Ergenlikte Psikolojinin Önemi

6 Ekim 2009 Salı

Ergenlik, çocukluktan yeniyetmeliğe yavaş yavaş geçiştir.

Ergenlik çağındaki kişi çocuk değildir; yetişkin de değildir. Geçmişini reddeder; gelecek konusunda da kesin görüşleri olmadığından, huzursuzdur; bunu da davranışlarındaki düzensizlikle ortaya koyar. Gelişmenin aşamalarından biri olan yeniyetmelik, bir tür «bunalım» olduğundan, dengesizlikle, uyumsuzlukla ve başkaldırmayla yansır. Yeniyetme bir yandan ruhsal ve biyolojik, öte yandan da toplumsal olgunluğa eriştiğinde, yani yetişkinlerin toplumunda belirli bir yer edindiğinde kişiliği belirlenecektir; bu kişiliğin yüksek ve sağlam bir dengede olmasını, yeniyetmelik döneminde «kişiliğini arama» çabalan sağlayacaktır.

Geçirmekte olduğu fiziksel değişmeler (boy uzaması, ses değişmesi, kıllanma, v.b.), ergenlik dönemindeki çocuğu tedirgin eder. Çocuk aynı zamanda, belirsiz, arzular da duymakta, doyuramadığı bu arzular da onu büyük ölçüde rahatsız etmektedir. Bütün bu değişmeler, çocuğun, kendi bedeniyle olan ilişkilerine yeni bir biçim vermesini gerektirir. Bu ilişkilerse üçüncü bir kişiden geçmektedir; bu nedenle çocuk, ergenlik döneminde, kendi kişiliği ile kendisine örnek aldığı kişi dik) arasında sürekli gider gelir, kararsızlık içindedir. Yeniyetmenin iç güvenliği ve kişiliği, cinsel işlevlerini yerine getirme olanağına da bağlıdır: Cinsel eylemdeki bedensel ilişki sayesinde, ergenlik dönemindeki çocuk, bedeninin ve yeni olanaklarının bilincine varacaktır. Ama güncel toplum, ona bu deneyi sarsıcı olmayan koşullar içinde gerçekleştirmek için pek şans tanımamaktadır. Ruhsal hazırlığının iyi ve yeterli olduğu savunulamaz.

Öte yandan, ergenlik dönemindeki çocuğun, toplumsal ve kültürel düzeyde de hiç bir yeri yoktur. Bu nedenle, kendi yerini yetişkinlere göre saptaması, yani kendisini yetişkinlerle özdeşleştirmesi çok güçtür. Dolayısıyle, ergenlik dönemi, kendisine özgü davranışlarla nitelenir: Genç, gerek konuşmasında, gerekse giyim kuşamında, çevrenin kayıtsız kalamayacağı, olağandışı davranışlar içindedir. Bu davranışlar, onun için dikkatleri kendi kişiliği üstüne çekme ve aileye karşı bağımsızlığını savunma olanağıdır. Aile ile çatışmalar da bu dönemde yeralır. Aile, yerleşmiş kurallara bir tür meydan okuma olan bu davranışlar karşısında silahsızdır.

Karşıt cinsle ilişkilerde de bu olağandışılık izlenir. Ergenlik çağındaki çocuk, düşüncelerini genellikle kendine saklarsa da, açıkladığında bunu mutlak, bütün, şiddetli ve «sonsuza kadar süreceğini düşündüğü» bir duygusallık içinde yapar. Bu dönemde, kızlar kendilerine bir kız arkadaş seçerek bütün duygularını .onunla paylaşır, erkekler bitip tükenmek bilmeyen itiraflara ve mektuplara girişirler: Çağ, «arkadaşlar», «gruplar» çağıdır.
depresyon12yeni
Dışa dönük ilk evreyi, daha kendine dönük ikinci bir evre izler. «Benlik» üstüne düşünmeler başlar. Bunda, çevrenin dikkatinin yeniyetmenin

