Penis Büyüklüğü ve Penis Büyütme

5 Ekim 2009 Pazartesi

Kadında doğurganlığın, döllenmenin olabilmesi için erkeğin spermlerinin kadın vajinasının (haznesinin) arkasına ulaşabilmesi gerekmektedir, bunun için de 10 cm ve üzerindeki penis boyu yeterlidir.

Ergenliğe ulaşmış bir erkeğin penisinin ortalama uzunluğu sertleşme olmayan durumda 5 - 9 cm, sertleşme halinde ise ortalama 16 cm boyundadır. Bununla birlikte penisin büyüklüğü kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Penis boyu ortalama 16 cm olmakla beraber 11-18 cm normal kabul edilir.

Normalden daha uzun bir penis cinsel ilişki sırasında genelde kadına zevk yerine acı vermektedir. Bu nedenle sanılanın aksine uzun (büyük) penis, iyi bir cinsel ilişki için ideal değildir. Ancak normalden daha küçük penisler de cinsel ilişki sırasında sorunlara yol açarlar, dahası sahibine psikolojik olarak sorun olurlar.

Penis boyunu ve kalınlığını arttıran çeşitli ameliyatlar bulunmakta ve ülkemizde de yapılmaktadır. Ancak bu ameliyatların herkesde başarıyla sonuçlanmadığı da bir gerçektir. Ameliyat öncesi erkeğin hormonlarının ölçümü yapılır ve penisin ereksiyon halindeki boyu saptanır (kökü ile uzu arası).

Genellikle 8 cm'lik uzunluğa sahip bir penis işlevsel olarak kabul edilir. Fakat kişinin daha uzun penis isteği de dikkate alınarak penis uzatılabilir. Bu uygulama için kişinin diğer yönlerden tam olarak sağlıklı olması gerekir. Cerrahi yöntem penisin üst başlangıç bölümündeki derinin ve penisi kalça kemiğine bağlı tutan bağların uzatılarak ek penis boyu kazanma prensibine dayanır. Bu şekilde ek 3 ile 5 cm arasında değişen ölçülerde ek penis boyu kazanılır. Ameliyat sonrası 2 ay kadar süre hasta, kontrollere çağrılır.

Piyasada satılan penis büyüttüğü iddia edilen vakum pompaları veya benzeri yöntemlerin genelde hiç bir faydası yoktur. Penisi büyüttüğü iddia edilen vakum pompaları, penis sertleştiğinde içindeki kanı tutan kapakçıklara ters basınç yolu ile zarar vermekte ve sertleşme problemlerinin gelişmesine neden olmaktadır. Bu yüzden zararlıdır.

Asya'da erkekler, penislerini büyütmek için organlarına vazelin ve benzeri yağları enjekte ediyorlar.

Doktorlarsa, bu yüzden rahatsızlanan giderek daha çok sayıdaki erkeği tedavi etmekle boğuşuyor.

Doktorlar, vazelin enjekte etmek yüzünden, peniste doku tahribatının yol açtığı ciddi deformasyonlar meydana geldiğini belirttiler. Enjeksiyon sonucu enfeksiyon ortaya çıkmasının ise kangrene yol açabildiği bildirildi.

Londra'daki Üroloji Enstitüsü'nden Manit Arya, güneydoğu Asya ülkelerinde penis büyütme operasyonlarının çok yaygın olduğunu söyledi. Ancak Batı'daki doktorlar, erkeklerin kendi kendilerine uyguladıkları bu "penis büyütme yönteminin" İngiltere ve ABD'de de kullanılmaya başladığını belirtiyorlar. Doktorlar, Batı'daki erkeklerin bu yöntemi Asya'ya yaptıkları ziyaretlerde öğrendiklerini sanıyorlar.

Kendilerine başvuran ilginç bir vakayı anlatan Dr. Manit Arya, penisine yağ enjekte eden 31 yaşındaki bir erkeğin penisinin büyümeye devam ettiğini ve ereksiyon olamadığını gördüklerini söyledi. Arya, hastanın penis dokusunun altındaki ölmüş hücrelerin ameliyatla alındığı ve kendisine psikolojik tedavi almasının tavsiye edildiğini anlattı.

Son olarak penisin boyundan ziyade işlevinin önemli olduğunu hatırlatmakda yarar var.

Anal Seks

Kadına dübüründen yanaşmak haramdır. Dolayısıyla erkeğin kadına dübüründen yanaşması haram olup bazı imamlar bunu zina olarak değerlendirmişlerdir. Her ne kadar livata olarak isimlendirilmese de livata gibidir. Bazen kadın livatası da denilmektedir ki bununla erkeğin kadına dübüründen yaklaşması kastedilmektedir. Livata diye isimlendirildiğinde erkeğin erkeğe yanaşması anlamı kastedilir, bir başka anlamı yoktur. Bu nedenledir ki kadına dübüründen yanaşmak livata sayılmaz. Dolayısıyla kadına dübüründen yanaşmanın haram olması, zina oluşundan ya da livata oluşundan kaynaklanmamaktadır. Çünkü bu, zina olmadığı gibi livata da değildir. Ancak bu konu hakkında şer’î deliller vardır. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:

"İyice temizlendikleri vakit Allah'ın size emrettiği yerden onlara varın." *

Bu ayet, kadına Allah'ın yaklaşılmasını emrettiği yerden, kadının cinsel organından yaklaşılması gerektiğini kayıt altına alan bir nasstır. Bunun anlamı şudur; Allah'ın size yaklaşmanızı emrettiği yerin dışında bir başka yerden onlara yaklaşmayın. Bu emir, nikahlanma emrindeki şu ayetler gibidir:

"...Hoşunuza giden kadınlarla evleniniz..." *

"İçinizdeki bekarları evlendiriniz." *

"...Velilerinin izniyle onlarla evlenin..." *

Bu ayetle de vurgulanan husus evliliktir. Erkeklerin kadınlara Allah'ın emrettiği yerden, cinsel organdan yaklaşmaları şer’î nassın gereğidir.

Ali b. Ebu Talha İbni Abbas'tan şunu rivayet eder:

"Allah'ın size emrettiği yerden..." * ayetinden maksat cinsel organdır. Bunun dışına çıkmayınız. Kim bunun dışına çıkarsa haddi aşmış olur." Mücahid der ki: “emrettiği yerden” ayeti cinsel organdan anlamına gelmektedir." Bu ayetin yüce Allah'ın şu ayetine atıf olduğu söylenemez: "Onun için adet halinde kadınlarınızdan ayrılın." * Çünkü ayetin tamamı şöyledir:

"Sana adet halinden soruyorlar. De ki: O, bir ezadır. Onun için adet halinde kadınlarınızdan ayrılın. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara varın..." *

Böyle bir ifade kullanılamaz, çünkü hayız hali, mekanla değil zamanla alakalı bir husustur. Şayet mekanla alakalı bir husus olsaydı, hayız zamanının dışında onlara yaklaşınız denilirdi. Tam tersine ayet mekana delalet edecek bir şekilde gelmiştir. Bunun, hayza çevrilmesi mümkün değildir. Zira "haysü" lafzı ancak mekana delalet ettiğinden dolayı kesinlikle hayız anlamına gelmez. Allah'ın size emrettiği yerden yani cinsel organdan yaklaşınız anlamına gelir. Nikah ve evlilik ayetleri de bunu emretmektedir. Bu anlamı, bu ayetin hemen ardından gelen ve kadının, nesil için olduğunu açıklayan ayet de teyit etmektedir. Ayet adeta şu anlama gelmektedir: Neslin geldiği yerden yaklaşınız. Nesil ise ancak cinsel organdan gelmektedir. Bu nedenle ayet şöyledir:

"Allah'ın size emrettiği yerden onlara varın. Şüphesiz ki Allah hem tevbe edenleri hem de temizlenenleri çok sever. Kadınlarınız sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz yerden varın." *

Bu ayette yer alan: "Kadınlarınız sizin için bir tarladır." ifadesi, daha önce gelen: "Allah'ın size emrettiği yerden onlara varın." ayetini açıklamaktadır. Bu ifade, Allah'ın, yaklaşılmasını emrettiği yerle, cinsel organla ilgili bir açıklamadır. Yine ayette yer alan: "tarlanızdır" ifadesi ekilecek yer anlamında kullanılan bir kinayedir. "dilediğiniz yerden" ifadesi, nasıl isterseniz demektir. kelimesi nereden isterseniz değil nasıl isterseniz anlamına gelir. Çünkü kelimesi "nasıl" anlamında kullanılmaktadır. Nadiren karşılaşılabilecek durumlar haricinde "nereden" anlamında kullanılmaz. Her iki anlamda da kullanılacağını varsaysak bile; "tarlanızdır." ifadesi burada, "nereden" anlamına değil "nasıl" anlamına ait bir karinedir. Bu karine iki yerde birden gelmektedir. "Kadınlarınız sizin için bir tarladır" ifadesi, ekin anlamına geldiği ve ekin yerinden gelinmesi hususunda yeterlidir. Ancak yaklaşma konusunu anlatırken "onlara dilediğiniz yerden varın”, ifadesi kullanılmamış, tam tersine, (ekin) kelimesi kullanılarak şöyle denilmiştir: "O halde tarlanıza dilediğiniz yerden varın." Ayette; her türlü ihtimali ortadan kaldırmak ve tekid için "kadınlara dilediğiniz yerden varın" ifadesi kullanılmamıştır. Adeta Allahu Teâla şöyle demektedir: Ekin yerinden yaklaşmak kaydıyla kadınlara dilediğiniz şekilde yaklaşmanızda size bir günah yoktur. "O halde tarlanıza varın." ifadesi cinsel organdan yaklaşma hususunda kesin bir nasstır. Diğer taraftan bu ayetin nüzul sebebini oluşturan kadınlara nasıl yaklaşılması gerektiği yönündeki soru da buna delalet etmektedir. Süfyan b. Said es-Sevri'den: Muhammed b. el-Münkedir Cabir b. Abudullah'ın şöyle dediğini haber veriyor: "Yahudiler; kim karısı ile arkası dönmüş bir halde cinsi münasebette bulunursa çocuk şaşı olur, derlerdi. Bunun üzerine; "Kadınlarınız sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz yerden varın." * ayeti nazil oldu. "Bir hadiste ibni Cüreyc, Rasulullah (sav)'in: "Fercden (cinsel organdan) olduktan sonra önden ve arkadan." dediğini rivayet eder. Bu nedenledir ki; "Allah'ın size emrettiği yerden onlara varın." ayeti, Allah'ın emrettiği yerin dışından onlara varmanın haram olduğuna delalet eder. "Kadınlarınız sizin için bir tarladır." ayeti, Allah'ın yaklaşılmasını emrettiği yeri yani cinsel organı açıklayan bir ifadedir. Bunlara ilave olarak nikah ve evlilikle ilgili ayetler de buna delalet etmektedir. Bunların tamamı kadına dübüründen yaklaşmanın haram olduğuna delalet etmektedir. Öte yandan kadınla dübüründen ilişki kurmanın haram olduğuna açıkça delalet eden birçok hadis vardır.

Huzeyme b. Sabit'ten:

Rasulullah (sav) erkeğin karısıyla dübüründen temasta bulunmasını yasakladı.” *

İbni Abbas'tan: Rasulullah (sav) şöyle dedi:

"Allah Teâla bir kadınla ya da bir ekekle dübüründen temasta bulunan kimseye (kıyamet günü) rahmet nazarıyla bakmaz.” *

Amr b. Şuayb babasından onun da dedesinden rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle demiştir:

"Karısına dübüründen temasta bulunan kimse küçük livata yapmış olur.” *

Ali b. Talk'dan Rasulullah (sav) şöyle dedi:

"Kadınlara dübüründen temasta bulunmayın. Şüphesiz ki Allah hakkı söylemekten (açıklamaktan) utanmaz." *

Bu hadisi ayrıca Ahmed İbni Hanbel, Ebu Muaviye'den rivayet etmekte ve şöyle demektedir: Bize Abdürrezzak anlattı, Ma'mer Süheyl b. Ebu Salih'ten, el-Haris'ten, Muhlid'den o da Ebu Hüreyre'den nakletti:

"Şüphesiz ki Allah, karısına dübüründen temas kuran kimseye (kıyamet günü rahmet) nazarıyla bakmaz.” *

Yine Ahmed'den: Bize Affan, Vüheyb, Sehl Haris b. Muhalled'den onun da Ebu Hüreyre'den rivayet ettiği bir hadiste Rasulullah (sav) şöyle dedi:

"Şüphesiz ki Allah, karısı ile dübüründen cima yapan adama (kıyamet günü) bakmaz." *

Bu hadislerin tümü kadınlara dübüründen temas etmenin haram olduğu hususunda delildirler. Dolayısıyla erkeğin karısına dübüründen temas kurması haramdır. Ancak şeriat bunun için ceza olarak belli bir ceza koymadığından dolayı bu hususta verilecek olan ceza had cezaları kapsamında değerlendirilemez. Tazir cezaları kapsamına girer. Bu nedenle imam ya da hakimin bu fiili işleyen kimseye caydırıcı ve acıtıcı bir ceza vermesi gerekir. Çünkü ceza her ne kadar tazir cezası olsa da caydırıcı ve acı verici olması lazımdır. Evla olan bu hususun hakimin takdirine bırakılmasıdır.

Abdurrahman Malıkı
İslam Hukukunda Ceza

Cinsel İlişki Sayısı ve Sıklığı

Yemek yemek veya cinsel ilişkiye girmek benzer hislerin getirisi sonucu oluyor. Nasıl acıkınca yemek yiyorsanız bunun sayısını ve miktarını saymıyorsanız cinsellikte ihtiyacınız olduğunda gerektiği kadar yaşanır. Bunun için bir skor tabelası tutmaya gerek yoktur. Burada sorunu ikiye ayıralım;

Birinci grup hislerini başkalarına göre ayarlayanlar,

İkinci grup ise hissettiklerinin dolayısıyla yaşadıklarının yeterli olmadığını düşünen veya bunu hissedenlerdir.

İkinci grup bir sorunun varlığını hisseden veya yaşayanlardır ki bunlar bir hekime baş vurup nedenini öğrenip çözüm sağlamalıdırlar, bunu da çekinmeden yapmaları gerektiğini neden çekinmemeleri gerektiğini yazının devamında okuyacaklar.

Üreme içgüdüsünün sonucu olarak cinsel istek vardır ve cinsellik yaşanır, yaşanmak zorundadır. Çünkü içgüdüler doğuştan vardırlar. Canlının yaşamını devam ettirebilmesi için bunları yapması gerekir. (Yemek yemek gibi) İçgüdüler değiştirilemez.Yok edilemez ve birinin yerine diğeri konulamaz.

Yaşamak demek kabaca insan bedeninin canlı olarak dünyada bulunmasıdır. Her canlı yaşamının bitmesini istemez. Bedeninizi dünyada devamlı bırakmak istersiniz. O zaman bedeninizi dünyada bırakmak için tek yolunuz kopyalama şansınızdır bu kopyalamayı da çocuk yaparak sağlarız, bedenimizin kopyası çocuğunuz sizden sonrada bedeninizin canlı olarak dünyada kalmasını sağlayacaktır. Siz değil misiniz çocuğunuzu o benim kanım canım diye seven.

Cinselliği evet zevk için de yaşarız. Ama bu zevk üreme içgüdüsünü giderebildiğimiz doyurabildiğimiz içindir. Yemek yemenin karnımızı doyurması bu doygunlukla açlık hissinin kaybolup o süre için bedenimize gerekli enerjiyi sağlayıp yaşamda kalabilmeyi garantilediğimiz içindir ve bu bize zevk verir.

Cinsel güç miktarı 3 ana nedenden dolayı değişebilir.

