağını, öteki cinsel organları ve leğen organlarını ilgilendirebilirler ya da genel kapsamlı olabilirler.

Dölyatağında eten kalmışsa parmakla kazıma, aygıtla kazımadan daha az zedeleyicidir; çünkü aygıtla yapılan kazımaların, ilerde yapışıklıklara yol açma tehlikesi vardır.

Yerel ihtilatlar

Dölyatağında eten parçasının kalması

En sık raslanan ihtilattır; birlikte bulunan enfeksiyon ve kanama tehlikesiyle, düşüğün geleceğini değiştirir.

Muayenede dölyatağınm hacmi artmıştır, yumuşak kıvamdadır. Dölyatağı boynu çoğunlukla aralık, bazen açıktır. Parmakla bu delikten eten parçası algılanır. Dölyolundan parmakla muayenede ayrıca pıhtılar, irinli parçalar ortaya çıkarılır. Cerrahi tedavi, dölyatağımn durumuna göre parçaların küretle kazmmasıyla ya da daha iyisi parmakla kazmmasıyla çıkarılmasına dayanır. Gerçekten, cerrahi girişimin, dayanıksızlaşmış dölyatağınm delinmesine yolaçma tehlikesi vardır.

Dölyatağı kanaması

Miktarı değişiktir. Kandan ve pıhtılardan oluşur. Kanama, miktarı ve özellikle tekrarlaması bakımından ciddi olabilir. Kan yitimi apansız atardamar basıncı düşmesine ve şoka yolaçabilir; şok tedavisi acil olmalı ve yeniden canlandırma uygulanmalıdır. Bütün kanamalar, dölyatağında eten parçası kalması tedavisini, yani çoğunlukla hastaya kan vermekle birlikte dölyatağı boşluğunun boşaltılmasını gerektirir.

Dölyatağı enfeksiyonu

Doğrudan dölütü ilgilendiren bir travma, dölyatağınm kasılmasından önce bir dölüt enfeksiyonuna yolaçabilir. Bu dölüt enfeksiyonu aralıklı bir ateş, titremeler, genel durumun hızla bozulması, çabuk yorulma ve aralıklı leğen bölgesi ağrılarıyla açığa çıkar.

Muayenede dölyatağı gövdesi büyük ve ağrılı, dölyatağı boynu uzun ve kapalıdır.

Bu dönemde tek uygun tedavi, yüksek dozlarda antibiyotik tedavisidir. O zaman evrim değişkendir. Bazen, enfeksiyon sendromu geriler ve gebelik normal evrimini sürdürür. Çoğunlukla dölüt atılır; bu atım genellikle tamdır.

Aüim tam olmadığı.zaman, dölyatağında kalan eten parçaları mikrop kapma tehlikesi taşır; dölyatağında kalmış enfeksiyonlu eten parçaları diye nitelenen bu olay, kanlı ve irinli akıntılarla ortaya çıkar. Çoğunlukla dölyatağı boynu açıktır, ateş yüksekçedir.

Bütün bu belirtiler, ölmüş ve enfeksiyonlu artıkların varlığını yansıtırlar: Bu durumda, antibiyotik uygulamasından sonra bir tedavi gerekir: Son derece sakmımlı davranılarak dölyatağı boşluğunun boşaltılması.

Dölüt enfeksiyonu bazen dölyatağı çeperlerine de bulaşarak, bir dölyatağı apsesine neden olabilir; bu apse, döîyoluna sokulan parmağın, dölyatağma değdiği an çok şiddetli bir ağrı uyandırmasıyla teşhis edilir.

Dölyatağı enfeksiyonu sülfamitlerin (1932′de), daha sonra da antibiyotiklerin bulunmasından önce, her zaman ölümle sonuçlanan bir hastalıktı.

Dölyatağı yaraları

Dölyatağınm çeşitli yerlerindeki delinmelerden sorumlu yaralayıcı etken tarafından oluşturulurlar.