Sınavlarda başarısızlık, üzüntü gibi kişisel olaylar da, yeniyetmenin kendi bilincine yaklaşımını etkileyebilir. Bu bilinçlenmede her zaman melankoli, düş ve düşüncelere dalma, yalnızlık gereksinimi duyma vardır. Öteki gereksinmeler gibi, zihinsel gereksinmeler de artar ve değişik biçimlerde yansır:

— çilecilik, İçgüdüleri körletmeye çalışmak her türlü doyumdan bütünüyle vazgeçmektir. Böylesine bir çilecilik döneminin ardından, içgüdüleri bütünüyle serbest bırakma evresi gelebilir. Kendi iç çekişmelerinin pençesinde kıvranan ergenlik çağındaki çocuk için bunlar, bir tür kendi tutarlılığını koruma ve ana, babaya karşı saldırganlığı ortaya koyma aracıdır;

— konuşma ve konuşmayı zihinselleştirme (düşünce ve soyutlamalardan zevk alma): Ergenlik çağındaki çocuk, tartışmaktan ve düşünce kurgularından hoşlanır. Kendinden ayrılarak, genelleşme yoluyla, grubun idealiyle bütünleşmeye ve böylece «herkes gibi» olmaya çalışır; kendini, bütünün bir bireyi, öteki bireyler gibi bir birey olarak görmek ve göstermek ister. Ama çoğunlukla, bunun tam tersi bir davranış görülür: Yeniyetme bu. kez, iletişime olanak vermeyen kapalı bir dil kullanarak, grubu bir yana itme gereksinimi duyar;

— yaratıcılık: Yeniyetmenin yaşamında önemli bir yer tutar; yeniyetme, konuşarak, yazarak, düşünce ve duygularını kağıda dökerek ya da resim yaparak, duygusal iç çekişmelerini dizginlemeye çalışır.

Sonra, içe kapanıklığın yerini «kendini yüceltme», farkına vardığı olanaklarını elden geldiğince geliştirme kaygısı alır. «Ben, kendimim, başkası değil.» Sessizlik dönemi bitmiş , kafa yeni düşüncelere (toplumsal, siyasal, v.b.) açılmıştır. Bu, «büyük davalara katılma» dönemidir. Çocuk bu dönemde yoğun bir yaşama isteği duyar. Aile içi çekişmeler hafifler. Çatışmalar yavaş yavaş içe döner, saldırganlık ve hırçınlık azalır. 18 yaşma doğru, ergenlik çağı sonuna gelmiştir.

Günümüzün toplumsal ve kültürel ortamında, ergenlik bunalımı, görülmemiş bir sivrilik kazanmıştır. Öğretimin yaygınlaşması sorunu gerek aile, gerekse çocuk açısından durumu güçleştirmekte, çocuğun tam kendini önemli, bağımsız, kendi fikirleri olan bir kişi olarak kabul ettiği ve başkalarına da ettirmek gereğini duyduğu dönemde, onu öğrenci olarak katlanılması güç bir bağımlılık içine almaktadır. Çocuğunun hem bütün yükünü yüklenmek, hem de bağımsızlık ve özgürlük gereksinimlerine saygılı olmak isteyen aile için de, sorunun çözümü kolay değildir. Hattâ, ahlak kurallarının liberalleştiği, geleneksel terbiye biçiminin etkinliğini yitirmekte olduğu çağımızda, ana, baba için, çocuklarıyla ilişkileri kolaylaştıracak tutum ve davranışları bulabilmek iyice güçleşmiştir. Bunun bir nedeni de, karşılarında, kendilerinin o çağda .olduklarından daha «olgun», daha uyanık ve sorunların daha «farkında» çocuklar bulmalarıdır. Üstelik bu durum, kendilerinin herhangi bir girişimleri ya da yardımları olmaksızın gerçekleşmiştir.

Comments

No response to “Ergenlikte Psikolojinin Önemi”
Post a Comment | Kayıt Yorumları (Atom)

Yorum Gönder

 
cinsel bilgiler sağlık bilgileri seks dersleri. Citrus Pink Blogger Theme Design By LawnyDesignz Powered by Blogger