1)Bedensel nedenler:

Cinsel isteğin az olması bazen bedensel nedenlerden dolayı olmaktadır. Bunun içinde belirtilen hormon eksiklikleri, bedensel bazı hastalıklar veya başka bir hastalık için kullanılan ilaçların yan etki olarak kalıcı veya geçici cinsel isteksizlik yapmasıdır.

Burada önemli bir ayrımı vurgulamak isterim. Cinsel isteksizlik dedik cinsel yetersizlik değil. Cinsel yetersizlik cinsel arzunun olup bunun bedensel bazı eksiklikler, bozukluklar yüzünden gerçekleştirilememesidir. Mesela erkekte cinsel birleşme arzusu var ama bir hastalık yüzünden penisinde sertleşme olmuyor. Cinsel isteksizlikte ise bunu yapmak için zaten istek yok.

2)Psikolojik nedenler:

İnsanın içgüdülerinde öncelik sırası vardır. Birinci sıradakiler yaşamınızı devam ettirmek için yapmak zorunda olduğunuz şeylerdir. Mesela su içmek gibi. Su içmezseniz kısa sürede ölürsünüz. Kişinin birinci hissi o günkü varlığını sürdürebilmek için gerekli şeyleri yapma zorunluluğudur. Bunu tamamladıktan sonra ancak diğerlerine sıra gelir. Bunun en basit komik örneği '' fakirin karnı doyunca nokta noktası kalkar'' örneğidir. Sağlıklı bir cinsel arzu duyabilmek ve cinsellik yaşayabilmek için bir kişinin önce o gün için çözmesi gerekli olan şeyleri çözmesidir. Uykusunu uyuması, yemeğini yemesi, barınacak yerini sağlaması gibi ve yarını için de en azından çok fazlaca kaygı duymamasıdır. Demek ki gelecek sorunlarınız kadar gündelik sorunlarınız cinsel isteğinizi etkilemektedir. Bunun yanı sıra cinsellik-cinsel istek bir hesaplar zinciridir. Cinsellik isteyerek yaşandığında her zaman zevk verecektir. Ama bununda bir bedeli vardır. Bu bedel bazen getirdiği hazdan daha fazla acı ve mutsuzluk verebilir. Bu gibi durumlarda beyin kişiyi koruma altına alarak negatif etkilerden koruyup daha fazla acı çekmesini engellemek için cinsellik dürtüsünü bir süreliğine baskılayabilir veya başka yerlere yönlendirir. Ama bu bir çözüm sağlamaz çünkü güdüleri yaşamak zorundayız ve başka yere yönlendiremeyiz. Kısa sürede bunu çözmek gerekir.

Cinsellikteki negatif etkiler

*kızlık zarı korkusu,

*gebe kalma kaygısı

*can acısı duyma kaygısı

*cinsel yasaklamalar cinselliği kötü kabul etme

*anne baba ve çevrenin ne düşüneceği fikri

*çirkin beden veya herhangi bir organ kaygısı

*utanma

*mukayese edilme korkusu

*kullanılma kaygısı

*daha önceden cinsel tacize uğramış olmak

*yetersiz olup alay edilmesi fikri

*cinsel hastalık veya bulaşıcı hastalık kapma korkusu

*pişmanlık korkusu

*aldatılma

*aldatma

*partnerin; kendisi hakkında ne düşüneceği

*ona nasıl davranacağı başkalarına anlatıp anlatmayacağı,

*bu ilişki yüzünden bir sorun yaşatıp yaşatmayacağı

gibi nedenlerdir. Bu nedenlerin baskın olduğu durumlarda insan bunların getireceği negatif etkileri yaşamamak için cinsellikten uzaklaşırlar.

Partneri beğenmemek veya istememek veya zorunluluktan beraber olmakta cinsel isteği azaltıcı nedenlerdendir.

3)Bedensel ve psikolojik nedenlerin birbiriyle etkileşimde olduğu dönemler:

Yukarıda saydığımız nedenlerin herhangi birinin diğeriyle beraber olmasıdır.

Bahsettiğimiz bütün nedenlerden dolayı kişilerin cinsel istek duyma seviyeleri zamandan zamana partnerden partnere koşuldan koşula farklılık gösterecektir.Bunun belirli bir sayısı yoktur. Nasıl acıkınca yemek yiyorsanız isteğiniz varsa ve koşullarınız da uygunsa yaşayabileceğiniz kadar yaşayacaksınız. Zorunlu bir rakam yok.

Bu konuda elde var olan sayılar belli miktarda aynı yaştaki kişilerin cinsel yaşamlarının istatistiksel ortalamalarıdır. Sizin için hiç bir gerçeklik ifade etmez.Var olan sizin kendi gerçeğinizdir.

Cinsel istekte ve ilişkideki sınır, partnerinize ve kendinize bir şeylerin eksik kalmadığını hissettiğiniz andır. İşte bu yeterliliktir ve koşullara ve kişiye göre değişir. Şunu da unutmamak gerekir ki her partneri tatmin edemezsiniz. Bunu yapmaya çalışırsanız yıldızları yakalamaya çalışan hayalperestler gibi olursunuz.

Gelelim özellikle erkeklerin merak konusuna

1) Erkeklerde cinsel istek nasıl arttırılır?

2) Yine erkeklerin sorduğu bir soru kadınlarda cinsel istek nasıl arttırılır?

Sağlıklı bir yaşam, sağlıklı bir beslenmeyle yani düzenli yaşayıp stresten, gerekli sorunlardan uzak durup beslenmenize de özen gösterirseniz spor yaparsanız ve akıllı olursanız daha evvel yazmış olduğumuz cinsel isteği azaltıcı nedenlerden kurtulmuş olur daha arzulu ve daha güzel bir cinsel yaşantıya sahip olursunuz. En önemli şeylerden biri beslenmedir.Cinsel isteği artırıcı özel bir gıda rejimi yoktur.Sağlıklı beslenip gerekli protein ve vitamini alırsanız faydasını göreceksiniz.

Bu arada hemen viagra gündeme gelebilir, bu tip haplar cinsel isteği olup çeşitli nedenlerden dolayı yeterli sertleşme sağlayamayan kişilerde faydalıdır. Penis sertleşmesi sağlar. Cinsel arzusu olmayan kişiye bu tip haplar verildiğinde herhangi bir cinsel istek gelişmeyecektir. Bu yüzden cinselliği çevrenizdekilerin söylediklerine göre değil kendi hissettiğinize göre yaşamalısınız. Doğrusu budur yoksa dilin kemiği yok. Yaşadığınızı yaşayın istediğinizi söyleyin. Bu sefer onlarda sizin gibi düşünüp dursunlar.

Cinsel isteği arttırıcı bazı özel maddeler vardır ama bunlar gerekli görüldüğü zamanlarda doktor tarafından verilen ve kontrol altında verilen maddelerdir. Kendi başınıza kullanamayacağınız kullandığınızda fayda yerine zarar göreceğiniz şeylerdir.

-Cinsel isteksizlik duyduğunuzu, yaşadınız veya hissettiğiniz cinselliğin yeterli olmadığını hissediyorsanız bir hekime baş vurabilirsiniz. Sorun varsa ortaya çıkarılır bedensel veya psikolojik tedavisi yapılır ve çözüme kavuşursunuz. Bunda utanmaya veya çekinmeye gerek yoktur. Rahatlıkla bu konuda destek almaktan çekinmeyiniz.

Lütfen cinselliği bu güzel hissi kendi kendinize etraftan duyduklarınızı zehir etmeyiniz. Çünkü cinsellik insan hayatında çok önemli bir yer tutmaktadır; güzel bir cinsel ilişki sonrası hayata daha olumlu baktığınızı ve daha pozitif düşündüğünüzü ve daha başarılı olduğunuzu biliyorsunuz. Bu hislerin getirdiği mutluluğu yaşamak istiyorsanız başkalarının düşüncelerine göre değil hissettiğiniz gibi ve doğru kaynaklardan bilgi alıp yönlenerek yaşamalısınız. Sağlıklı daha mutlu güzel günlere.

Dr. Cenk Kiper

Evlenmeden Önce Neler Yapılmalı

Niçin evleniriz; Temelde hepimiz başka insanlarla iletişim kurmayı arzu ederiz. Olgunlaştıkça da bu his bizi yakından ve derinden sevecek bir kişiyi özleyip, aramaya iter. Almakta vermekte sevginin olmazsa olmaz bölümleridir. Biri olmadan öteki pek uzun ömürlü olmaz. Evlenmenin temel nedenlerinden bir tanesi beraberlik,birine sahip olmak ve birine ait olmak duygusu, bundan doğan yakınlık, can yoldaşlığı, istenmek, anlaşılmak, çocuk sahibi olmak, kendi düzenini kurmaktır. Bunlar vazgeçilmez duygusal öğelerdir. Yine bunlar cinselliği yalnızca fiziksel yönden değil, ruhsal yönden de tamamlar.

Özellikle kadınlar yıllar yılı evlenmeyi ve cinsel ilişkide bulunmayı dört gözle beklerler. Daha çocukluklarından beri her türlü yaşam sorununun evlenince çözümleneceğine inanırlar, ama beraberlik güzel duyguların yanı sıra birçok sorumluluğu ve sıkıntıyı da beraberinde getirir. Evlilik kişilerin bundan sonraki yaşamlarında beraberce kullanacakları sınırlı bir kredidir. Bunu ilk günden tüketebilir ve ya mantık, saygı ve sevgi doğrultusunda bir ömür boyu mutlu olarak kullanabilirsiniz. Cinsellikte bu beraberliğin vazgeçilmez bir parçası ve tamamlayıcısıdır.

Beraberlikte ilk cinsel ilişkinin kusursuz geçmesi gerektiğine inanmışızdır. Oysa bu inancın tam tersine ilk gece gerginlik ve korku içinde geçer. Yeni beraber olan çiftlerin ilk gecelerini birtakım olumsuz duygular içinde olduklarını ve korkularını gizlemek istemeleri de gerginlik ve baskıları daha da arttırır.

Yetersiz cinsel eğitim, daha önceden bilinmeyen ama evlilik süresinde ortaya çıkan çeşitli sağlık sorunları zaten var olan ekonomik sorunlara, toplumsal baskılara ve olumsuzluklara eklenirse cinselliği yok etmeye başlar. Bu yüzden evlilik öncesi bazı hazırlıkları yapmak kişilerin bu olabilecek negatifliklerden uzaklaştırır.

Bunlar nelerdir ;

*En önemlisi her iki tarafın evlilik öncesi muayeneye gitmeleridir Erkeğin ve kadının cinsel bir anormalliği yani sağlıklı bir cinsel yaşantıyı engelliyecek problemleri var mı, varsa ve mümkünse bunun düzeltilmesi.

*Herhangi bir bulaşıcı hastalık var mı ( sarılık, cinsel yolla geçen bir hastalık, aids ve bu gibi ) varsa gerekli önlemleri alınıp, tedavi edilmesi.

*İleride sorun olabilecek herhangi bir sağlık problemi var mı. ( Gizli şeker, kalp hastalığı, hormonal bozukluk gibi )

*Bebek sahibi olmayı engelliyecek bir sebep var mı ? Erkeklerde evlenmeden önce sperm sayımı yaptırılması, kadında yumurtalıkların ve hormonal düzenin kontrol edilmesi.

*Gebelik esnasında sorun yaratabilecek kan uyuşmazlığı, kadında toksoplasma( çiğ etten geçip kırsal alanlarda yaygın bir enfeksiyondur ) gibi gebeliğin ileri ki aylarında bebeğin ölümüne sebep verebilecek bir enfeksiyonun var olup olmadığının araştırılması gerekir.

Kan uyuşmazlığı kan grubu ile değil kanınızda ki Rh faktörü ile ilgilidir. Yalnızca kadının Rh negatif, erkeğin ise Rh pozitif olduğu durumlarda oluşabilir.

Kadın Rh pozitif, erkek Rh negatif uyuşmazlık yok
Kadın Rh negatif, erkek Rh negatif uyuşmazlık yok
Kadın Rh pozitif , erkek Rh pozitif uyuşmazlık yok

Kan uyuşmazlığının varlığının bilinmesi gebelik öncesinde veya gebeliğin başlangıcında gerekli tedbirlerin alınarak ortaya çıkabilecek rahatsız edici durumları engeller.

*Çiftlerin ailelerinde ve ya kendilerinde kalıtsal ( doğumla geçen ) bir hastalık ve ya anormallik var mı varsa bunların derecelerinin araştırılması , değerlendirilmesi eğer riziko payı varsa oluşacak gebeliklerin titizlikle takip edilmesi gerekir.

Özellikle akraba evliliklerinde genetik danışmanın alınması ( bunu hekiminizin tavsiye ettiği bir yerde ve ya hastanelerin genetik bölümlerinde yaptırabilirsiniz )

Akraba evliliklerinde sakat çocuk olmasının nedeni basit olarak şöyle izah edilebilir ;

Her insanın yapısında var olan ama bulunduğu şekli ile kişide ciddi rahatsızlıklar yaratmayan birtakım anormallikler vardır ( teknik olarak herkesin genetik şifresinde ki bazı yerlerde zararsız bozukluklar vardır ) aynı sülaleden gelen kişilerde bu bozuklukların aynı yerlerde olma olasılığı fazladır. Doğacak bebeğin yapısını oluşturacak formülün yarısını anneden yarısını da babadan alacağı için aynı kökenden gelen kişilerin her ikisinin de vereceği formülde aynı yerde bozukluk olma olasılığı yüksektir. Ve böyle bir bozukluk olursa verilen şifrede aynı yerde bozukluk olacağı için ciddi sakatlıklar görülecektir.

Teknik olarak her iki taraftan gelecek genetik şifre bozukluklarının aynı yerde ise çocukta o basamaktaki gen tamamen bozuk olacaktır.

Evlilik öncesi cinsel eğitim ve danışma almak oluşabilecek korku ve yanlışlıkları ve bunların getirebileceği cinsel isteksizlikleri ve problemleri ortadan kaldıracaktır.

Unutmayınız ki yaşanan her şey iz bırakır.

Evli çiftlere bir önerimizde birbirlerini iyice tanıyana kadar çocuk sahibi olmamaları. Bunun içinde bir hekime danışarak en uygun doğum kontrol yöntemini cinsel hayatlarına başlamadan önce uygulamalarıdır. Gebe kalma korkusu altında kadın rahat bir cinsellik yaşayamaz.

Sonuç olarak yukarıda saydığımız olumsuzlukların var olması birbirini seven iki insanın bir araya gelmesi için engel teşkil etmeyebilir. Bunların önceden bilinmesi eğer mümkünse gerekli tedavilerin yapılması ve tedbirlerin alınması faydalıdır.

Bilinmeden evlilik sırasında ortaya çıkması ve ya getirebileceği tamiri mümkün olmayan sonuçlar büyük hayal kırıklıkları, olumsuzluklara hatta ilişkinin bitmesine neden olur.

Bu gibi rahatsız edici olaylarla karşılaşmamak için önerilerimize uymanızı ve hekim kontrolünde sağlıklı bir cinselliğe adım atmanızı öneririz.

Sertleşme Problemi

Sertleşme problemi, cinsel ilişki için gerekli ereksiyonu başlatamama, sağlayamama veya devam ettirememe durumudur. Yani, ilk önce cinsel ilişki için ereksiyon, sertleşme başlatılacak, daha sonra sertleşme sağlanacak ve bu devam ettirilecek. İşte bu üç unsuru yerine getiremeyen bir durumda sertleşme sorunundan bahsedilebilir.

Sertleşme sorununa yol açan faktörler psikojenik ve organik olmak üzere ikiye ayrılıyor. Psikojenik faktörler arasında depresyon, anksiyete gibi faktörler var. Organik faktörler arasında ise en sık rastlanılan şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, kalp hastalıkları, sinir sistemi hastalıkları, peniste şekil bozuklukları sıralanabilir. Sigara da sertleşme sorununa yol açan en önemli faktörlerden bir tanesi.