İsthmusun yan bölümünün delinmesi, en sık görülen bozundur. Hastanın karşısında yeralan ve sağ elini kullanan bir kişinin tuttuğu yaralayıcı aygıta bağlı olarak, çoğunlukla yara sağda yerleşmiştir. Çok ender olarak karın zarını da ilgilendirir (bu, karın boşluğu ile dışarısı arasında bir ilişki olmadığını gösterir). Yaranın yolaçtığı kanama, dölyatağı ile leğen çeperi arasında gerilen dölyatağı yanı bölgelerde toplanır. Bozun, dölyolundan parmakla muayene sırasında dölyatağınm yan yüzlerinde açığa çıkarılabilir. Bu düzeyde oldukça keskin bir ağrı belirir. Aynı zamanda, kasık üstünde sınırları belirsiz bir kütle algılanır. Aslında delinme büyük çoğunlukla, çok dikkatli uygulanması gereken dölyatağı muayenesi sırasında bulunur:

Sorunun çözümlenmesi çok güçtür; çünkü dölyatağı yarasına muayene yolaçmış olabilir: Muayene kazıyıcı aletle Cküret) yapıldıysa.

İsthmusun ön yüzündeki bir yara farkedilmeyebilir; çünkü çoğunlukla tam değildir. Ancak geç olarak, gebeliğin ihtilatlarıyla, özellikle de dölyatağı boynunun açıkhklarıyla açığa çıkacaktır.

Bu dölyatağı yaraları karşısında ne yapmak gerekir?

Her türlü travmaya yolaçıcı tutumdan sakınmak, yerel ve genel durumu gözetim altına almak temel kuraldır. Gerçekten, dölyatağı kası kendiliğinden dölyatağı yarasını kapayabilir ve kanamayı durdurabilir. Kanamanın bu kendiliğinden durma özelliği, dölyatağı yaralarını karın içi organlarının yaralarından ayırır. Bu durumda tedavi, antibiyotik verilmesine, karın üstüne buz uygulanmasına ve kesin dinlenmeye dayanır. Dölyatağı gövdesi delindiği zaman, büyük çoğunlukla karın boşluğu açılmış olur. Bu açılma, karın zarının dölyatağının arka yüzünü döşemesine bağlıdır. Karın içi delinme, dölyatağının arkaya bükük olduğu, yani dölyatağı göden barsağımn ön yüzüne dayanacak biçimde arkaya yattığı zaman da ortaya çıkabilir. O zaman aygıt, dölyatağmı gövde ile isthmusun birleşme noktasında deler.

Bozunlan onarmak için cerrahi girişim zorunludur.

Dölyatağında yıkım ve doku ölümü belirtileri görüldüğü zaman, dölyatağını bütünüyle çıkarmak gerekir.

Çok ender olarak, karın içi organlara da girişim gerekebilir. Özellikle dölyolu delinmeleri biçiminde dölyolu yaralanmalarına sık raslanır; cerrahi girişimle dikilmeleri gerekir.

Dölyatağı enfarktüsü

Damarlarda gaz kabarcıkları bulunmasıyla dölyatağı kan dolaşımının durmasıdır. Uzun süre, bu tür bir bozuna yalnızca sabunlu su şırıngalarının yolaçabüeceği sanılmıştır. Gerçekte, bir enfarktüsün kökeninde herhangi bir mekanik ya da kimyasal travma bulunabilir.

Başlangıç çoğunlukla apansızdır; şiddetli karın ağrıları ve bayılma tipinde fenalaşmayla açığa çıkar.

‘Bazense, başlangıç tersine, apansız değil ilerleyicidir.

Her iki durumda da bu ihtilat, her zaman ciddidir.

