Boşalım sırasında dışarı atılan sperma sarımtırak beyaz renktedir ve taze olduğunda yumurta akını andırır. Ama, havanın etkisiyle çabucak değişerek yapışkan bir sıvı görünümü alan sümüksü bir maddeye dönüşür. Kuruduğu zaman çamaşırlarda grimsi, sert kıvamda, kenarları belirli ve suda kolaylıkla çözünen lekeler bırakır. Suyla karıştığında sperma küçük sümüksü lekeler yapmaktadır. Bir tek ejakülasyon sırasında atılan sperma miktarı 3 ile 6 santimetreküp arasında değişebilir.
Spermanın kokusu. — Taze spermanın kendine özgü bir kokusu vardır ve taze bir kestaneninkini andırır. Bu kokuyu veren, prostat özsuyunun içinde bulunan ve spermin adı verilen bir maddedir. Soğuyunca, spermanın kokusu gittikçe acılaşır ve keskinleşir.
Erkek spermasının kokusunu sevmez. Ama, kadın, kendisini cinsel yönden uyardığı için bu kokuyu benimsemektedir. Bir kadının bir erkeğe olan sempatisinin derecesini spermasının kokusunu benimseme şekliyle ölçmek mümkündür. Nasıl bir kadının kokusu kocasını iğrendirmiyorsa, kocasını aşkla seven bir kadın, onun spermasının kokusunu da sevmektedir.
Cinsel temas sırasında kadın erkeğin spermasını kendi vücuduna almaktadır. Spermanın içinde yer alan bazı maddeler, örneğin kokulu maddesi olan spermin, kadının kanında ve öteki vücut sıvılarında erir. Oralarda çeşitli kimyasal değişimlere uğrayan bu maddeler sonunda idrar, kan ve solukla çıkarılır. Spermanın, kanın vajina boşluğuna konuşundan aşağı yukarı yarım saat kadar sonra bazı kadınların soluklarında, akciğerler tarafından atılan sperminin belli edici kokusu duyulabilir. Bazı kadınlarda bu koku 1 ya da 2 saat süreyle kalabilmektedir.
Spermanın hareketliliği. — Bir damla sperma mikroskop altına konup incelendiğinde insan, ilk bakışta tabiatın en büyük ve en ilginç olaylarından biriyle karşı karşıya kaldığını sanır. Gözlerinin önünde bu, sayılamayacak kadar çok hayvancığın kıpırdayışına, gidip gelişine inanamaz. Bunlar sanki bir havuzun içindeki yılan balıkları gibi kıpırdayıp hareket etmektedir. Mikroskop altına konulan damlanın soğumasına ve kurumasına engel olunursa, bu hareketlilik saatlerce, hatta günlerce incelenebilir. Bir gün sonra da, aynı hayvancıkların bir gün önceki kadar hareketli olduklarını görmek insanı şaşırtır. Kadının üreme hücresini bulmak ve onunla birleşerek bu şekilde kuşağımızı çoğaltmaktan bir türlü bıkmayan, gayelerinden vaz geçmek istemeyen bir görünüş ve çaba içindedirler.
Spermatozoidlerin sayısı. — Her şey yalnızca mikroskop altında gözümüzle gördüğümüz kadar değildir. Hareketin olağanüstülüğünün yanı sıra bizi şaşırtan ikinci bir olay daha vardır. Bu da hayvancıkların çokluğudur. Bir tek ejakülasyonla erkek vücudunun dışarıya attığı ya da kadının vücuduna bıraktığı üreme hücresinin sayısı 250 ile 350 milyondan daha az değildir. Bütün bunların yanı sıra da atılan bu cinsel hücrelerin, yani spermatozoidlerin her birisinin birer yarım insan taslağı olma yeteneklerinin varlığı unutulmamalıdır.
Spermanın kalıtıma yön verici özelliği. — însan gözü bazı şeylerin görülmesinde, ayrıntılarının incelenmesinde oldukça yetersizdir. Örneğin spermatozoid insana, kuyruğu bir pervane gibi dönen ve başı da büyütülmüş bir nokta boyunda olan bir gri iplikçik şeklinde gözükür. Ama, bu hayvancıklar bazı boya maddeleri aracılığıyla renklendirilip mikroskop altında birçok kereler büyütüldüğünde, iç yapılarının bütün ayrıntıları görünür bir duruma gelebilir. Bu şekilde incelendiğinde spermatozoid sanki bir torpil şeklinde yapılmıştır. Çeşitli yönlerde gidip gelen ve önemli bir madde taşıyan araçlara benzer. Gerçekten erkek üreme hücresi önemli bir madde taşımaktadır ve bu madde de babadan geçen kalıtım özelliğidir. Spermatozoidler aracılığıyla babanın vücudundan anneninkine aktarılmaktadır.
Spermatozoidin içindeki kalıtım özelliği birtakım tanecikler, çubukçuklar ve düğümlerden şekillenmiştir. Bu konunun aydınlatılmasında, bazı böcek türleri üzerinde yapılan araştırmalardan yararlanılmıştır. Araştırmaların ışığı altında bir canlının özelliklerinin, örneğin gözlerin rengi ya da kokunun, bu çubukçuk ve düğümlerin bazı bölgelerine dağılmış olduğu ortaya çıkmıştır. Eğer bu parçalar hücreden ayrılırsa aynı özellikler bir sonraki kuşağa geçmemektedir.
Babanın sperma hücresiyle annenin yumurta hücresi birleştiğinde, anayla babanın çubukçukları bir mozaik şeklinde birbirine karışır. Bu son derece iyi düzenlenen mozaik, doğacak olan çocuğa karakterini, özelliklerini, tabiatını verecektir. Ama, spermanın baş kısmında bulunan bu, tartıya gelmeyecek kadar küçük maddeler, babadan gelen bir sürü özelliği nasıl barındırmaktadır? Aynı şekilde, babanın vücudundaki bu kadar çok ve dağınık özelliklerin tümü, çocuğun vücuduna bu kadar küçük bir yerde nasıl taşınmaktadır?
Kısaca belirtmek gerekirse, maddenin yalnız bedensel özellikleri değil, örneğin müsik yeteneği ya da öfkecilik gibi akılla ve ruhla ilgili birtakım özellikleri de cisimleştirdiğini bugün için anlamamız kolay değildir.
Comments
No response to “Sperma,Spermanın Kokusu,Hareketliliği ve Yapısı”
Post a Comment | Kayıt Yorumları (Atom)
Yorum Gönder