Kalbin damarı ile penisin damarı aynı çapta: 3 milimetre. Kalbi etkileyen hastalıklarda penis etkileniyor. Bu hastalıklar arasında sigara içme, kolesterol yüksekliği, lipit yüksekliği gibi hastalıklar olabilir. Diyabet de birçok sistemi etkileyen bir hastalık. Birçok faktöre bağlı olarak diyabetin yol açtığı sertleşme sorunu, diğer sertleşme sorunlarından daha ağır seyrediyor. Türkiye'de 3 milyon erkekte, sertleşme sorunu olduğu araştırmalarla ortaya kondu.

Yüksek tansiyon da penisin damarlarını etkileyerek, cinsel fonksiyon bozukluğuna, sertleşme sorununa yol açıyor. Hipertansiyon tedavisi için kullanılan ilaçlar da sertleşme problemine neden olabiliyor.

Kadında da şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, sigara içimi, kadın cinselliğini olumsuz yönde etkiliyor. Çünkü, kadın cinsel organları, erkek cinsel organına son derece benzer bir şekilde çalışıyor.

Örneğin 5 yıl cinsel fonksiyon bozukluğu olan ve bunu tedavi ettirmeyen hastada penis kullanılmadığı için sürekli olarak fonksiyonunu kaybeder.Bu nedenle sertleşme sorunu olanların 6 ay içinde doktora başvurmaları gerekmektedir. Ancak psikolojik nedenli, sürekli olmayan sorunlarda doktora başvurmak gerekli değildir.

Sertleşme sorunu olanlar doktor tavsiyesi ile viagrayı deneyebilirler. Eğer viagra, hastalarda başarılı olursa, bunun belli ölçülerde belirli sistemlerin hastada normal olduğu kabul edilir.

Sertleşme sorunu olan erkek ne yapmalı?

Her erkek, cinsel yaşamı boyunca sertleşme güçlüğü yaşar. Geçici güçlükler için kaygılanmayın. Herkesin zaman zaman başı ağrır. Ama hiç kimse, ilk başı ağrıdığında beyin tümörü olduğunu düşünüp kaygılanmaz. Sertleşme olmayabilir diye, cinsel ilişki kurmaktan kaçınmayın. Sevişme sırasında penisin sertleşmesini düşünmeyin, kendi cinsel yanıtlarınızı gözlemlemeyin, cinsel hazzı yaşayın. Unutmayın ki, sertleşme sizin istediğiniz anda olmayacaktır. Ancak rahat olursanız, kendiliğinden sertleşme oluşacaktır.

Cinsel etkinliklerinizde, sürekli olarak sertleşme güçlüğünüz varsa, bir uzmana başvurmalısınız. Sertleşme bozukluğu, tüm cinsel etkinliklerinizde aynı ise, organik bir nedenden kaynaklanabilir. Yani sabahları hiç sertleşme ile uyanmıyorsanız, masturbasyon yaptığınızda sertleşme olmuyor, hiçbir cinsel eşle giriştiğiniz hiçbir cinsel etkinlikte sertleşme olmuyorsa, bir üroloji uzmanına başvurmanız gerekir. Organik kaynaklı sertleşme bozuklukları, her durumda aynı şekilde ortaya çıkar. Herhangi bir durumda tam sertleşme oluyorsa, büyük olasılıkla bedensel bir bozukluk söz konusu değildir. Nasıl göz bozukluğunuz varken arada bir gözlüksüz de normal göremezseniz, sertleşme refleksinizi bozan bedensel bir neden varken de, bazen tam sertleşme olamaz.

Sabahları sertleşmiş olarak uyanıyorsanız, masturbasyonda sertleşme oluyor, hele bazı cinsel eşlerle ya da bazı cinsel etkinlikler sırasında da sertleşme oluyorsa, yaşadığınız sertleşme güçlüğünün nedeni büyük olasılıkla psikolojiktir. Psikolojik kaynaklı sertleşme bozuklukları, cinsel eşe ve etkinlik tipine göre de değişiklikler gösterebilir. Masturbasyon sırasında genellikle sertleşme olur. Ama uzun süre devam eden sertleşme bozukluklarında, masturbasyonda da sertleşme güçlüğü başlayabilir.

Sürekli cinsel sorun yaşamak, cinsel ilgi ve isteği de olumsuz etkileyebilir. Erkeğin sertleşme olmayacağı beklentisi belirgindir, kendisini yeterince uyarmayabilir. Cinsel etkinlik sıklığı azalmıştır, sertleşme oluşmasına vakit kalmadan boşalma oluşabilir. Cinsel eşlerle girişilen etkinliklerin hepsinde sertleşme sorunu ortaya çıkmayabilir. Cinsel birleşmenin olamayacağı ya da beklenmediği durumlarda tam sertleşme olurken, cinsel birleşme olasılığı ya da beklentisi ortaya çıktığında sertleşme oluşmaz ya da var olan sertlik kaybolur. Örneğin, kaçamak ve giyinik sevişmelerde, sertleşme tamdır; ama zaman açısından kısıtlama olmayan, rahat bir ortamdaki sevişmede sertleşme olmaz ya da kısa sürede kaybolur.

Cinsel etkinlikler içinde, yalnızca cinsel birleşme için penisin sertleşmesi gereklidir. Kadının da erkeğin de cinsel haz aldığı diğer birçok etkinlik sırasında, penisin sert olup olmaması önem taşımaz. Penisin sertleşmesi ne kadar gerekliyse, erkeğin sertleşme ile ilgili kaygıları da o kadar artar. Bu kısır döngü sonucunda, cinsel istek ve yeterli uyarılma olduğu halde, penis sertleşmez. Bazen sevişme sırasında, elle veya oral uyarılma sırasında sertleşme olur, vajinaya giriş denendiğinde kaybolur. Bazen bazı cinsel eşlerle girişilen etkinliklerde hiçbir sorun yokken, bazılarıyla her zaman veya bazen sorun vardır. Bazı erkekler, yeni bir cinsel eşle ilk ilişkilerinde mutlaka sertleşme sorunu yaşarlar. Bazı evli erkekler, eşleriyle hiçbir sorun yaşamazken, daha çekici buldukları geçici cinsel eş ile sertleşme sorunu yaşarlar. Büyük olasılıkla, bu durumlarda, erkeğin sertleşme olup olmayacağı kaygısı daha fazladır.

Cinsel eşin sertleşme güçlüğüne karşı tutumu da sorunun süreklileşmesine neden olabilir. Sevişmede, sertleşme olmayınca, erkeğin kendisini istemediği için uyarılmadığını düşünen ya da bu sorunu çok fazla önemseyen bir cinsel eş, geçici bir güçlüğün kalıcı bir bozukluğa dönüşmesine katkıda bulunabilir. Tersine, sertleşme olup olmamasını gerçekten önemsemeyen, sevişmede cinsel yanıtlarla değil, cinsel haz ile ilgilenen bir cinsel eş de güçlüklerin aşılmasını kolaylaştırır.

Tüm cinsel sorunlarda olduğu gibi sertleşme bozukluğu durumunda da cinsel eşinizle konuşmalısınız. Sevişme sıklığınızı azaltmayın, kaçınma davranışı kaygıyı azaltabilir ama sorunun çözümüne katkıda bulunmaz. Sevişme sürenizi uzatabilirsiniz, cinsel etkinliklerinizi çeşitlendirebilirsiniz. Gündeminizde cinselliğin yeri artmalı, ama cinsel sorununuzun ya da penisinizin değil. Cinsel birleşme olmaksızın sevişmeyi, sertleşme olmaksızın haz almayı deneyebilirsiniz. Cinsellik alanında çalışan bir psikiyatrist ya da klinik psikologa danışabilirsiniz.

Uyarılma bölgeleri

Cinsel birleşmenin ön şartı olan cinsel uyarım veya cinsel coşkulanma kavramını tanımlamak pek kolay değildir. Genellikle birlikte görüldükleri halde ve ilk bakışta birbirlerini çağrıştırmalarına rağmen uyarılma, erkekteki sertleşmeyle kadındaki ıslanma olgularından ayrı birşeydir. Uyarılma, duygularla bağlantılı olarak erkek ve kadın vücutlarının cinsel temas için birleşebilir duruma gelmesi sürecidir. Bu süreç içinde vücutta önemli değişiklikler ortaya çıkar. İşte penisin sertleşmesi ve dölyolunun ıslanması bunlardan en belirgin olanlarıdır. Ama aslında bu değişiklikler, söz konusu sürecin ancak sonucudur. Dolayısıyla cinsel uyarılmada ya da çoşkulanmada temel olan, söz konusu değişikliklerden çok bir sevgiliye beslenen çekilme duygusudur. Bu duygu, daha soyut bir şekilde belirli birini düşünmeden yalnızca o cazibeye ve arzuya kapılarak da yaşanabilir.

Erkek de kadın da doğrudan bir fiziksel temas olmaksızın coşkulanabilirler. Karşı cinsten birinin dahil olduğu erotik bir durum da uyarıcı olabilir. Keza bazı insanların belirli bir melodiyi duyduklarında ya da kokuyu aldıklarında coşkulandıkları bir gerçektir. Fiziksel temas bulunmadan coşkulanma, yani psikolojik uyarılma, erkeklerde daha yaygındır. Kinsey, bu amaçla incelediği bir grupta erkeklerin % 62'sine karşılık kadınların ancak % 14'ünün striptease seyrederken coşkulandığını belirlemiştir. Cinsel ilişkiyi çizgi veya resim olarak görmekle erkeklerin % 77'si cinsel uyarım duydukları halde 'kadınların yalnızca % 32'si coşkulanmış, hatta çoğu bundan rahatsız olduklarını söylemişlerdir. Başka insanları cinsel eylem içinde seyretmiş olan erkeklerin çoğu coşkulandıklarını bildirirken, kadınlardan rahatsız olmayanlar bile ancak kayıtsız kaldıklarını belirtmişlerdir. Bu oranlar, erkeklerin psikolojik uyarımlara olan bağımlılıklarını göstermekten öte, hiç tanımadıkları bir kadına, hatta genel anlamda kadınlara bakarak veya onları düşünerek ya da kişilerin belirsiz olduğu bir cinsel ilişki anını izleyerek ya da kafasında kurarak coşkulandığını göstermektedir. Bu erkek ve kadın cinsellikleri arasındaki farklılığı yansıtmaktan öteye bir anlam taşımaz. Gerçekten, başka alanlarda da ortaya çıktığı üzere iki cins arasında bir yaklaşım farkı bulunduğu kuşku götürmez. Ancak bu farkı açıklamak için yapılan önermelerin çoğu tatmin edici değildir. Örneğin bazılarına göre erkeğin cinsel dürtüleri kadınınkilerden daha güçlüdür. Bazıları cinsler arasındaki farklılığı, kadının doğuştan daha ahlaklı olmasına bağlarlar.

Bazıları ise farklılığın, her iki cinsin üremedeki rollerinden kaynaklandığını savunurlar ya da fizyolojik yapılarından dolayı olduğunu ileri sürerler. Sonuç olarak, cinsel bilimcilerin hepsi, genellikle erkeklerin cinsel fantaziye yani cinsel düşlere ve düşünceye kadından daha yatkın olduğunu söylemekle birlikte, bunun nedenleri konusunda ortak bir görüşe sahip değildirler. Zaten eşler açısından önemli olan bu gerçeğin bilinmesi ve böylece gereksiz kuşku ve huzursuzlukların önlenmesidir. Kinsey, kocalarının pornografik resimler biriktirdiğini keşfedince boşanmak için mahkemeye başvuran kadınlardan bahsetmekte ve bu durumları insan cinselliğine ait temel gerçeklerin bilinmemesinin üzücü sonuçlarına örnek olarak vermektedir. Fiziksel temasa dayanan coşkulanma açısından da kadın ve erkek arasında belirli farklar bulunur. Cinsel uyarım sırasında vücudun bazı noktaları diğerlerine oranla çok daha fazla duyarlılaşırlar. Bunlara uyarım bölgeleri denir. Bunların dokunulması veya öpülmesi, belli koşullarda eşleri orgazma götürebilir. Bu kadar olmasa bile, uyarım bölgeleriyle temasın cinsel tepkilerde bir yükselişe yol açtığı kesindir.

Aşk oyunlarının başlangıcında ilk keşfedilen bölgeler, her iki cinste de dudaklar, boynun arkası ve yanlarıyla kulaklar, erkeklerde ayrıca kuyruksokumudur. Bunlar, ikincil uyarım bölgeleri olarak bilinirler. Göğüsler, kalçalar, bacak ve ayaklar bu gruba girerler. Aşk oyunlarının daha ileri aşamalarında birincil uyarım bölgelerine sıra gelir. Bunlar, erkekte penis, erbezleri ve perine (apışarası), kadında ise toplu olarak "vulva" diye adlandırılan dış cinsel organlar bölgesidir. Özellikle leğen kemiğinin üzerindeki tüylerle kaplı deri ile dış dudaklar, "vulva"nın çok duyarlı alanlarıdır. Keza makat ve perine için de bu söylenebilir. Ancak kadının cinsel organlarının en duyarlı olanı ve orgazm tepkisinin temel kaynağı, "vulva"nın ön tarafında ve iç dudaklar arasında korunmuş bir şekilde bulunan "klitoris"dir. Klitoris de penis gibi sertleşme yeteneğine sahiptir.

Uyumlu bir cinsel beraberlik açısından eşlerin yalnızca uyarım sağlayan bölgeleri keşfetmeleri yeterli değildir; ne tür uyarılmadan hoşlandıklarını da araştırmalıdırlar. Pratik içinde taraflar, çeşitli bölgelerin yumuşak mı, yoksa sert mi okşanmasının, öpülmesi mi yoksa incitilmesinin mi daha fazla hoşa gittiğini anlamaya çalışmalıdırlar.

Cinsel birleşmenin ön oyunlarında her iki eş için de ilk hedef, ikincil uyarım bölgelerinin uyarılması olur. "Necking", "Petting" gibi aşk oyunları, doğrudan birleşmeye geçmeksizin ikincil uyarım bölgeleri üzerine yoğunlaşarak gerçekleştirilen cinsel temas türleridir.

Kızlık Zarı (Hymen)

Kızlık zarı veya diğer adı ile Hymen (Himen) bizim toplumumuzda da olduğu gibi sosyal yaşantıda önemli bir anlam taşımaktadır. Hymen aslında yunan mitolojisinde evlilik tanrısına verilen addır. Eski yunanda gerdek gecesi bu tanrıya adandığı için kızlık zarına Hymen denirdi. Toplumlarda tarihten bu yana saflığın ve el değmemişliğin sembolü olarak bilinen hymen ( himen diye de adlandırılır, kızlık zarı ) günümüzde gelişmiş ülkelerde gittikçe artık eski önemi ve anlamını kaybetmektedir. Bizim toplumumuzda en çok merak edilen ve doktora sorulan konulardan da biridir.

Kızlık zarı nerededir? Yapısı nasıldır?

Kızlık zarı nedir? tabii ki ayrı bir organ değildir. Vajinanın oluşumu sırasında embriyolojik dönemde gelişen bir deri kıvrımıdır. Çocukluk çağında sert ve kalın olan hymen, ergenlikte ve ilerleyen yaş ile hormonların etkisi sonucu yumuşayıp esnemektedir.Ön yüzü deri karakterinde arka yüzü mukoza ile kaplıdır.

Kızlık zarı girişten yaklaşık 1.5 cm içerde bulunmaktadır ve bu ince perdenin ortası adet kanının akması için açık ve deliktir ve vajina girişini tamamen kapatmaz.Bu deliğin şekli ve yapısı vajina kızlık zarı tiplerinin belirlenmesinde kullanılır. Kızlık zarının yapısı ,elastikiyeti, yeri ve kalınlığı her kadında farklıdır.Kızlık zarı yapısına ve şekline göre ilk ilişki sonrası olan kanamanın miktarı ve olup olmaması da değişkenlik göstermektedir.Kişinin kendi kızlık zarını görmesi ve değerlendirmesi teknik olarak mümkün değildir.