Genel durum hızla bozulur;

— ciddi bir şok durumu belirir; hasta soluktur, morarmıştır, huzursuzdur, sıkıntılıdır; solunum hızlıdır; kalp atışları çok hızlıdır; atardamar basıncı düşük, hemen belirlenmesi olanaksızdır;

— ateş hızla yükselir, alın terle kaplıdır. Bu septisemi belirtileri karşısında, kandaki mikropları üretmek için besiyerine ekim yapmak gerekir (amaç sorumlu etkeni bulmak ve tedaviyi başlatmaktır);

— böbrek yetmezliği, sidik çıkarımının apansız azalmasıyla yansır. Hiç sidik çıkarılamıyorsa, özel bir yeniden canlandırma tedavisi uygulamak gerekir.

Muayenede şunlar bulunur:

— çok ağrılı büyük bir dölyatağı;

— gergin ve elle muayeneye direnç gösteren bir karın,

— kadın doğum muayenesinde morumsu renkli kanamalı bir akıntı. Dölyatağı boynu ve gövdesi patlıcan rengindedirler; bu renk, dölyatağı çeperlerindeki küçük dolaşım değişikliklerine bağlıdır. Dölyatağının bu gerçek kansızlığı, dölyatağının yıkımına yolaçar ve hemen ameliyat gerektirir.

Tedavi, yoğun yeniden canlandırmayla birlikte dölyatağının cerrahi girişimle çıkarılmasını gerektirir. Tıbbi tedavi şunları içerir:

— genel yolla uygulanan antibiyotikler;

— atardamar basıncı düşüklüğünü düzelten sıvı ve elektrolitlerin verilmesi;

— sidik çıkarımı durmuşsa, karın zarı yoluyla ya da yapay böbrek makinasıyla böbrek dışı kan temizlemeyi gerektirir; böbrek dışı temizleme etkili olursa, böbrek işlevi normale dönebilir.

Cerrahi girişim gereklidir.

Genel uyuşturum altında yapılan ameliyatla, bütünü ya da bir bölgesi siyahımsı ya da morumsu renk almış büyük bir dölyatağı açığa çıkarılır. Bazen doku ölümü öylesine yaygındır ki, dölyatağı karna açılır. Dolayısıyle cinsellik bezleri (yumurtalıklar) korunarak dölyatağı çıkarma girişimi uygulanmalıdır. Ama, bu girişime karşın, genel durumu uzun süre düzelmeyen bir hastada ölüm tehlikesi vardır.

Bölgesel ihtilatlar

Bu belirtiler dölyatağmdan dölyatağı yanı bölgelere doğru, özellikle de dölyatağı mukozasından sidik torbası çevresine, makat çevresine ve karna doğru yayılan enfeksiyona bağlıdırlar.

Douglas çıkmazı apsesi

İrin, dölyatağının arka yüzü ile göden barsağı arasında, Douglas çıkmazında toplanır. Göden barsağımn parmakla muayenesinde, apseye uyan bir şişlik algılanır. Bu bölge çok ağrılıdır. Evrimin göden barsağına ya da başka bir leğen içi organa fistülleşme (bir delik ya da kanal aracılığıyla açılma) tehlikesi vardır. Dolayısıyle bu apsenin, dölyolunun arka yüzünden arka çıkmazda yapılacak bir kesiyle (kolpotomi) boşaltılması gereklidir.

Karın zarı iltihabı

Düşükten 6 – 8 gün sonra görülür. Ateş, kusmayla birlikte ya da kusmasız bulantılar, bazen çok inatçı bir kabızlık ya da sidik belirtileriyle yansır.

Muayenede, karında kas direnci ve göbekaltı bölgeye bastırıldığında bir ağrı saptanır. Dölyatağı ağrılıdır, az hareketlidir ve hareket ettirilmeye çalışıldığında çok şiddetli bir ağrı belirir. Dölyatağının yan çıkmazları elle muayenede ağrılıdır. İlaç tedavisi iyileşmeyi sağlayabilir; ama Douglas çıkması apsesi ve geniş bağ irinli iltihabı gibi bir ihtilat da eklenebilir.

