Kadın ve Erkeğin Üreme Organları

6 Ekim 2009 Salı

Sidik-üreme sistemi (ürogenital sistem), adından da anlaşılacağı gibi, sidik yapan ve üremeyi sağlayan, birbirinden ayrı iki işlevle ilgili organlardan oluşur. Sidik sistemi, bedeni zararlı maddelerin bir bölümünü içinde bulunduran sidiği yapan (böbrekler) ve bunu dışarıya atan (havuzcuk, leğen, sidik borusu, sidik torbası ve sidik yolu) organlardan oluşur. Üreme organları, erkekte ve kadında değişik nitelikler ve yapılış gösterir. Memeler, kadın üreme organlarıyla birlikte incelenir.

Üreme bezleri (gonadlar), türün sürmesinde başlıca rolü oynarlar. Dişiler deki üreme bezinin (yumurtalık) ve erkek üreme bezinin (erbezi) iki görevi vardır. Bir yandan cinsel görevi yerine getirirler (yumurtacık ve spermatozoyit denen cinsellik hücrelerini üretirler), öte yandan cinsel hormanları salgılarlar. Böylece kişinin, bedensel ve ruhsal cinsinin özelliğini belirlerler.

Kadında üreme işlevleri, erkeğe oranla daha karmaşık ve farklıdır. Erkeğe oranla daha erken başlayan cinsel yaşam (ergenlik) 30-35 yıl kadar sürdükten sonra, yumurtalıkların işlevi sona erer (yaşdönümü). Erkeklerin üreme işleviyse, ancak yaşamlarının geç dönemlerinde bir duraklama gösterir. Kadın yaşamının en önemli dönemini oluşturan bu cinsel yaşam dönemi içinde ayrıca, ortalama 28-30 günlük aralarla tekrarlayan ve âdet kanamasıyla kendini gösteren çevrimsel dönemler vardır.

Âdet kanamasının kadın bedenini birtakım zehirli maddelerden temizleyen bir olay olduğu inancı, bugün bile yaygındır. Bu boş inanç, yüzyıllar önce hekimler arasındaki yanlış bilgi ve inançlardan kalmıştır. Yüzyıllar önce, Galenos (lat. Galenus) tarafından ileri sürülen bir görüşe göre, kadınların bedeninde kan fazlalığı vardır ve çevrimsel kanamalar, bir tür denge sağlamaktadır. Gene eski bir görüşe göre, âdet kanamasının Ay’ın hareketleriyle ilişkili olduğu ileri sürülmüş ve çevrimin 28-35 günde tekrarlaması, kanıt olarak gösterilmiştir.

XIX. yüzyılda Pflüger, XX. yüzyıl başlarında Knauer (1910), Halban (1911), Robert Meyer (1913), yumurtalıkların ve dölyatağı mukozasının anatomik ve işlevsel değişikliklerini inceleyerek, bu çevrimin mekanizmasını açıklamaya çalıştılar. Robert Schröder (1914), çevrim boyunca dölyatağı mukozasındaki değişiklikleri evre evre gözleyerek, dönemlere ayırdı ve kanamanın tam mekanizmasını açıkladı. Bu çalışmaları bir laboratuvar işi haline sokan Stockardt, Papanicolaou, Ailen ve Doişy, çevrimin dölyolu epiteli ve salgısının incelenmesiyle de izlenebileceğini gösterdiler. Çevrimle ilgili anatomik bilgiler böylece ortaya çıkarıldıktan sonra, çalışmalar cinsellik hormonları üstünde yoğunlaştırıldı.

Daha Mısırlılar zamanında, cinsellik hormonlarının varlığı biliniyordu. Bu hormonların buğday, arpa gibi bitkiler üstüne etkileriyle, dölyatağı içi yaşamda çocuğun cinsinin saptanmasına çalışılıyordu. Erbezi ezmelerinin kuvvet verici, cinsel gücü artırıcı ve gençleştirici etkileri, yüzyıllar önce, Mısır ve Yunan hekimleri ile İbni Sina tarafından biliniyordu. 1672′de ilk kez Regner de Graaf, yumurtalıkların, hormon çıkardıklarını kanıtladı. A. Haller, sarı cismin oluşumunu açıkladı. 1889′da Brown Seguard, erbezi ezmelerinin kendisine şırınga edilmesinin, bir gençlik ve dinçlik etkisi yarattığını bildirdi. Butenandt 1934′te, erkeklik hormonlarının kimyasal yapısını aydınlattı; 1947′de Anner, dişilik hormonlarının yapay olarak elde edilebileceğini gösterdi.

Bütün bu gelişmelerin ışığında, erkek ve kadının üreme organları ile bu organların hastalıkları konusunda, bilgiler önemli ölçüde gelişti. Artık, bu hastalıkların birçoğuna çare bulunabilmekte, ayrıca cinsel yaşamın en önemli sorunlarından biri olan istenmeyen gebelikler sorunu da, doğum kontrol yöntemlerinin gelişmesi ve çeşitlenmesi sonucunda büyük ölçüde çözümlenmektedir.

Comments

No response to “Kadın ve Erkeğin Üreme Organları”
Post a Comment | Kayıt Yorumları (Atom)

Yorum Gönder

 
cinsel bilgiler sağlık bilgileri seks dersleri. Citrus Pink Blogger Theme Design By LawnyDesignz Powered by Blogger