Kızlık zarının (Himen) tıbbi bir görevi var mıdır ?

Kızlık zarının bilinen fizyolojik bir görevi yoktur. Vajinayı enfeksiyonlardan ve yabancı cisimlerin girmesinden korumak amacı taşıdığı sanılmaktadır. Bir bariyer görevi gören hymen vajinit gibi enfeksiyonların oluşmasını kısmen engellemektedir. Günümüzde kızlık zarının fizyolojik önemi değil sosyal ve adli görevi vardır.

Kızlık zarının şekli, türleri arasında nasıl farklılıklar vardır?

Tüm kadınlarda kızlık zarının yapısı farklı ve ortasındaki delik değişik büyüklük ve yapıdadır.İlişki ile kanama olup olmayacağı bu ortadaki deliğin genişliğine ve bu yapının esnek olup olmamasına bağlıdır.Değişik tipte kızlık zarlarının şekli vardır . En sık görülenleri;

Annüler hymen; Annuler kızlık zarı en sık görülen kızlık zarı çeşididir.Kadınların %70-95’inde bu şekildedir.Kızlık zarı halka şeklinde vagina girişinde olup ortasındaki delik de halka şeklindedir. Normal kızlıkzarı yapısıdır.Bazen ortasındaki delik fazla geniş (en alttaki resimde gösterilmekte) ,kanlanması az veya esnek olduğunda kanama olmamaktadır.Bu durumda cinsel birliktelikte "niye kanama olmadı, acaba bakire mi, bekaret var mı?" endişesi oluşmaktadır.

İmperfore hymen; Nadiren doğuştan kızlık zarında delik bulunmayabilir ve bu durum ileride ciddi tıbbi sonuçlar doğurabilmektedir. Adetin başlaması ile kan dışarı akmayacağı için iç genital organlarda her ay adet kanı birikir.Çok şiddetli ağrı yapar. 15 yaşına gelmiş ve adet görmemiş genç kızların ,kızlık zarı kontrol edilmelidir.İmperfore hymen durumunda küçük bir operasyon ile kızlık zarını açmak gerekir ve bu işlemi takiben durum bildirir "bekaret raporu" verilir.

Septalı hymen; Septalı kızlık zarı nadir görülür , ortasındaki delik bir bant ile ikiye ayrılmaktadır. İlk cinsel ilişkide çok ağrı,aşırı kanama veya cinsel ilişkiye tam girememe şikayeti ile genellikle doktora başvururlar.

Kribriform hymen; Epey nadirdir. Ortasında birden fazla küçük küçük delik vardır. Cinsel ilişki ile kızlık zarı genellikle yırtılmaz ve doktor tarafından cerrahi müdahale gerekmektedir.Dantel şeklinde görülmektedir.

Ksentrik hymen; Yarımay şeklinde alt kısmı kalın ve geniş bir zardır. İlişki ile genellikle yırtılmaz veya çok zorlama ile yırtıldığında şiddetli kanamalar olmaktadır.Genellikle çiftler cinsel ilişkiye girememe şikayeti ile doktora başvurular.

Yırtılmış ,bozulmuş hymen; Ancak doktor muayenesi ile değerlendirilebilen kızlık zarının bozulmuş, yırtılmış olması durumu. Mavi oklarla gösterilen 2 tane "siyah çizgi" olan bölüm. Tıbbi değerlendirme olarak kızlık zarının "saat 3 ve saat 7 hizasında" yırtılmış olduğu görülmektedir.

Esnek, yırtılmayan hymen; Cinsel ilişki ile yırtılmayan ve esnek kızlık zarı olarak isimlendirilen durum. Esnek kızlık zarının ortasındaki normalde de var olan delik-açıklık normal kızlık zarına göre daha geniş (beyaz okla işaretli alan). İlişki sırasında yırtılmayıp penisin girmesine kanama olmadan izin verebilen bir oluşum şekli.Ancak doktor muayenesi ile değerlendirilebilen bu çeşit kızlık zarında ,ilişkide kanama olmadığı için muayene için jinekoloğa başvurmaktadırlar.

Kızlık zarının yırtılması nasıl olur ?

Cinsel birleşme veya yabancı bir cisim vajinaya girdiğinde eğer penis kızlık zarının ortasındaki delikten büyükse yırtılır ve kanama olur . Kizlik zarinin yırtılması genellikle birkaç farklı yerden olmaktadır. Eğer cinsel beraberliğe devam edilirse yırtılmanın olduğu yerden kanama az az devam eder.İlk yırtılmadan 3-4 gün sonra yırtık yeri nedbeleşir ve iyileşmeye başlar. Kanama miktarı kızlık zarının kalınlığına, yapısına, elastikiyetine ve cinsel birleşmenin şekline bağlıdır.

İlk İlişkide mutlaka her kadında kanama olur mu?

Her kadında ilk birliktelikte kanama olacak diye bir kural yoktur. Bazı kızlık zarları penisin içeri girmesine esneyerek kanama olmadan izin verirler. Veya yırtılan yerdeki kanlanma ve kılcal damarlar az olduğundan dolayı , fark edilmeyecek kadar az kanama olmaktadır.İlişkiye müsait olarak adlandırılın bu durum halk arasında ‘ esnek kızlık zarı ’ olarak bilinmektedir. Kadınların yaklaşık %20-30 ‘unda kızlık zarı ilişkiye müsaittir ve kanama olmaz. İstek durumunda jinekolojik muayene ile kızlık zarının yapısı anlaşılmaktadır.

Kızlık zarı bozulması, yırtılması cinsel ilişki dışında da olur mu?

Cinsel ilişki dışında kızlık zarının bozulması yırtılması çok nadirdir. Kızlık zarı yırtılması veya halk arasında söylendiği gibi "kızlık zarı patlaması" ciddi bir travma veya bir kazada o bölgenin yaralanması ile nadir de olsa kızlık zarı zarar görebilmektedir.İlişki dışında nadir olarak bazen uzak doğu sporu, jimnastik gibi aktif ve normalin dışında bacak açma hareketi yapanlarda, kaza ve bazen düşmelerde yırtılabilir. Ata veya bisiklete binme ile yırtılma olacağına dair pek de geçerli olmayan korkular vardır. Bisiklete binme ile yırtılması anatomik yapı ve yerleşim yeri olarak olarak olanaksız gibi düşünülmektedir.

Kızlık zarı yırtılması sonrası havuza - denize girmede bir sakınca var mıdır?

Hayır herhangi bir sakınca yoktur. Fakat nadiren özellikle kalın olan kızlık zarının yırtılması , bozulması sonucu fazla kanama ve yırtık (deşirür) olabildiği için 2-3 gün denize - havuza girmemek daha uygun olabilmektedir.

El ile veya masturbasyon yolu ile kızlık zarının yırtılması , bozulması olur mu?

Vajina içine parmaklar girdiği veya başka yabancı cisim uygulandığı zaman yırtılabilmektedir. Fakat vajina içine herhangi bir şey uygulamadan yapılan mastürbasyonda kızlık zarı yırtılmaz.

Ne zaman ve nasıl kızlık zarının yırtılması gerçekleştiği anlaşılır mı?

Yırtılmanın üzerinden 7 gün geçtikten sonra , bu yırtılmanın yeni mi yoksa ne zaman yırtıldığını söylemek ve zaman tahmini yapmak mümkün değildir.

Kızlık zarı bozma ne tarafından ve nasıl olduğu da bilinemez, ilişkide penis ile mi, parmak veya başka bir cisim ile mi veya kaza – travma sonucu ile mi yırtıldığını anlamak mümkün değildir.

Kızlık zarı kanama yırtıldığında ne kadar sonra olmaktadır?

Kızlık zarı bozulması veya halk arasında söylendiği gibi "kızlık zarı patlaması" sonrası kişiye göre kanama miktarı değişiklik göstermektedir. Kızlık zarının şekli, yapısı, kalınlığı ve cinsel ilişkiye giriş şekli kanamanın miktarını belirlemektedir. Genellikle az miktarda kendiliğinden duran,bir hijyenik pedi doldurmayacak tarzda ,bazen sürüntü şeklinde kanama olmaktadır. Nadiren yırtılma sırasında bir damar ağzı açılır ve kanama durmaz. Bir doktor müdahalesi ile yırtılan yerin dikilmesi gerekmektedir. Amaç vajina kızlık zarı tamiri değil kanayan yeri onarmaktır.

Kızlık zarını bozulması ağrıya sebep verir mi?

Bize evlenmeden önce muayene ve danışma için başvuran kadınların en büyük endişelerinden biri ,ilk birleşmede ağrı olup olmayacağı,kızlık zarının yırtılması nın ciddi bir rahatsızlık ve acıya sebep olup olamayacağıdır. Ağrının olup olmayacağında en önemli faktör cinsel ilişkide çiftler arasındaki uyum ve erkeğin davranışı ile kadına olan yaklaşımıdır.Her şey normal ise genelde ciddi bir ağrı ve sancı olmamaktadır. Olan ağrı da 5-6 saniye sürmekte ve azalmaktadır.

İlk beraberliği kolaylaştırmak için nelere dikkat etmek gerekir?

Ağrıyı ve korkuyu azaltmak için çiftlerin psikolojik olarak cinsel ilişkiye hazır olmaları önemlidir. Ön sevişme vajinal salgıyı arttıracağı için beraberliği kolaylaştırır. Eğer kızlık zarınız kalın ise veya fazla korkunuz var ise, doktorunuzun önereceği kayganlaştırıcı yardımcı olacaktır. Dikkat etmek gereken cinsel ilişki sonrası enfeksiyonlardan korunmak ve önceden tedbir alarak istenmeyen bir gebeliğe izin vermemektir.

Yırtılan zar kendiliğinden iyileşir mi?

Hayır . Yırtılan zar kendiliğinden iyileşmez. 4-5 günde yırtılan bölge epitelyum ile kaplanıp yırtık olarak kalmaya devam eder.Tıbbi olarak yırtık kızlık zarının kendiliğinden iyileşmesi veya bir krem sürülerek iyileşip tekrar tamir olması mümkün değildir.

Kızlık zarı yırtılmadan gebe kalmak mümkün mü?

Kızlık zarı yırtılmadan gebe kalmak mümkündür. Perine yani, kadın genital organlarının dış kısmının sperm ile teması ve bulaşması gebe kalmak için yeterli olabilmektedir. Bir çok genç kız kızlık zarları yırtılmaması için "sürtünme yolu" ile cinsel ilişkiye girmekteler ve nadiren de olsa bu şekilde istenmeyen bir gebelik oluşumu ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Buna "sıçrama konsepsiyonu" da denmektedir.

Kızlık zarı yırtılmadan kürtaj olunur mu?

Eğer elastik kızlık zarı esnek ise ve aletlerin girmesine müsait ise ,fazla kalın muayene aleti kullanılmıyor ise ,yırtık kızlık zarı durumu oluşturulmadan kürtaj olmak mümkün olabilmektedir. Kullanılan ince spekulum yani vajinayı açan aletler ile kızlık zarına zarar vermeden kürtaj yapılmaya çalışılmaktadır.

Kızlık zarı bozulmadan başka sebeplerden dolayı jinekolojik muayene olunur mu? Bakire Muayenesi Yapılır Mı?

Doğal olarak genç kızların muayenesi vaginal yoldan yapılmamaktadır. Vagina içine spekulum olarak isimlendirilen muayene aleti kullanmadan sadece gözlem ile, ve akıntı durumunda kültür alınarak muayene gerçekleştirilmektedir . Yumurtalıkların ve rahmin değerlendirilmesi ise karından bakılan ultrasonografi ile yapılmaktadır.Yani bakire kızların muayenesi sadece göz ile dış organ değerlendirilerek ve ultrason ile de iç genital organlar gözlenerek yapılmaktadır.

Kızlık zarı dikimi, tamiri olur mu? Kızlık zarı tamiri (dikimi , hymenoplasti - himenoplasti) nasıl yapılır? Ne zaman dikimi yapılmalı?

Tıbben kızlık zar dikimi yapmak ve onarmak mümkündür. Bu işleme hymenoplasti ismi verilir.Kızlık zarı dikilmesi kadın doğum uzmanları tarafından yapılır ve bu işlemin yapılıp yapılmadığını yine kadın doğum uzmanları ve adli tabipler anlayabilirler.Her kadın doğum uzmanı değişik sebeplerden dolayı bu işlemi yapmaz. Tamir işleminden sonra mutlaka kanama olacaktır diye bir garanti yoktur. Yırtık kızlık zarı dikimi iki şekilde yapılır. Cinsel birleşmeden ve evlenmeden epey süre önce yapılan estetik bir düzeltme ile yapay bir kızlık zarı yapılmaktadır. Bu yönteme kızlık zarı "flep yöntemi" dikimi denmektedir. Kızlık zarı "kalıcı dikim" , kızlık zarı "kalıcı yöntem" olarak isimlendirilen bu yöntemin tıbbi isimleri ise "hymenoplasti" veya "himenoplasti" dir. Diğer bir yöntem ise evlenmeden 2-3 gün önce kızlık zarına konan dikiş ile yapılmaktadır. Her iki yöntem de lokal anestezi ile yapılabilen fazla kanama ve operasyon riski olmayan ve kısa sürede (15-30 dakika) tamamlanan uygulamalardır.Bu yönteme halk arasında "geciçi yöntem " veya kızlık zarı geçici dikimi" de denmektedir.Kızlık zarı tamiri uygulamaların yapılması etik ve hukuki olarak tartışmalıdır.Kızlık zarının dikilmesi ne tıbii olarak verilen isim "hymenoplasti" veya "himenoplasti" dir.

Maalesef ülkemizde özellikle büyük şehirlerimizde, çalışan doktoru dahi belli olmayan klinikler, merkezler reklam vererek "kızlık zarı dikimi" ameliyatı yapmakta ve doğal olarak bu işlemi yaptıran kızlarımız mağdur olabilmektedir.Kızlık zarı dikimi fiyatı veya diğer adı ile kızlık zarı dikimi ücreti bunu yapan hekimin fiyat politikasına göre değişkenlik göstermektedir.

Kızlık zarının yapısı doktora gitmeden hasta kendi kendiliğine (ayna veya başka bir şeyin yardımı ile) değerlendirebilir mi?

Hayır bir kadının kendi kızlıkzarı yapısında ayna kullanarak veya başka bir enstrümanın yardımı ile fikir yürütmesi ve değerlendirmesi mümkün değildir. Hekim ve jinekolog olamayan başka bir kişinin de hymen kızlık zarı yapısı hakkında yorum yapması teknik ve tıbbi olarak mümkün değildir . Muayenesi bir jinekolog tarafından kolaylıkla yapılıp tanı hemen konmaktadır

Kızlık zarının bozulduğu nasıl anlaşılır? Bakirelik, Bekaret Muayenesi Nasıl Yapılır. Bekaret raporu ve kızlık raporu nereden alınır?

Kadının kendisinin bunu anlaması mümkün değildir. Kızlık zarı bozulması nasıl anlaşılır sorusunun cevabı jinekolojik muayene ile bir kadın doğum uzmanı tarafından kolayıkla bozulup bozulmadığı, bakire olup olmadığı cevaplanabilmektedir. Bazen bu hymenin anatomik yapısından dolayı zor anlaşıldığı için büyütme ve kolposkopi ile bakmak gerekebilmektedir. 18 yaşının üzerindeki kadınlar kendi arzuları ile bunu öğrenebilmektedirler ve muayeneyi yapan doktorun da hasta istemediği takdirde üçüncü şahıslara muayene sonucunu bildirme ve söyleme zorunluluğu yoktur. Kızlık zarı hakkındaki yazılı raporlar (bekaret raporu, kızlık zarı raporu, kızlık raporu, bakirelik raporu) adli tabip uzmanları tarafından verilmektedir.Bakirelik yani bekaret muayenesi çok kolay olup jinekolog tarafından göz ile bakılıp karar verilmektedir ve ağrılı-acılı bir işlem değildir.Kızlık zarı muayenesi bir kadın doğum uzmanı tarafından yapılmalıdır.