Geniş bağ iltihabı

Dölyatağını kendisi ile karm çeperi arasında çevreleyen dokuların irinlenmesidir. Yüksek biçimlerde, kasık üstünde az hareketli ve ağrılı bir kütle algılanır. Alçak biçimlerde belirtiler, cinsel organların muayenesiyle bulgulanır. Ağrı ve kütle çoğunlukla kesindir. İrinlenmenin yeri boşalmayı sağlayabilir ya da irin süregenleşir ve sürekli ağrılara yolaçar. Bu iltihaplı dokuların iyileşmesi aylar alır.

Dölyatağı boruları iltihaplan

Bunlar enfeksiyonlar ya da daha doğrusu enfeksiyon kökenli iltihaplardır. Özellikle karnın alt bölgesinde, küçük leğenin her iki yanında (çoğunlukla da tek yanlı) ağrılarla açığa çıkarlar; genellikle tek yanlı olma özelliği, bu dölyatağı boruları iltihaplarını belsoğukluğuna bağlı olanlardan ayırt etmeyi sağlar.

Bazı görünümler de bunları alışılagelmiş kadın doğum muayenesi kökenli dölyatağı boruları iltihaplarından ayırmayı sağlar: Özellikle iltihabın dölyatağı borusunun içinde değil çevresinde gelişmesi ve böylece dölyatağı borusu tıkanması; dış gebelik tehlikelerinin azalması.

Süreğen evrime ender raslanır.

İyi tedavi edildiklerinde bu iltihaplar kesinlikle iyileşirler. Gerçekten, antibiyotikler son derece etkilidirler. Cerrahi tedavi ancak kesin sınırlı, olgun bir apse varsa uygulanabilir.

Genelleşmiş karın zarı iltihapları

Bunlar bütün karm boşluğunun enfeksiyonlarıdır.

Düşük sonrasında çok ender raslanırlar. Nöbetler halinde gelen karm ağrıları ve muayenede algılanan aralıklı karın sertliğiyle yansırlar. Gerçekte, bu tablo çoğunlukla yoktur ya da kısa sürelidir. Yalnızca bulantılar, barsak geçiş bozuklukları (kabızlık, ishal) gibi birkaç belirti, dikkati sindirim sistemine çeker.

Yeniden canlandırmayla birlikte uygulanan antibiyotik tedavisi, düşük sonrası dönemde görülmelerini (eskiden çok sık görülürlerdi) çok azaltmıştır. Genel durumun düzelmesinden sonra karın bozunlarma yapılan girişimin başarı olasılığı çok daha yüksektir.

Toplardamar ihtilatları

Başlıcaları, küçük leğen hastalıkları sırasında çok sık raslanan toplardamar iltihaplarıdır; başlangıç noktaları cinsel organlar ya da sidik sistemidir. Bu toplardamar iltihapları, iltihap döneminde kalabilirler ya da bir toplardamar tıkanıklığına yolaçabilirler.

Başlıca tehlike, buralardan atılan pıhtılara bağlı tek ya da tekrarlayıcı akciğer ambolisidir, öldürücü olabilir. Enfeksiyon kökenli amboliler bir septisemiye neden olabilirler.

Ya bir enfeksiyona bağlı olarak ya da dölyatağı boynuzları düzeyinde aygıtla yapılan bir işlem sonucu dölyatağı borusu tıkanıklığı, düşüklerin en büyük ihtilaflarından biridir.

Genel ihtilatlar

Başlıcaları enfeksiyonlarla ilgilidir: Yalın mikroplara bağlı bakteriyemiler

Kanda enfeksiyon etkenlerinin varlığına bakteriyemi denir. En sık raslanan etken, alyuvar yıkıcı streptokoktur. Oldukça önemli bir enfeksiyon tablosuyla birlikte yavaş yavaş yerleşen bir kansızlığa neden olur.