Kadın ve Erkekte Cinsel Organlar ve Üreme

Kadın ve erkeğin kendi vücudunu ve eşinin vücudunu bilmesi, sağlıklı cinsellik açısından önemlidir.

1. Kadın Üreme Organları

Pelvis

Kadın bedeninde cinsel organların büyük kısmı vücudun içinde bulunur ve leğen kemiği (pelvis) adı verilen kemik bir yüzeyin üzerinde bağlar, karın zarı ve kaslarla örtülüdür.

Dış Organlar

Kadınlarda dış cinsel organlar doğum kanalının girişini çevreleyen kalın ve ince dudaklar olarak isimlendirilen yumuşak dokulardır. Dudaklar üst üste birleşirler ve ön tarafta bulunan “klitoris” adı verilen oluşumu korurlar. Klitoris ve çevresi cinsel uyarılma açısından en duyarlı bölgelerdendir. Kadınlarda üreme kanalının (vajina) girişi yakınlarında iki açıklık daha vardır. Bunlardan öndeki idrar, arkadaki ise dışkı çıkışının olduğu (makat, anüs) açıklıklardır.

Vajina

Vajina 7-8 cm. uzunluğunda, kaslı, üst ucu rahimle bağlantılı, alt ucu dışarıya açılan esnek bir kanaldır. Vajina rahime geçmek üzere erkek tohum hücrelerinin döküldüğü kanaldır. Üreme için gerekli olan cinsel ilişki vajina yoluyla olur. Vajina cinsel uyarı sonucunda kendiliğinden ıslanır, genişler ve cinsel ilişki sırasında organların sürtünmelerini acısız hale getirip, kolaylaştırır.

Vajinanın alt bölümünde kanal girişini kısmen kapayan ince ve esnek zara kızlık zarı (himen) adı verilir. Kızlık zarı penisin vajinaya girdiği ilk cinsel ilişki sırasında genellikle kolayca yırtılır. Görülebilen hafif kanama kısa sürede kendiliğinden durur. Ancak ani zorlamalarda oluşan yırtıklar fazla kanama yapabilir, ender olarak doktor yardımı gerekebilir. Bazen cinsel ilişki sırasında yırtılmayan esnek zarlar da vardır. Bu durumda ilişki sırasında kanama olmaz.

Daha önce cinsel ilişkisi olmamış çiftler ilk kez birlikte olduklarında, cinsel ilişkiye giremeyebilirler. Bu endişe edilecek bir durum değildir. Cinsel ilişki daha sonra, kadın ve erkeğin karşılıklı olarak istek duyduğu ve kendilerini rahat hissettiği ortamlarda tekrar denenebilir. Bu konudaki acelecilik ve zorlamalar bir takım sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Çift, ruhsal ve yapısal bazı özelliklerin ilişkiyi engellediğini düşünürse, bu konunun danışabileceği bir merkeze başvurabilir.

Rahim

Rahim, mesane ile kalın barsak ucu arasında kaslardan yapılmış, içi boş, biçim olarak ters duran armuda benzeyen bir iç üreme organıdır. İç yüzeyi gebelikte bebeğin yerleşmesi ve gelişmesine uygun kan damarları ile dolu bir tabakayla kaplıdır. Rahmin asıl işlevi bebeğe anne karnında yaşama ortamı sağlamaktır. İç tabaka her ay hormonların etkisiyle gebeliğe hazırlanır. Ancak gebelik oluşmadığında, bu doku adet kanaması olarak dışarıya atılır. Bu süreç ergenlikte kadının ilk adet gördüğü yaştan, menopoza girene kadar her ay, bir düzen içinde tekrarlanır. Rahmin alt bölümündeki dar kısma rahim ağzı (serviks) adı verilir. Rahmin üst iki yanında, her biri yaklaşık 10 cm. uzunluğunda, saçak şeklinde uzantıları olan iki tüp (fallop tüpleri) vardır. Bu tüpler yumurtalığın çevresini sararak sonlanır ve yumurtalıkta her ay oluşan yumurtayı rahme iletmekle görevlidirler. Ayrıca yumurtanın erkeğin spermi ile döllenmesi de tüplerde gerçekleşir.

Yumurtalıklar

Rahmin iki yanında 1-2 cm büyüklüğünde, badem şeklindeki organlardır. Her yumurtalık, ergenlik başlangıcında yüzbinlerce olgunlaşmamış yumurta hücresi içerir.

Adet Görme

Kadınlar, ergenlik çağında cinsel olgunluğa ulaştıktan ve doğal gelişimlerine eriştikten sonra, ortalama her 28 günde bir vajinal kanama görürler. Her kadın aynı aralıklarla ya da aynı sürede adet olmayabilir. Ancak, 21-35 gün aralıklarla adet görülmesi doğal sayılır. Adet süresinin uzunluğu da 2-7 gün arasında değişebilir. Önemli olan, kanamanın başlangıçta az olması, sonra çoğalarak bir tepe noktaya varması ve sonunda tekrar azalarak bitmesidir.

Her ay yumurtalıklarda bir çok yumurta taslağı olgunlaşmaya başlar. Bu sürede rahim içi dokusu da kalınlaşarak kanlanmaya başlar. Olgunlaşan yumurta taslaklarından en gelişmiş olanı yuvasını çatlatıp yumurtalıktan çıkar. Yumurta, tüplerin ucunda bulunan ince uzantılar tarafından içeriye çekilir. Kadın yumurtası 24 saat canlı kalır, bu sürede tüp içindeyken spermle karşılaşırsa, döllenme gerçekleşir. Döllenmiş yumurta daha sonra tüplerden rahim içine aktarılır ve rahim duvarına yerleşir. Döllenme olmadığında yumurtanın yerleşmesi için gelişmiş olan rahim dokusu kanamayla birlikte dışarı atılır. Kadınlarda adet görme denen bu durum ortalama 28 günde bir olur. Ancak bu süre, kadından kadına 21 gün ile 35 gün arasında değişebilir. Her ay birkaç günlük değişiklikler normaldir. Bu süre değişse bile yumurtlama her zaman adetten yaklaşık iki hafta önce olur. Yumurtlamadan önceki ve sonraki birkaç gün gebelik için en uygun dönemdir, çünkü spermler kadın vücudunda 5-7 gün canlı kalabilirler.

Adet kanaması kirli kanın atılması (kirlenme) ya da gerçek bir kanama değildir. Aynı zamanda, bu kanama her hangi bir kesik ya da yaralanma sonucunda oluşmadığından adet görmek, bir hastalık ya da sakatlık olarak algılanmamalıdır.

2. Erkek Üreme Organları

Erkek üreme organlarının büyük bölümü vücudun dışından görülür.

Penis; idrar ve üreme salgısı kanalının çevresini saran süngersi bir yapıda kan damarlarından zengin bir organdır. Penisin ucunda yer alan açıklıktan hem idrar hem de meni ayrı zamanlarda dışarıya atılır. Penis uyarıldığında damarların kanla dolmasıyla büyür ve sertleşir. Buna sertleşme (ereksiyon) denir.

Penis kökünün altında yer alan testisler (erkek yumurtalığı, hayalar, erbezi) deri ile kaplı torba şeklinde bir yapının (skrotum) içinde korunurlar. Organı kaplayan deri ergenliğin başlamasıyla koyulaşıp kalınlaşır.

Bu torba içindeki erbezleri (testis) ergenlik öncesinde küçük, erişkinde ise 20-30 gr. ağırlığında, 4-5 cm uzunluğunda, 2.5 cm. genişliğinde yumurtaya benzer şekildedir. Testisler üreme hücreleri (sperm) üretirler, ayrıca erkeklik hormonu testosteron salgılarlar.

Spermler gözle görülmeyecek kadar küçük, hareketli hücrelerdir. Sperm kanalları yoluyla vücut dışına atılırlar. Testislerden çıkarak idrar yoluna doğru uzanan iki uzun sperm kanalı, idrar kesesinin altından geçer ve penis içinde dış idrar açıklığına dek uzanır. İdrar kesesinin altında yer alan prostat bir salgı bezidir. Spermlerin içinde yüzdüğü sıvı bu küçük organın salgısıdır (meni). Sıvı vajinanın kimyasal ortamını sperm hareketine uygun hale getirir. Spermlerin dışarı atılmadan önce biriktikleri iki küçük kesecik de (seminal kese) mesanenin iki yanında yer alır.

Gebelikte cinsellik

De Lee, 1934' te yazdığı The Principles and Practice of Obstetrics adlı kitapta, gebelikte cinsel ilişkiyi yasaklamak için dört neden saymaktadır.

1. Düşük tehlikesi: Penisin servikse yapacağı etki ile oluşabilir
2. Sinirsel şok: Sinir enerjisine zaten çok yüklenilmiş olan kadında şok oluşabilir.
3. Hayvansal içgüdüyü izlemek: Hayvanlar içgüdüsel olarak gebelikte çiftleşme yapmazlar.
4. Enfeksiyon riski: Özellikle ilk üç ve son üç ayda fazladır.

Bu öneriler yıllarca gebelikte cinsellik konusunda hekimlerin taşıdığı düşünceleri özetlemektedir.
Prof. Dr. Ş. Çanga ve Prof. Dr. İ. Önder 1977 tarihli Propedötik(Kadın-Doğum) adlı kitaplarında gebelik sırasında cinsel ilişkinin sınırlandırılmasının doğal olduğunu, zaten gebede cinsel ilişki arzusunun ileri derecede azaldığını, kadının bütün ruh ve hayal alemi ve organizasyonu ile kendini taşıdığı çocuğuna verdiğini belirtmektedirler. Yazarlar, öyküsünde mükerrer abortuslar bulunan kadınlarda cinsel ilişkinin bütünüyle kesilmesi gereğini vurgulayarak, bu kadınlarda ilişkinin mekanik olarak ya da genital organlarda oluşan hiperemi nedeniyle abortuslara neden olabildiğini söylemektedirler. Ayrıca doğumun başlamasından önce yapılan cinsel ilişkinin puerperal enfeksiyonlara zemin hazırladığı belirtilmiştir. Bu nedenle gebeliğin ikinci ayından başlayarak cinsel ilişkilerin ileri derecede sınırlanması ve doğum öncesi 6 haftadan başlayarak bütünüyle kesilmesi önerisinde bulunulmuştur.
Ek bir etmen olarak semende prostaglandinlerin varlığının gösterilmesi gebelikte cinsel ilişkiyle ilgili sayılan yasaklayıcı nedenlere "prostaglandinler erken doğumu başlatabilir" gerekçesinin de eklenmesine yol açmıştır.

Yıllar boyunca gebelikte cinsellikle ilgili yaklaşımlar, bilimsel verilere dayanmaktan çok geleneğe dayalı standartların sürdürülmesi biçiminde olmuştur. "Her gebe için uygundur" yaklaşımı bireysel ilgi değişkenliğini, fiziksel rahatlığı ve olguların gerçek deneyimlerini dikkate almamaktadır. Hekimler ve sağlık hizmeti veren diğer çalışanlar bu konuda bilimsel verilere sahip oldukça, bebek bekleyen çiftlere yanlış bilgi gidişi azalacaktır.

Gebelikte Cinselliğin Fiziksel Yönleri

Bilindiği gibi gebelikte belirgin fiziksel değişiklikler oluşmaktadır. Gebelikteki normal fizyolojik değişiklikleri gözden geçirdiğimizde bunların çoğunun gebe kadının cinselliğini dile getirmesini engellediği dikkati çeker. Örneğin erken gebelikteki bulantı-kusmalar, gebenin sıklıkla hissettiği halsizlik ve yorgunluk olumsuz etmenlerdendir. Üçüncü üç aylık dönemde beden değişikliklerinin artmasının yanında öne çıkan yorgunluk hissi nedeni ile kadın açısından cinselliğin söylenmesi beceriksiz ve rahatsız edici durum alır.

Kadının arzu ettiği biçimde cinsel yanıt vermesini engelleyen diğer etkenler mide yanması, idrar yapma isteği, kabızlık, fetüsün hareketleri ve bel ağrısıdır.

Gebeliğin erken dönemlerinde hormonal ve damarsal değişikliklere bağlı olarak memeler duyarlılaşmıştır. Bu durum cinsel yakınlaşmada olumsuz bir etken olabileceği gibi, ileri gebelik haftalarında orgazmla birlikte süt salınımının ortaya çıkabilmesi hem gebe hem de eşi açısından rahatsızlık verici bir durum yaratmaktadır.

Gebelikteki genital organlardaki artmış angorjman durumu cinsel uyarı sonucu daha da belirginleşir. Bunun sonucunda post koital kanamalar daha fazla görülecektir. Vazokonjesyonun neden olduğu dolgunluk hissi orgazmdan sonra da sürebilir ve rahatsız edici olabilir. Aynı biçimde vajinal salgılar da gebelikte artmıştır ve cinsel uyarılma ile çok daha belirgin olur.

Yapılan bir çalışmada gebelikte cinsel davranışlarını değiştirme gerekçeleri arasında kadınların %46'sı bedensel rahatsızlığı belirtmişlerdir.

Gebelikte Cinselliğin Psikolojik Yönleri

Cinsel istek ve cinsel işlev pek çok çevresel, kişiler arası ve kişinin kendine özgü etmenlerden etkilenmektedir. Cinsel performansı bilgisizlik, öfke, korku ve çeşitli olumsuz tutumlar değiştirebilir. Gebelikte gebe kadın ve eşi cinsel açıdan stres altındadır. Gebeliğin son üç ayı içinde kadında cinsel istek yitimi olduğu ortaya konulmuştur. Bir çalışmada gebe kadınların %23'ü cinsel aktivitede azalma nedeni olarak cinsel ilgide düşüklüğünü göstermişlerdir.

Gebelik, kadında daha önce ortaya çıkmamış olan psikolojik çatışmaları açığa çıkarabilir. Çocukluktan kalma kardeşlerle ya da anneyle yaşanan rekabet anımsamaları, dişilik rolüne ilişkin kendi çatışmaları, kendi bağımlılık gereksinimine ilişkin çatışmalar ve eşine duyduğu karşıt düşüncelerin tümü gebede sorunlar yaratabilir.

Erkeklerde de eşleri gebe iken cinsel ilişki için istekte azalma görülebilmektedir. Bunun bir nedeni, erkeğin gebeyi uygun olmayan bir cinsel arzu nesnesi olarak görmesidir. Erkekler bu dönemde çok güçlü duygular yaşayabilirler. En başta eve gelecek yeni konuk babanın erkekliğinin canlı bir kanıtı olacaktır. Gebenin ilgisi eşinden çok bebeğe yöneldikçe bir çeşit kıskançlık ortaya çıkacaktır.
Gebelik iki birey arasındaki cinsel yönden gelişmede bir basamaktır. Çiftin ilgi düzeyleri aynı değilse biri öbürünü "çok talep edici" ya da "çok reddedici" olarak algılayabilir. Bu zor dönemde hekimin yol göstericiliği çok yardımcı olacaktır.

Gebelikte kadın yaşadığı bedensel değişiklikler sonucu "çekiciliğini" yitirdiğini düşünebilir. Bu durumda erkek, eşinin değişen fiziğinden çok ona duyduğu sevgiyi öne çıkarmalıdır. Yoksa kadında eşinin evlilik dışı ilişkilere yöneldiği hissi doğabilir.

Gebelikte cinsel ilişkiyle ilgili olarak her iki eşte koitus sonucu fetüsün zarar görebileceği korkusu olabilir. Sağlık hizmeti verenler, eğer gebelikte koitusun sakıncalı olabileceğine ilişkin kanıt yoksa, bu korkuları gerekli açıklamalarla gidermelidirler.

Gebelikte Cinsel Etkinlik

Cinsel ilişki sıklığı:
Bu konuda yapılmış çalışmalardan Masters ve Johnson' un çalışması ilk ve özellikle 3. ayda cinsel etkinlikte azalma olduğunu göstermektedir. Diğer 4 çalışma da gebeliğin sonlarına doğru cinsel etkinliğin azaldığını ortaya koymuştur. Örneğin bir çalışmada daha önce haftada 2-5 kez cinsel ilişki kuran çiftlerden gebeliğin ilk üç ayında cinsel etkinliklerini sürdürenlerin oranı %78 iken, 8. ayda %46'ya, 9. ayda ise %23'e düştüğü gösterilmiştir.

Cinsel ilgi ve orgazm: Nulliparlarda ilk üç ayda cinsel uyarılma ve performans etkinliğinde azalmaya karşı, multiparlarda çok az değişiklik olduğu;ikinci üç ayda ise cinsel uyarılma ve performansta her iki grupta da iyileşme saptandığı ileri sürülmüştür. Üçüncü 3 ayda cinsel ilgide azalma olduğu olguların çoğu tarafından ileri sürülmüştür. Bir çalışmada birinci üç ayda %28 olan ilgi azalmasının 9. ayda %75' e çıktığı görülmüştür.

Gebelikte orgazmla sonuçlanan koitus oranlarında giderek azalma olduğu saptanmıştır. Ancak bir grup kadın gebeliğin tüm evrelerinde orgazm şiddetinde artma olduğundan söz etmiştir. Genellikle gebeliği önlemeyi düşünmeksizin ya da gebe kalındığı bilindiği için oluşan rahatlık duygusu bazı kadınlarda gebelikte cinselliği daha haz verici duruma getirebilir.

Koitus Dışı Davranış : Gebelikten önce koitus dışı davranışları (mastürbasyon, orogenital seks gibi) olan çiftlerin çoğunun gebelikte bu etkinlikleri terkettikleri görülmüştür.

Gebelikte cinsel etkinliğin yerini alıp çiftin yakın birlikteliğini sürdürecek aktiviteler bir çalışmada ele alınmıştır. Buna göre yalnızca el ele tutuşmak gibi yakın bedensel temas bile bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır. Önemli olan çiftin bedensel ve duygusal birlikteliğini sürdürmesidir. Pek çok çift gebeliklerinde ilişkilerine daha farklı açılardan bakabilmekte ve koitusa dayalı olmayan yöntemler geliştirebilmektedir.

Davranış Değişikliği : Gebelik ilerledikçe cinsel ilişki pozisyonlarında da değişiklik olduğu ortaya çıkmıştır. Örneğin bir çalışma sonuçlarına göre, gebelik öncesi dönemde olguların %80 oranında kullandığı "erkek yukarıda" pozisyonu gebelikte önemli oranda terkedilmiştir. Üçüncü üç ayda "yan-yana" pozisyonu ve "arkadan yaklaşımla vajinal giriş" pozisyonu daha çok kullanılan pozisyonlar olmuştur.

Gebelikler sırasında cinsel davranışlardaki değişikliğin nedeni olarak kadınlar, %46 oranında bedensel rahatsızlığı, %27 bebeğin zarar göreceği korkusunu, %23 cinsel ilgi yitimini, %17 ilişki sırasında gebeliğin getirdiği "beceriksizliği", %8 hekimlerin önerilerini, %6 gebelik dışı nedenleri, %4 "çekiciliğini yitirdiğini", %1'i de hekim dışı kişilerin önerilerini ileri sürmüşlerdir.

Gebelikte Cinsel Etkinlik ve Geliştirebileceği Komplikasyonlar

Enfeksiyon: Doğuma yakın dönemlerde cinsel ilişkiyi sürdüren kadınlarda sürdürmeyenlere göre perinatal mortalite hızının 2-4 kat arttığı, bunun önemli bir nedeninin amnion enfeksiyonları olduğu Amerikan toplumunda yapılan bir çalışmada bildirilmiştir.

Acaba koitus amnion enfeksiyonuna nasıl neden olabilir? Bu konuda söz konusu çalışmada şu düşünceler ortaya atılmıştır:

a) Yeni bir cinsel yolla bulaşan patojen kadın genital yollarına koitus sonucu girebilir,
b) Serviks ya da membranlarda hasarlanma olabilir,
c) Seminal sıvı servikal müküsün vaginal bakterileri geçirmesini arttırabilir,
d) Seminal sıvı, vajen, serviks, fetal membranlar ya da amnion sıvısındaki antibakteriel sistemleri etkisizleştirebilir.

Ancak bu çalışmada çalışmacılar amniotik enfeksiyonun tanısını bakteriyel çalışmalarla değil de plasentanın subkoryonik plağına nötrofil infiltrasyonunun gösterilmesi ile koymuşlardır. Bu da çalışmacıların savlarını tartışılır kılmaktadır.

Bir başka çalışmada ise İsrail'de yaklaşık 11.000 gebe taranmış ve gebelikte cinsel ilişkinin sürdürülmesi ile gebeliğin herhangi bir döneminde erken membran rüptürü, düşük doğum ağırlığı ya da perinatal mortalitede artış olmadığı görülmüştür. Gebede erken membran rüptürü varlığı ya da eşin cinsel yolla bulaşan hastalık (CYBH) taşıyıcısı olması durumunda amnion enfeksiyonu riski çok artacağı için koitus yasaklanmalıdır.

Prematürite: Prematür eylemle gebeliğin son dönemlerindeki cinsel etkinliğin ilişkisi konusu öteden beri tartışılan konulardandır. Genellikle cinsel ilişkiden çok orgazmın prematür eylemle ilgili olabileceği üzerinde durulmaktadır. Kadınlarda taktil genital uyarılma oksitosin salınımına yol açmakta, orgazmda bu hormon düzeyi daha da artmaktadır. Oksitosin'in orgazmda üreme organlarındaki düz kas kasılmasından sorumlu olması gerekir.

Semenin içerdiği prostaglandinlerin uterin kontraksiyonlara ve prematür eyleme neden olduğu düşüncesi kanıtlanmış değildir.

Koitus, orgazm ve diğer cinsel deneyimlerin eylem kontraksiyonlarının başlamasıyla ilişkisiyle ilgili çelişkili çalışma sonuçları vardır.

Fetal Distres: Maternal orgazm sırasında uterin gerilme ile ve uteroplasental dolaşımdaki konjesyon sonucu geçici fetal bradikardi oluşabilmektedir. Gebeliğin son 4 haftası içinde cinsel yönden aktif olan gebe kadınlarda fetal distres insidansı daha yüksek bulunmuştur.

Doğum Sonu Cinsellik: Bebeğin doğumu çiftin ilişkisini değiştirecektir. Çocuk bakımı yorucudur, yalnızca fiziksel değil duygusal enerji harcamasına da yol açar. Bebek genellikle anne babaya yakındır. Çift, bebek yakındayken koitus yapmaktan çekinecek, ayrı bir odada ise "ya ağlamasını duymazsak" kaygısına kapılacaktır.

Bebeğin her ağlamasında süt emzirmenin önerilmesi bu bağlamda olumsuz bir etken olacağı gibi bebeğin ağlamasıyla angorje ve duyarlı olan memelerden süt salınımı olduğu görülecektir.
Vajinal lübrikasyon (kayganlık) azaldığından disparonia ortaya çıkacaktır.

Doğum sonu dönemde 3-7 ay süreyle cinsellikte azalma bildirilmekte ise de loşianın azalmasıyla çoğu olgunun 2-4 hafta içinde cinsel etkinliğe başladığı anlaşılmaktadır. Bu kadar erken koital aktiviteye dönülmesi önemli komplikasyonlara yol açmamıştır. Ancak geleneksel olarak doğumdan sonra cinsel aktivitenin 6 haftalık lohusalık süresince ertelenmesi önerilmektedir. Bunun gerekçesi açık olan servikal kanaldan asendan yolla bir enfeksiyonun girişini önlemek ve vajinal-perineal dikişlerin açılmasına engel olmaktır. Bu dönemde perine cildi gergin ve duyarlıdır. Vajinadaki kayganlık eksikliğine karşı başlangıçta yapay bir kayganlaştırıcı yağ kullanılabilir. İlk birkaç hafta içinde cinsel ilişki dışı yakınlaşma cinsel etkinliğin sağlıklı bir biçimde yeniden yerleşmesinde çok yararlı olacaktır. Bazı kadınlarda doğum sonu dönemde depresif bir ruh durumu ortaya çıkabilir. Bu durum ayrıca tıbbi tedavi gerektirebilir.

Bebeğin her ağlayışında gece ve gündüz yalnızca emzirmeyle beslenmesi durumunda ve doğumdan bu yana 6 aydan az süre geçmişse, emzirme gebelikten korunmada oldukça etkili ancak geçici bir yöntemdir. Etkili korunmayı sürdürebilmek için adetler başlar başlamaz, emzirmelerin sıklığı ve süresi azaldığında, ek mamaya başlandığında ve bebek 6 aylık olduğunda mutlaka güvenilir bir kontraseptif yönteme geçilmelidir.

Çoğu kadın ve erkek vajinal doğumun vajinayı genişlettiğini düşünür. Ancak daha önce vajinal kaslar kullanılmadan hiç egzersiz yapılmadıysa belirli bir gevşeklik söz konusu olabilir. Dolayısıyla Kegel egzersizleri denilen perine ve vajen kaslarının kasılmasıyla yapılan egzersizler yararlı olur. Bu egzersizlerin temeli pubokoksigeus kasını kasıp gevşetmeye dayanır. Bu kas idrar yaparken tutmayı ve yeniden idrar yapmaya başlamayı sağlayan kastır.

Dr. Atilla Yıldırım*
Prof.; Osmangazi Üniv. Tıp Fak. Kadın Hastalıkları ve Doğum AD. Eskişehir

Rahim İçi Araç (Spiral)

Spiral veya Rahim içi araç (RİA) ülkemizde ve dünyada en yaygın kullanılan yöntemdir.Asya ülkelerinde ve gelişmekte olan ülkelerde ilk ve en çok tercih edilen yöntem olmasına karşı A.B.D ve bir çok Avrupa ülkesinde doğum kontrol hapları ilk tercih edilen yöntemlerdir. Bu kadar yaygın kullanılmasının en büyük nedeni hastaya getirdiği maliyetin düşük olması ve kullanım kolaylığıdır.

Spiral (RİA) Nedir?, Nasıl bir araçtır ?

Yapısı genellikle T harfine benzeyen, geri dönebilir doğum kontrolü sağlayan ve ana yapısı kıvrılabilir polietilen olan küçük bir araçtır. Gövde üzerinde bakır tel sarılıdır. Bu bakır zaman içinde yavaş yavaş salınarak RİA' nın etki mekanizmalarından birini oluşturur. Günümüzde kullanılan modern spirallerin önerilen kullanım süreleri değişkendir. Üretici firmalar 3 yıl ile 10 yıl arasında değişen kullanım süreleri belirtmektedirler. Ülkemizde yaygın olarak takılan T spiralleri 5-10 yıl süreli koruma sağlamaktadır .
Büyük bir kısmı T şeklinde olmakla birlikte piyasada değişik marka ve yapılarda pek çok "ria" bulunmaktadır. Bunların etkinlik açısından birbirlerine üstünlükleri yoktur. Sadece bir kısmının boyutu küçük olup uygun rahimlere takılmada kolaylık sağlamaktadır.

Spiralin alt ucunda genellikle bir halkaya da topuz bulunur. Bu bölüme ipi bağlıdır. Bu ip pamuk ya da bazı doğal materyalden üretilmiş iplikler gibi sıvı çekerek şişmez. İpin görevi RİA çıkartılacağı zaman kolaylık sağlamaktır. Bunun yanı sıra kontrollerde ipin uzunluk ve durumu spiralin yerinden kayıp kaymadığının anlaşılmasında yardımcı olmaktadır.Genel olarak spiral çıkarma - çıkartma, spiral takma -taktırma kolay bir işlemdir.

Kaç çeşit spiral vardır?

Piyasada değişik yapı ve boyutta spiraller (ria)vardır. Markası ne olursa olsun hepsinin koruma mekanizması ve etkiliği aynıdır. Üzerindeki bakır miktarına göre maksimum kullanma yılları belirlenmiştir. Ülkemizde en çok T şeklinde olan bakırlı spiral kullanılmaktadır. Spiralleri içerdikleri maddeye göre sınıflandırmak gerekirse

* Bakırlı spiraller : Ülkemizde de en çok tercih edilen bu spirallerin Copper T, Nova-T ve Multiload isminde çeşitleri vardır. Doktorun tercihine göre kullanım için seçilirler. Multiload ‘ un küçük boy spirali mevcuttur ve rahmi küçük olan kadınlarda tercih edilmektedir.

* Hormonlu spiraller: Bulundurdukları haznede progesteron hormonu içerirler ve bu hormonu yavaş bir şekilde salgılayarak gebeliğe engel olurlar. Ülkemizde Mirena ismiyle satılmaktadır.

* Herhangi bir madde içermeyen spiraller: Bundan 10-15 yıl öncesi ülkemizde yaygın olarak kullanılmışlardır. ‘S’ şeklinde veya halka şeklinde olup üzerinde herhangi bir madde (bakır, hormon ) içermezler. Şu anda temin etmek mümkün değildir, satılmamaktadır.

Spiral (RİA) gebeliği nasıl engeller?.

Spiralin gebeliği engellemede ilk etkisi rahim içinden geçen sperm hareketlerini bakır aracılığı ile bozmasıdır. Ayrıca RİA üzerinde bulunan bakır yavaş yavaş salgılanarak rahmin içini döşeyen endometrium tabakasında inflamasyon adı verilen bir reaksiyona neden olur ve bu dokudan olan enzim üretimini değiştirir. Bu etki sonucu yumurta döllenmiş olsa bile rahim içinde tutunamaz. Öte yandan bakır prostoglandin adı verilen maddelerin üretimini etkileyerek gebeliği destekleyen hormonların üretimini bozar. Yani spiral hem döllenmeyi engeller hem de döllenme olsa bile bu embriyonun rahim içinde tutunma ve canlılığını devam ettirme şansını azaltır.

Spiralin güvenirliliği ne kadardır?

Spiral güvenirliliği en yüksek olan korunma yöntemlerinden biridir. Başarısızlık oranı yaklaşık %2’dir. Koruyuculuk spiral takıldığı andan itibaren başlar. Spiralin koruyuculuğu çıkarıldığı anda biter ve yumurtlama üzerine etkisi olmadığı için kadın tekrar gebe kalma yeteneğine kavuşur.RİA'nın cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı hiçbir koruyuculuğu yoktur. Bu nedenle bu hastalıklar açısından yüksek risk grubunda olan kadınlar pelvik enfeksiyon kolaylıkla gelişebileceği için mutlaka prezervatif kullanmalıdırlar.

Spiral kimler için uygun bir yöntemdir?

* 35 yaş üstü ailesini tamamlamış ve hormonal yöntem istemeyen kadınlar.

* Yüksek etkili, uzun süreli ve geri dönebilen bir yöntem arayanlar.

* Cinsel yolla bulaşan hastalıklar için yüksek risk grubunda olmayan kadınlar.

* Emziren anneler .

* Sigara kullanımı ya da başka nedenler ile doğum kontrol hapı veya diğer hormonal yöntemleri kullanamayanlar.

* Her gün ilaç kullanmak istemeyen ,unutkan kadınlar.

Spiral takılması kimler için uygun bir yöntem değildir?