Alyuvar yıkıcı streptokoklara bağlı bu ivegen enfeksiyonun yanısıra, düşüklere kalp içzarı iltihapları gibi bazı süreğen enfeksiyonlar da ihtilat olarak eklenebilirler. Bu durumda etkenler kalp .kapakçıkları düzeyinde gelişir, kapakçıkları bozuna uğratır ve böylece kalp yetmezliğine yolaçarlar. Daha ender görülen enfeksiyonların etkenleri Friedlander basilleri, kolibasilleri ve stafilokoklardır. Ender görülmelerine karşılık, bu etkenlerin birlikte bulunmaları tehlikelidir.

Teşhis, kan alarak, mikrobu üretmek için besiyerine ekmeye dayanır; böylece etken ve duyarlı olduğu antibiyotikler belirlenir.

Septisemiler

Bunlar, ciddiliği kanda dolanan hastalık etkeninin salgıladığı bir toksine (zehire) bağlı olan hastalıklardır.

Perfringens septisemisi

Hastalık etkeni alyuvarların yıkımına, tehlikeli bir enfeksiyona, böbrek salgısında azalmaya yolaçar.

Bu etkene, yani Perfringens basiline, özellikle düşük ihtilatlarmda raslanır.

Septisemi titremeler, ateş, şiddetli baş ağrılarıyla apansızın başlar.

Hasta yorgun, güçsüz, bazen bitkindir.

Atardamar basıncı düşüktür ve damar yetmezliğini yansıtır.

Deri ve göz sümüksel zarları sarı renk almıştır.

Kollar ve bacaklar mavimsi, morarmış renkleriyle, organizmanın kötü oksijenlenmesini yansıtırlar.

Solunum hızlı, kesik kesik, yüzeyseldir.

Enfeksiyon teşhisi, etkenin kanda, sidikte, dölyatağı boynunda bulgulanmasma dayanır.

Alyuvarların yıkımı sidikte hemoglobin bulunması ile yansır: Hemoglobin işeme.

Alyuvarların sayısı azalır (kansızlık).

Böbrek sistemi yetmezliği, kanda üre düzeyinin yükselmesiyle yansır.

Bu enfeksiyonun geleceği son derece tehlikelidir. Evrim bazen öylesine hızlıdır ki, her türlü tedavi başarısızlıkla sonuçlanır.

Bununla birlikte, yeniden canlandırma ve böbrek dışı kan temizleme yöntemleri, bu tehlikeli evrimi değiştirmeyi sağlamıştır. Erken başlanan tedavi, iz bırakmayan bir iyileşme sağlayabilir. Hastalığın 1. döneminin septisemiyle, 2. dönemininse sidikte hemoglobin bulunması ve böbrek yetmezliğiyle nitelendiği unutulmamalıdır.

Tedavi ancak, bu konuda uzmanlaşmış hekimlerin çalıştığı kliniklerde gerçekleştirilebilir.

Acil olarak yüksek dozlarda uygulanan penisilin tedavisine başlanır; serum ve kan aktarımları, kansızlığı ve atardamar basıncı düşüklüğünü düzeltirler. Alyuvar yıkımı çok önemliyse bütün kanın değiştirilmesine başvurulur; bu dönemde cerrahi girişim gerekmez.

Sidik çıkaramama (anüri) durumunda karın zarı yoluyla böbrek dışı kan temizlemeye başvurmak gerekir.

Evrim, organizmanın bu tedaviye verdiği yanıta, özellikle de böbrek etkinliğinin yeniden başlamasına bağlıdır.

% Bazı başka septisemiler

Bunlar kolibasili gibi yalın mikropların yolâçtıkları enfeksiyonlardır.

Hastada tek ve şiddetli bir başlangıç titremesi ya da tekrarlayan titremeler görülür,

— yüksek ya da tersine düşük bir ateş;

— hızlı ve yüzeysel solunum,

— bol kusmalar;

— düşük atardamar basıncı.