* Bilinen ya da şüphe edilen bir gebelik varlığı

* Cinsel yolla bulaşan bir hastalık varlığı

* Son 3 ay içinde endometrium enfeksiyonu geçirmiş olmak

* Son 3 ay içinde enfekte bir düşük olayı yaşamış olmak

* Kontrol altında genital enfeksiyon olması

* Sebebi bilinmeyen anormal vaginal kanama varlığı

* Bilinen yada şüphe edilen serviks veya endometrium kanseri olması

* Rahim ağzı ve/veya rahimde RİA'nın takılmasını olanaksız ya da tehlikeli hale getiren anatomik bozuklukların olması

* Büyük myomların mevcudiyeti

* PAP smear sonucunun normal olmaması

* RİA'dan daha küçük ve kısa bir rahim olması

* Bakıra alerjik olduğu bilinen kadınlar

* Vücutta tehlikeli miktarlarda bakır birikimi ile karakterize, nadir görülen genetik geçişli bir hastalık olan Wilson Sendromu varlığı

* Kronik bağışıklık yetersizliği varlığı.

Neden Cinsellik?

Cinsellik, Temel Bir "İçgüdü"

Cinsellik temelde susama-su içme, açlık-beslenme gibi güdüler (motivasyonlar) tarafından yönlendirilen bir davranıştır. İnsan susadığında su arayışına itilir ve su içer, açlık hissettiğinde gıda arayışına girer ve yemek yer, cinsel istek duyduğunda ise cinsellik güdüsünü tatmin etmeye yönelir. Su içme ve yemek yeme ne kadar doğal eylemlerse, cinsellik arayışı ve eylemi de o kadar doğal bir eylemdir.

Güdülerimiz bedensel ve ruhsal bütünlüğümüzü korumaya yönelik çalışan, bizi davranışa iten canlıya özel davranışlardır.

Psikoloji biliminde açlık, susuzluk ve cinsellik gibi fizyolojik, yani gerçek bir bedensel ihtiyaçtan kaynaklanan güdülere dürtü (drive) adı verilmiştir.

İçgüdü Kavramı

Hayvanlar belirli durumlarda ve belirli uyaranlar karşısında son derece "klişeleşmiş" standart davranışlar gösterirler. Bu tür davranışlara içgüdüsel davranış adı verilir. Bu davranışlar doğuştan vardır, öğrenilmemişlerdir. İçinde güdü kelimesi yer almasına karşın gerçekte psikolojinin tarif ettiği anlamda içgüdüler (instinct) açlık, susuzluk veya cinsellik gibi biyolojik bir gereksinme sonucunda ortaya çıkmazlar. Bu nedenle aslında konu başlığında yer alan Cinsellik, Temel Bir "İçgüdü" yanlış kullanılmış bir ifadedir ve bu nedenle "içgüdü" kelimesi tırnak içine alınmıştır. Doğrusu Güdü olmalıdır.

Psikoloji Bilimiyle uğraşan bilim adamları insanların içgüdüleri konusunda birbirleriyle sürekli tartışma içindedirler. Bazılarına göre yüksek canlıların, yani insanların içgüdüsel davranışları yoktur ve tüm davranışlar öğrenilerek kazanılmışlardır. Bazıları ise saldırganlık, kıskançlık, kendi alanını koruma gibi davranışların doğuştan getirilen özelliklerle ifade bulduğunu iddia ederler.

Güdülerin Hiyerarşisi

Güdülerin beden ve ruhun bütünlüğünün korunması için önemi ne kadar büyükse, hiyerarşik bir düzendeki önceliği o kadar fazladır. Açlık hisseden ancak aynı zamanda bariz bir fiziksel tehlikeyle karşı karşıya olan bir birey açlığını giderme davranışına yönelmeden önce tehlikeyi bertaraf etmelidir. İç güdülerin hiyerarşik düzeninde cinsellik iç güdüsü açlık, susuzluk ve kendini koruma iç güdülerinden sonra yer alır. Maslow'a göre bir birey bu temel güdülerini tatmin etmeden düzen, ait olma ve sevgi, kendine saygı ve kendini gerçekleştirme gibi gereksinmelerinin farkına varamaz.

Libido

Cinsellik güdüsüne libido adı verilmiştir. Libido canlı türünün üremesini ve böylece neslinin devam etmesini sağlamak için canlıyı karşı cinsten bir eş bulmaya ve onunla birlikte olarak yeni bir canlı dünyaya getirmeye yöneltir. Felsefi anlamda libidonun görevi bununla sınırlıdır.

Güçlü Cinsel Yaşamın Sırları

Her erkek yaşamı boyunca güçlü bir cinsel yaşam sürdürmek ister. Bu genel sağlık içinde geçerlidir. Fakat bazı nedenlerden bir çok erkek yaşamının beklenmedik çağlarında cinsel güçlerini kaybederler, bu durum onları ve ailesini üzüntüye sokar.

Bu bölümde cinsel yaşamda güçlü olmak ve ömür boyu güçlü kalabilmek için cinsel yaşama olumlu ve olumsuz etki eden faktörlerden bahsedeceğiz.

Cinsel Yaşamı Etkileyen Şeyler:

1- Mastürbasyon: Mastürbasyon bölümünde çok genişçe izah edilmiştir.

2- Sigara: Tüm sağlığı ve cinsel gücü kemiren bir etkendir. Sigara içen pek çok genç vakitsiz iktidarsız olurlar. Bunlar sigarayı bıraktığında, bir süre sonra normal güçlerini kazanırlar.

3- Alkol: Sağlık ve cinsel güç için en tehlikeli etmenlerden biridir. Alkol tüm sinir sistemini tahrip ederek o şahsın süratle iktidarsızlığa sürüklenmesine neden olur.

4- Beslenme: Cinsel organlar için gerekli maddeler muntazaman alınırsa bu organlarda muntazaman çalışır, dolayısı ile vakitsiz iktidarsızlık diye bir şey olmaz.

Çinko: Meni ile önemli miktarda çinko kaybı olur. Gıdalarla vücudun normal çinko ihtiyacını karşılamak zor iken, aşırı cinsel ilişki sonucu kaybedilen çinko yerine getirilemezse sinir sistemi bozulur.

Gıdaların 100 gramındaki Arginin (protein) miktarı (miligram):
(Günlük ihtiyaç 2200 miligramdır.)
Hububat: Buğday:600, Mısır:400, Yulaf:880, Buğday çimi:2000. Bakliyat; Nohut: 1890, Kuru fasulye: 1260, Soya fasulye:3000, Mercimek:2100. Kuru yemişler: Fındık:3500, Badem:1890, Antep fıstığı: 1860, Susam: 2590, Fıstık:3270. Hayvansal gıdalar: Etler: 1100, Balıklar: 1100, Yumurta:750, Kabuklu deniz ürünleri: 1325, Peynirler: 650.

CİNSEL İSTEK ARTTIRICILAR (AFRODİZYAKLAR)

Afrodizyak, cinsel içgüdüleri uyararak aşırı istek duyulmasını sağlayan yiyecek, içecek ve ilaçlara verilen genel addır.

Cinsel artırıcılar, genellikle çeşitli baharatların, tohumların bal ile karıştırılması sonucu elde edilir. Adına "Padişah macunu-Kuvvet macunu" da denilen bu karışım, yiyenlere cinsel güç sağlar.

Ayrıca yurdumuzda da satılan cinselliği uyarıcı, cinsel arzuyu kamçılayıcı, istek uyandırıcı ilaçlar vardır. Ancak bunların bilinçsiz bir şekilde kullanımı yan etkilere neden olabilir.

Bu zararlı yan etkilerden korunmanın tek yolu ise istek arttırıcı ilaçları hekim tavsiyesine göre almaktır.

İstek Artıran Besinler:
İstek artırıcı besinler vardır. Balık, yumurta, havyar, süt, süt ürünleri, fındık içi, ceviz içi, bal, bunlardan bazılarıdır. Bunlar cinsel güçten ziyade enerji verirler.
Dengeli beslenme ile yeterli proteinler elde edilebilir.

CİNSEL YAŞAMDA ÖLÇÜ VE DÜZEN

Cinsel ilişki 13 yaşında başlar duruma göre 60-70, hatta daha ileri yaşlara kadar sürer. Tahmimen 40-50 yıl süren cinsel yaşam ölçülü ve düzenli şekilde götürülmelidir, böylece bedeni ve ruhi sağlığa zarar vermez bilakis faydalı olur.

Yaşına göre normalden daha sık yapılacak bir cinsel temas o erkeğin sağlığını sarsar ve vakitsiz ihtiyarlamasına sebep olur.

Her yaşta normalden az cinsel ilişkide zararlıdır. Zira her türlü gelişme için gerekli hormonlar dengeli salgılanırlar, bunlardan bazılarının azlığı diğerlerini de etkiler. Ölçülü cinsel ilişki, ruhsal dengenin ve ruh sağlığının sonucu elde edilir.

Cinsel yönden uyumlu ailelerden doğan çocuklarda sağlıklı doğar. Cinsel yönden dengesiz ailelerin çocukları da proplemli olurlar.

50-60 yaşına gelmiş erkek ve kadın için de cinsel ilişki gereklidir. Bilhassa sinir sistemi için önerilir.
Erkeklerde Kritik Yaş: Erkeklerde cinsel güç 30-35 yaşından sonra yavaş yavaş azalmaya başlar. Ülkemizde ve Batı ülkelerinde genellikle 60-70 yaş civarında cinsel güç iyice azalır. İstisnalar da vardır tabiiki. Bu yaşlara kritik yaş denir. Bu döneme girmiş yani cinsel temas gücü azalmış erkeklerde: Dikkatini toplıyamama, Prostat şişmesi gibi bozukluklar kendini göstermeye başlar.

Eşlerin eşit yaşta olmaları halinde, kadınların 45-50, erkeklerin ise 60-70 yaşına doğru cinsel güçten kesilme dönemine girmeleri nedeni ile, 45.ci yaştan itibaren kadınla erkek arasında geçimsizlikler başlar, bunun temelinde kadının cinsel istekte bulunmaması, erkeğin ise bu istekte bulunmasıdır.

İşin garip tarafı kesilmeye yakın erkeklerde cinsel arzu artar, azarlar ve tatmin imkanları ararlar. Eşinde bulamadığını dışarda arama yollarına saparlar ve etrafa cinsel sapıklıklar yapmaya başlarlar.

Erkekler İçin 40-50'li Yaşlar Kadın İçin 35'li Yaşlar Aşırı Cinsel İstek Dönemidir

Erkeklerde aşırı istek olgularında daha çok 50 yaş civarında rastlanır. Bu yaşlarda artık cinsel isteğinin giderek tükeneceği paniğine kapılan erkek aşırı cinsel ilişkide bulunma eğilimi gösterir.

Kadınlarda ise cinsel istek bireyin arzularına ve gücüne bağlıdır. Her yaş döneminde özellikle de 35 yaş civarında en yoğun biçimde ortaya çıkar.

İlk Hedef Tek Kez Bile Olsa Başarılı Bir İlişki:

Cinsel ilişkinin gelişmesi, rahat bir ortamda ve kendiliğinden olmalıdır.

Beklentilerden, zorlanmalardan kaynaklanan olumsuz duygular, duyarlı bir insanın cinsel tepkilerini ciddi olarak tepkiye uğratır.

İktidarsızlığın tedavisinde psikiyatristler, ereksiyon ve boşalmanın kişinin kontrolü dışında refleksle olmasından yola çıkarlar. Önce hasta üzerinde endişeye yol açan baskılar belirlenir ve bu baskıları azaltma yoluna gidilir.

Bundan sonra hiç bir zorlama olmaksızın aşk oyunları sonunda tek kez cinsel başarı göstermesi hedeflenir. Bu hedef, tedavinin ileri aşamaları için temel teşkil eder.

Cinsel Yaşam ve Mahremiyetleri - Asım UYSAL

Cinsel Kimlik Gelişimi

Kimliğin önemli bir bileşeni cinsel kimliktir. Kişinin cinselliği ve tüm kişiliği öylesine karışmıştır ki tek başına cinsellikten ayrı bir özellik olarak söz etmek neredeyse imkânsızdır. Yumurta tavuk hikâyesinde olduğu gibi, cinsellik tüm kişiliği, kişilik yapısı da cinselliği olumlu veya olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle bireyin cinselliği tarafından etkilenmiş olan kişilik gelişimini ve işlevini vurgulamak için psikoseksüel terimini kullanmak doğru bir yaklaşım olacaktır. Ayrıca biyolojik, sosyal ve psikolojik anlamda kişinin kadın ya da erkek olmasını algılama ve kabulü, bu algı ve kabul doğrultusundaki cinsel yönelimleri ile cinsel davranışları cinsel kimliğin gelişimindeki önemli aşamalardır.

Cinsel kimlik, cinselliğin farklı boyutları olan biyolojik, fiziksel, psikolojik, zihinsel ve sosyal süreçlerin etkileşimi ile gelişir, oluşur ve olgunlaşır. “Cinsiyet”, “toplumsal cinsiyet” ve “cinsiyet rolleri”, “cinseldavranış”, “cinsel yakınlık”, “cinsel yönelim” gibi pek çok kavram, zaman zaman birbirleriyle karıştırılan ya da birbiri yerine kullanılan kavramlar olsa da cinsel kimliği açıklayan ana kavramlardır.
Cinsel kimlik ve cinsiyet kimliği kavramlarının birbirleri ile karıştırılmaması önemlidir. Cinsel kimlik, bireyin cinsel ve ilgili diğer davranışsal eğilimleri, vücut görüntüsü ve bunların toplumsal yansımalarının birlikte algılanması ile ilgili ve cinsiyet kimliğinden daha geniş kapsamlı olan bir kavramdır. Cinsiyet kimliği kavramı yalnızca bireyin kendini dişi ya da erkek olarak algılaması ile kısıtlıdır ve cinsel yönelimden ayrıdır. Cinsel kimlik bazen cinsel yönelimle eş anlamlı gibi kullanılsa da iki kavram birbirinden ayrı öğeler içerir. Cinsel kimlik kişinin cinselliğini algılaması ve bu algının toplum tarafından sunulan modellerle olan karmaşık ilişkisi, cinsel yönelim ise yalnızca kişinin cinsel istekleri, bağlılıkları ve düşleri anlamında kullanılabilir. Bu nedenle cinsiyet kimliği, cinsel kimlik ve cinsel yönelim ayrı süreçler olarak incelenmelidir.

CİNSİYET KİMLİĞİ (Eşeysel Kimlik – Sexual Identity)
Cinsiyet, insanın biyolojik olarak dişi ya da erkek olmasını belirleyen temel özellikleri tanımlar. Cinsel kimliğin ilk tohumları biyolojik olarak döllenme sürecinde atılır. Kişi doğduğu anda bedensel cinsiyeti bellidir. Yani bütün çocuklar dişi ya da erkek cinsel organları ile doğarlar. Çok nadir olarak, hem kız hem erkek organına sahip olarak doğanlar olabilir.
Cinsiyet kimliği; kromozomları, dış genital organları, iç genital organları, hormonsal yapıyı ve ikincil seks özelliklerini içeren kişinin biyolojik cinsel özellikleridir.

CİNSEL KİMLİK (GENDER IDENTITY)
Cinsel kimlik; kişinin dişilik veya erkeklik algısıdır. Cinsel kimlik, kişinin erkek ya da kadın olarak biyolojik varlığının farkına varması ve kabul etmesidir. İki veya üç yaşlarında hemen herkesin “ben erkeğim” veya “ben kızım” diye katı bir fikri vardır. Cinsel kimlik davranışın erkeksi veya kadınsı psikolojik yönlerini yansıtır. Kişinin cinsiyeti ile cinsel kimliği çoğu zaman iç içe girmiştir. Biyolojik faktörler eksiksiz gelişimini tamamlasa bile erkeklik ya da kadınlık hissinin gelişiminde bir sorun olabilir. Peki, çocuk, kendi cinsine ait duygu, düşünce, tutum ve davranış özelliklerini nasıl kazanır? Kız ve erkek çocukların beden yapıları ve iç salgı bezleri bakımından doğuştan itibaren ayrı yaratılmışlardır. Bir çocuğun kız ya da erkek doğması, cinsel kimliğini kazanması için ilk koşuldur ama yeterli ve tek koşul değildir. Cinsel kimlik başta anne-baba olmak üzere aile üyeleri, öğretmenler ve yakın arkadaşlarla yaşanan sonsuz deneyimlerden köken alır.

CİNSEL ROL (GENDER ROLE)
Toplumsal öğrenme kuramına göre cinsiyet rolünü öğrenme, ilk çocukluktan başlayan ve yaşam boyunca süren bir süreçtir. Çocuklar kız veya erkek davranışları ödüllendirildiğinde, cezalandırıldığında ve erkeksi/kadınsı davranış modellerini gözlediklerinde cinsiyet rollerini öğrenirler. Yani çocuk cinsiyeti ile ilgili farklılıkları gözlem ve deneyimleri ile öğrenmektedir. Cinsel kimliğin tamamlanması ve oluşumu ergenlik yıllarında olsa da cinsel kimliğin temelleri daha çok ödipal dönemde yaşanan ödipal çatışmanın açılımlarıyla atılmaktadır. Hatta çocuk 3 yaşından önce de sosyal öğrenme ile cinsiyet rollerinin farkına varır ve cinsel kimliğinin temellerini yavaş yavaş oluşturabilir. 3 yaşına doğru çocuklar kız erkek ayrılığını fark edip incelemeye koyulurlar. Bu nedenle Anna Freud, insanda cinsel içgüdülerin 13–15 yaşlarında ansızın ortaya çıkmadığını, çocuğun gelişimiyle birlikte işlev kazandığını ileri sürmüştür.

Ödipal döneme giren bir çocuk yaklaşık 3 yaşlarında “ben erkeğim” ya da “ben kızım” şeklinde cinsel kimliğine ilişkin temel algıları oluşturmaya ve bebeklerin nereden geldiğini sormaya başlar. Ardından bebeğin anne karnına nasıl girdiğini sorar. Bu dönemde “merak” duygusu ön plandadır.

Cinsel davranış, kişinin cinsel olarak ne yaptığı ile ilgilidir. Arzu, fanteziler, eş arama, kendi kendine doyum sağlama ve cinsel gereksinimlerini dışa vurmak ve doyurmak için yapılan tüm diğer etkinlikler cinsel davranış tanımı içine girebilir. Cinsel davranış kişinin biyolojik faktörlerinin getirdiği özelliklerden dolayı toplumun beklediği ve kabul ettiği davranışlardır. Öğrenmeyle yaşanılan deneyimler, örnek almalar, özdeşimler ve bir dizi duygusal süreçler tarafından belirlenen cinsel davranışlar, cinsel kimlikle çok yakından ilişkilidir. Çocuğun cinsel kimlik kazanmasında anne babası ile olan özdeşimde önemlidir. Kız çocukla annesi, erkek çocukla babası arasındaki ilişki ne kadar yakın ve olumlu ise özdeşim o kadar kolay olur. Cinsel rol cinsel kimlikle ilişkili olan ve bir anlamda ondan kaynaklanan bir davranıştır. Yani kişinin bir erkek veya kadın statüsüne sahip olmak üzere söylediği veya yaptığı bütün her şeydir. Cinsel rol, kadının ve erkeğin nasıl düşüneceğini, nasıl davranacağını ve nasıl hissedeceğini belirleyen aile ve toplumsal çevre tarafından verilen bir roldür. İlk aylardan başlayarak anne ve baba; bebeğin cinsiyetine uygun davranmaya özen gösterir, kız ve erkek çocuktan beklentileri farklıdır. Evde kazanılan cinsel kimlikler, çevrede pekişerek olgunlaşır.

Okul yıllarında çocuklar kendilerini hem cinslerinin tepkilerine göre algılarlar. Bu yıllarda karşı cinse düşmanıymış gibi bakabilirler. Bu durum 12–14 yaşlarında kaybolmaya başlar. Ergenlik döneminde cinsel organlar ve mastürbasyon keşfedilir, karşı cinsle yakın ilişkiler kurulur. Ergenliğin getirdiği biyolojik ve fiziksel değişiklikler karşı cinse olan düşmanlığın hayranlığa dönüşmesini sağlar. Kız ve erkek ergenler birbirlerine yakınlaşmaya, birbirlerinin ilgisini çekmeye ve birlikte bir şeyler yapmaya başlarlar. Ancak cinsel yönelimin daha çok göze battığı ve fark edildiği ergenlik dönemi; kendinin çoğunluktan farklı olduğunu algılayan bir ergen için ağır sorunların yaşandığı bir dönemdir.
Toplumsal, siyasal, bölgesel ve kültürel farklılıklar cinslerin üsteleneceği roller de farklılıklara yol açabilir. Sosyalleşme süreci ve kültürü içinde edinilen kadın ve erkek olma özelliklerine işaret eden toplumsal cinsiyet; toplumsal ve kültürel olarak onaylanmış ve belirlenmiş cinsiyeti, cinsiyet kimliğinden ayırmak üzere kullanılan bir kavramdır. Bu nedenle cinsel rol, toplumsal cinsiyetin bir parçasıdır. Bazı kültürlerde erkeğin mutfakta herhangi bir iş yapması erkek cinsel rolü ile bağdaşmazken, başka bir kültürlerde ev işlerinin paylaşılmaması bencillik ve olgunlaşmama belirtisi olarak algılanabilir. Ülkemizde kız çocuklarına daha duygusal, daha uysal, daha söz dinleyen, daha yardıma ihtiyaç duyan bir rol biçilirken; erkek çocuklarına ise; daha katı, daya yaramaz, daha az söz dinleyen, daha saldırgan, bağımsız davranmaya meyilli bir rol yüklenmektedir. Ayrıca erkek cinsel rol deneyimleri daha çok kendi kendine deneyimleri kapsar, aktif ve bağımsız bir rolün kabul edilmesini kolaylaştırır. Erkelere direk ifade edilmese de üstü kapalı olarak mastürbasyon izni verilir. Mastürbasyon çok az tensel duygu ile yapılır, tümüyle boşalmaya yönelmiştir. Kadın cinsel rol deneyimleri ise pasifliği, başkalarının gereksinim ve taleplerine yanıt verir olmayı destekler. Kadınlara cinsel uyarılmanın cinsel terimlerden çok romantik terimlerle nitelendirilmesi öğretilmektedir. Kinsey, mastürbasyonun kadınlarda orgazma ulaşmanın en etkili yolu olsa da en sık başvurulan seksüel aktivite olmadığını tespit etmiştir. Masters ve Johnson (1966) fizyolojik olarak en yoğun orgazmın mastürbasyonla olmasına karşın doyum duygusunun cinsel birleşmeyle daha fazlı olduğunu bildirmiştir. Hite, kadınlarda cinsel aktiviteler sırasında en büyük zevkin “duygusal yakınlık” “yumuşaklık”, “sevilen biriyle derin duyguların paylaşımı” yanıtlarını almıştır. Bu bulgular kadınların öncelikle cinsel aktivitelerin duygusal ve kişiler arası yönlerine değer verdiklerini ve bunlardan yoğun haz aldıklarını göstermektedir. Sosyalleşme süreci erkeklere erkekliklerini ispat etmeyi, gösteri yapmayı, başarmaya odaklanmayı veya çevrelerini kontrol etmeyi öğretir. Bu öğreti cinsel yakınlık ve ilişki sırasında da kendini gösterir.

Erkeğin cinsel anlamda sosyalleşmesinin 3 önemli temeli vardır. Bunlar;

1-Kadını cinsel bir meta olarak görme: Genç yaşlardan itibaren erkekler genellikle kadınları cinsel bir meta olarak görmeye veya algılamaya başlarlar, hatta programlanırlar. Çünkü cinselliğin ayıp, yasak, günah veya kötü olarak algılandığı dünyada cinsellik bir meta haline gelebilir. Zamanla kadın, “hani bana âşıktın, nasıl başka bir kadınla yatabildin?” diye sorarken; erkek ise “o kadın sadece bir seferlik ilişkiydi, sana duyduğum aşkla ne ilgisi var?” diyebilecek bir duruma gelebilir.

2-Saplanma: Erkekler cinsel aktivitelerin bir parçası olarak göğüsler, vajina, bacaklar, kalça vb. kadınların bedenlerinin bir bölümüne saplanmayı veya odaklanmayı öğrenirler. Freud’a göre bu saplanma, kişinin karakterindeki kontrol edemediği haz düşkünlüğünün çocukluğundaki gelişim dönemlerinin birinden kalan yansımasıdır. Eğer bir kişi psikoseksüel gelişim aşamalarındaki belirli bir evrede gerekli hoşgörü ve ilgiyi bulamazsa ya da o belirli evre içersinde üzerinde iz bırakabilecek bir olay yaşamışsa bu insan yetişkinliğinde saplanma yaşayabilir. Yani cinsel hazzını çocukluğundaki gibi gidermeye çalışır. Örnek olarak, beklenmedik bir şekilde aniden sütten kesilmiş bir çocuk gibi oral döneme saplanır kalır. Tıpkı emzirilen bebek gibi pasif ve bağımlı bir karaktere bürünebilir, her şeyi partnerinden bekler, cinsellikte aktif bir rol üstlenmez. Yarım kalan duygularını tatmin etmek için kendini sigara, alkol gibi haz veren maddelere ya da aşırı yemeye verebilir.

3-Elde etme: Cinsel konularda bir erkek, bir kadını bir şeye indirgemeyi başardığında ve cinsel doyuma ulaştığında bilinçdışı olarak o kadını elde etmiş olur. Hite, bazı erkeklerin cinsel dürtü kavramını; kendilerini kadınlardan ayırmak ve kendilerini aktif ve saldırgan olarak pasif olan kadının tam tersi şeklinde tanımlamak için kullandıklarını söylemiştir. Bazı erkekler için erkekliklerinin ispatı sadece iyi bir cinsel aktivitede bulunmak değil, aynı zamanda bilinçdışı olarak kadına sahip olmayı, onu elde etmeyi, ilişkide kendini baskın, güçlü ve üstün hissetmeyi de içermektedir.

Kadının ve erkeğin cinsel anlamda yaşadığı sosyalleşme dramatik olarak birçok boyutta birbirinden ayrışır:

Erkek Kadın
—kontrol etme —acizlik
—cinsel organlara odaklı cinsel aktiviteler —genelleşmiş tensel haz
—cinsel metalaştırma, saplanma ve elde etme —aşk veya romantik bağlılık
—performansa ve başarıya odaklanma —sürece odaklanma

Kadınlar ve erkekler yukarıdaki gibi farklı amaç ve beklentilerle cinsel anlamda yakılaştıklarında veya cinsel aktivitelerde bulunduklarında, sorun yaşanması kaçınılmazdır.

Cinsel yakınlık, cinselliğin ruhun ve bedenin paylaşılması, yakın beden teması olarak haz alıp, haz vermeyi amaçlayan bir şekilde yaşanmasıdır. Cinsel yakınlık insan ilişkilerine ait 3 temel ihtiyaç ve arzunun doyumuna doğrudan olanak verebilir. Bunlar,

—Bir bebek gibi bir çocuk gibi sevilme, bakılma, korunma arzuları,
—Hayran olunma, beğenilme, onaylanma arzuları,
—Arzulanma, âşık olunma ve istenilme arzuları.

Aşk, karşılıklı beğenme, birlikte olmaktan mutlu olma, geleceğe dair güzel hayaller kurma, düşünsel ve duygusal boyutta cinsel bir yaşantı anlamına gelebilir. Karşılıklı aşk ve bu 3 temel arzuyu barındıran cinsel yakınlık; mutlu bir ilişkinin, sağlıklı ve haz verici bir cinselliğin olmazsa olmaz koşuludur. Bu 3 temelden sadece bir ya da ikisi üzerine oturan ya da bir alanda doyumu eksik kalan birliktelikler yeterli ölçüde doyum ve mutluluk vermedikleri için, yaşamdan alınan keyif ve mutluluk önemli ölçüde sınırlanır, çatışmalı ilişkiler yaşanabilir. Sözgelimi sadece korunma, sevilme veya bakılma ihtiyaçlarını karşılayan çok sayıda birliktelik vardır. Bu çiftler birbirlerine düşkün ve bağımlı olurlar ancak aralarındaki ilişki çoğu zaman bilinçdışı anne-oğul ya da baba-kız ilişkisinin yeniden kurulmasının patolojik bir biçimidir. Bu durumda aşk ve cinsellik sağlıklı, yeterli ve doyumlu olarak yaşanmaz. Çünkü çiftler hoş duygular içinde birbirine yakın olmalı, sohbet etmeli, dokunarak, sarılarak, öpüşerek, masaj yaparak, birlikte banyo yaparak, birlikte sarılıp uyuyarak, hatta birlikte mastürbasyon yaparak ya da değişik pozisyonlarda cinsel birleşme yaşayarak birlikte haz almalı ve hazzı artırarak ruh ve bedenlerini paylaşmalıdırlar.

Cinsel Mutluluğu Etkileyen Psikolojik Nedenler

Sağlıklı Ve Mutlu Bir Cinsel Yaşamın Altı Koşulu:

Pek çok insan için cinsel ilişkide rahat ve huzurlu olmak, yakınlaşmak, karşılıklı güven ve hoşgörüye bağlıdır.

Tatminkar Ve Heyecanlı Bir Cinsel Yaşamın Koşulları:

1- Bireylerin cinsel duyguları hakkında reddedilme ya da ayıplanma korkusu olmadan birbirleriyle açıklıkla konuşabilmesi. Bu konuşmanın içeriği karşılıklı olarak nelerden zevk alıp, nelerden hoşlanmadığınız olabilir.

Eşlerin karşılıklı olarak, farklı cinsel tercihleri olabileceğini kabul etmeleri, uzlaşmaları, birbirlerini incitmeden dürüst olmaları ve gerektiğinde ödün verebilmeleri önemlidir.

Eşlerin birbirlerine açık ve dürüst olmaları, birbirlerinin aşk ritimlerine uyum sağlamalarını mümkün kılar.

2- Karşılıklı güven ve saygının hakim olduğu ve rahat bir ortam: Kişi kendini güvende hissettiği zaman çok daha rahat davranacaktır. İki insan beraberken kendilerini güvende ve rahat bir ortamda hissediyorsa, yeni şeyler denemek konusunda daha rahat davranacaklardır. Güvensizlik, başarı ve zevki azaltır.

3- Yeniliklere açık olmak: Monoton cinsellik yerine, helal yerden olmak kaydıyla her türlü değişkenliğe ve yeniliğe açık olmak.

4- Cinsellik konusunda bilgili olmak: Bilgi, rahatlamanın ve güvenin anahtarıdır. Cinsel konulardaki temel bilgileri bilenler, rahat ve kendilerine güvenlidirler. Cinsellik konusunda günümüzde pek çok kaynak olmasına karşın, bu konuda bilgisiz olan insanların sayısı tahminlerinizin çok üstündedir. Oysa bilgi, anlayışlı olmanın ve kendini geliştirmenin anahtarıdır. Kişi cinsel bilgiler hakkında ne kadar fazla doğru bilgileniyorsa, hem kendisini, hem eşini tatmin etme konusunda o denli başarılı olur.

5- Gülebilmek, eğlenebilmek: Gülmeyi ve eğlenmeyi bilmek birçok şeyi değiştirebilir. Şakalaşmak hem eğlenceli olabilir, hem de performans konusundaki kaygıları ortadan kaldırır.

6- Beden sağlığı: Düzenli olarak spor yapmak çok önemlidir ve kişinin kendini iyi hissetmesine yardımcı olur.

Cinsel Yaşam ve Mahremiyetleri - Asım UYSAL

 
cinsel bilgiler sağlık bilgileri seks dersleri. Citrus Pink Blogger Theme Design By LawnyDesignz Powered by Blogger