Teşhis, kanda ve sidikte hastalık etkeninin bulunmasına da.yanır.

Başlıca tedavi, şoka karşı uygulanan yeniden canlandırma tedavisidir, Serum, kan, yüksek dozda kortizon türevleri verilir.

Daha başlangıç belirtilerinde, antibiyotik verilmeye başlanır. Etkenin cinsi ve duyarlı olduğu antibiyotikler saptandıktan sonra, bu tedavi ayarlanır. Cerrahi tedaviye ancak genel durumu iyi olan bir hastada başvurulabilir.

Dölyatağınm çıkarılmasına çok ender başvurulur; buna karşılık,bazen dölyatağında kalan eten parçalarının çıkarılması için kürtaj (kazıma) uygulanır.

Dolyatağmın çıkarılması, dölyatağınm delinmesi ya da dölyatağı enfarktüsü durumlarında gereklidir.

0 Tetanos

Düşüğün klasik ihtilatlarmdandır. Nicolaier basiline bağlı bu enfeksiyon hastalığı, soluma ve yutma bozukluklarıyla yansır. Kalp ya da solunum durmasına bağlı apansız ölüm tehlikesinden ötürü ciddi bir ihtilattır.

Tedavi, tetanosun önlenmesine dayanır. Bu hastalıktan kuşkulanıldığı an, yani dölyatağı travmasından kuşkulanıldığmda, tetanos serumu ve tekrar aşısıyla önleyici bir tedavi yapılır.

Tetanos belirmişse çoğunlukla serum yapmamak gerekir. Aşıya, antibiyotik tedavisine ve özellikle de kasınma tehlikesini azaltmak amacıyla kurar iğnesi yaptıktan sonra, soluma tedavisine başvurulur. Soluk borusuna delik açılarak hasta, yapay solunum aygıtına bağlanabilir.

Günümüzde tetanos hâlâ, düşük sonrası ölümlerin sık raslanan nedenlerinden biridir.

İlaç zehirlenmeleri

Bazı ilaçların gebeliğin durmasına yolaçtığı sanılır. Oysa bu ilaçlar ancak çok yüksek dozlarda kullanılırlarsa bu etkiyi gösterirler; sözkonusu dozlarda, özellikle organizma için zehir etkileri vardır ve düşüğe yolaçmadan önce, kadının yaşamını tehlikeye sokarlar.

Civa

Süblime biçiminde barsaklardan emilir, böbrek bozukluklarına, özellikle de sidik çıkaramamaya yolaçar; gelecek konusunda kesin bir şey söylenemez ve çoğunlukla böbrek dışı kan temizlemeye başvurmak gerekir.

Apiol

Apiol (bazı fenol türevlerine verilen ad), gebeliği sonlandırma amacıyla çok sık kullanılır, ama hem karaciğer, hem de böbrek bozunlarına yolaçar: Karaciğer böbrek iltihabı.

Nicolaier basili tetanos hastalığına yolaçar; günümüzde de hâlâ sık raslanan bir düşük nedenidir; bu sıklık, düşüğün mikroptan arındırma kurallarına aykırı biçimde yapıldığı oranda artmaktadır.

Bu durumda sinir sistemi belirtileri, kollarda bacaklarda ağrılar, özellikle bacaklarda ağır basan hareket bozukluğu gözlenir.

Kinin

Sıtmanın geleneksel ilacı olan kinin, düşük girişimlerinde kullanılabilir; çok miktarda alınması kulak uğultusuna ve görme keskinliğinin azalmasına yolaçar.

Sinirsel ihtilatlar

Dölyatağına hava verme, zehirli madde kullanma, sonda sokma biçiminde düşük yapma girişimleri bazen apansız ölümlere yolaçarlar; bazen de bir tetanosu anımsatan yaygın kasılmalar belirir; tam felç biçiminde ihtilatlar da görülebilir; bütün bu bozukluklar, bir gaz ambolisine, yani bir beyin damarının bir gaz kabarcığıyla tıkanmasına bağlıdırlar.

Düşüklerin bıraktığı izler

Düşüklerin bıraktığı izler, son derece tehlikeli bir ihtilat grubu oluştururlar.

Kısırlık

Bu izlerin başlıcasıdır; travma, spermatozoyitlerin ve yumurtaların dölyatağı boşluğunda ya da dölyatağı borularında ilerlemelerini engelleyen nedbeleşmelere yolaçar.

Enfeksiyon olaylarının ilerlemesi

Dölyatağı mukozasını ve dölyatağı çevresini ilgilendiren enfeksiyon olayları, süreğen biçimde ilerleyebilirler; o zaman kadın, aralıklı bel ve kasık ağrılarından yakınır; bu ağrılar çoğunlukla uzun süre devam eder.

Âdet kanamalarıyla ilgili izler

Eskiden düzenli aralıklarla âdet gören bir kadında bu düzen bozulur; normal âdet kanaması dönemleri dışında gelen dölyatağı kanamaları, dölyatağı enfeksiyonlarına bağlı olabilirler; antibiyotik tedavisiyle çoğunlukla gerilerler. Ama bu kanamalar dölyatağında kalan küçük bir eten parçasına da bağlı olabilirler; o zaman dölyatağından bu eten parçalarını boşaltmak için kazıma (kürtaj) yapmak gerekir; bazen bir dölyatağı polipi bulunabilir; doku incelemesinde bu polipin iyicil olduğu saptanır.

Âdet kanaması azlığı

Âdet kanamaları anormal biçimde azalmıştır. Bunun nedeni bir hormon yetmezliği, dölyatağı mukozasının körelmesi ya da dölyatağı çeperlerindeki yapışıklıklar olabilir.

Karşıt madde verilerek dölyatağı filmi çekme, bu izlerin yaygınlığını belirlemeyi sağlarlar.

Düşüklerin doğumla ilgili izleri

Enfeksiyon ve iltihap, bir düşük sonrasında önemli rol oynarlar; üreme organlarındaki bu bozunlar çoğunlukla geri dönüşsüz, en azından çok yavaş evrimlidir. Dölyatağmın yeni durumu, sonradan düzenli bir gebeliğin gelişmesine engel olabilir.

Sözgelimi, dölyatağı boynunun gereksiz genişletilmesi boynun açık kalmasına yolaçabilir; bu kalıcı bozunlar, ilerde bir düşüğe yolaçabilir. Dölyatağı çeperlerinde bir yapışıklık dış gebeliğe, etenin yapışma anormalliğine, doğumda güçlüğe ya da doğumun kurtulma döneminde (çocuğun doğumu ile etenin çıkması arasındaki dönem) ihtllatlara yolaçar .

Sonuç

Zorla düşük, gebeliğin kendi kendine sonlanmasından çok farklıdır; gebeliğin kendiliğinden sonlanması son derece elverişli bir evrim gösterirken, zorla düşüğün pek çok tehlikesi vardır.

Travma kökenli düşük sorunu, ancak, iyi kavranmış bir gebelikten korunma çerçevesi içinde ele alınabilir. Cinsel fizyoloji alanındaki bilgilerin ilerlemesi, hap, diyafram ve spiral gibi çok sayıda gebelikten korunma yöntemi ortaya konmasını sağlamıştır; bu korunma araçları sayesinde, zorla düşüklerin sayısının giderek azalacağı umut edilmektedir.

Comments

No response to “Zorla Düşük”
Post a Comment | Kayıt Yorumları (Atom)

Yorum Gönder

 
cinsel bilgiler sağlık bilgileri seks dersleri. Citrus Pink Blogger Theme Design By LawnyDesignz Powered by Blogger