Ağız Yoluyla Gebelikten Kurtulma : Haplar

6 Ekim 2009 Salı

1956 yılında, Pincus ve arkadaşlarının doğum kontrol haplarını bulmalarıyla, ağız yoluyla gebelikten korunma büyük bir ilerleme gösterdi. Bu ilerlemenin ardından, öteki doğum kontrol yöntemleri de gelişti. Haplar, gebelikten korunma sorunları üstünde kamuoyunu duyarlı kılmamış olsaydı, günümüzde diyaframlardan ve spirallerden bu kadar sözedilemezdi. Aslında doğum kontrol hapı deyimi de uygun değildir. Bu deyimle gebeliği önleyici yapay ilaçlar ya da yumurtlamayı engelleyiciler diye adlandırılan oldukça farklı yapay kimyasal maddeler anlatılmak istenir; bu maddeler çok farklı biçimlerde (başlıca 3 türlü) alınabilir.

Ağızdan korunmanın üç yöntemi

Bu 3 yöntemin özelliklerini iyice anlayabilmek için, yumurtalığın, 2 hormon salgıladığını bilmek gerekir: Östrojenler (folikülin); lütein (progesteron).

Birinci yöntem

Bu yöntem, yaklaşık 20 gün süreyle aşağı yukarı progesteronla aynı etkiyi gösteren yapay bir maddenin kullanılmasına dayanır.

İkinci yöntem

Bü yöntem, yaklaşık 20 gün süreyle yapay progesteron ve başka bir maddenin (yumurtalık tarafından salgılanan folikülinle aşağı yukarı aynı etkileri gösteren östrojenin) birlikte kullanılmasına dayanır. Aynı hap içinde karıştırılan bu 2 madde, bir östrojen ve yapay progesteron bileşimi oluşturur ve kullanılan yönteme «yalın» ya da daha doğru bir deyimle «birleştirilmiş» yöntem adı verilir.

Üçüncü yöntem

Bu yöntem, yaklaşık 15 gün süreyle yalnızca östrojen, sonraki 6 gün süresince de yapay bir progesteronla birlikte östrojen kullanılmasına dayanır. Bazı özel durumlarda kullanılan bu yönteme iki evreli yöntem adı verilir.

Ağızdan korunmanın ilkeleri

En sık kullanılan ikinci yöntemin hapları, yumurtalığın 2 hormonuna (folikülin ve progesterona) uyan yapay 2 madde (östrojen ve yapay progesteron) içerirler.

Bu yapay maddelerin kimyasal yapısı folikülinin ya da doğal progesteronunkinden biraz farklıdır; ama beden üstünde benzer etkiler göstermektedirler.

Sözkonusu hapların beden tarafından alınan bu 2 birleşeni, beynin tabanında yerleşmiş olan ve yumurtalıklara komuta eden hipofiz bezi üstünde yavaşlatıcı bir etki gösterir. Böylece yumurtalıklar dinlenmeye çekilir; bu, aşağıdaki olaylara yolaçar:

— doğal folikülinin ve progesteronun bütünüyle yokolmasi;

— yumurtlamanın engellenmesi (ama hap alınmasına karşın, çoğunlukla yumurtlama olayı gerçekleşir);

— dölyatağı mukozasının değişikliğe uğrayarak, döllenen yumurtanın yuvalanmasına elverişsiz duruma gelmesi (bu da tam anlamıyla gerçekleşmez);

— dölyatağı boynunun ağzını tıkayan mukoza tıkacının, hapın etkisiyle değişikliğe uğrayarak spermatozoyitlerin geçişine elverişsiz duruma gelmesi (bu engel kusursuzdur ve gebelikten korun^ mada temel güveni sağlar).

Hap kullanan bir kadının bütün bunlara karşın gebe kalabilmesi için, yukarıdaki olayların aynı günde ve birlikte aksaması gerekir.
article_gebelik
Hastaya doğum kontrol hapı verilmesi

Hekimin doğum kontrol hapı vermesi için, kadını genel muayeneden geçirmesi ve bazen laboratuvar incelemeleri istemesi gerekir. Tedavinin başarılı olabilmesi için, bu kuralı mutlaka uygulamalıdır.

Doğum kontrol hapı vermeden önce hekim, kadının aylık çevriminin normal özelliklerini öğrenmek zorundadır. Âdet kanamalarının ortaya çıkış tarihi, düzenli olup olmadıkları, ağrılı olup olmadıkları, âdet kanamasından önce kacin göğüslerinden yakınıp yakınmadığı, şişkinlik duyup duymadığı araştırılmalıdr. Bu bilgiler, her kadına uygun hapı seçmede hekime yardımcı olur.

Hekim aynı zamanda şunları araştırmalıdır:

— ailesinde şeker hastası ya da atardamar yüksek basınçlı biri bulunup bulunmadığı (bu hastalıklar bazen kalıtımsaldır ve böyle bir soy geçmişi olan kadına hap yazılmadan önce, bazı biyolojik incelemeler gerekir);

— kadının kolayca şişmanlama eğilimi olup olmadığı;

— kadının hap almayı engelleyici ciddi hastalıklar, özellikle de daha önceki bir gebeliği sırasında sarılık geçirip geçirmediği (gerçekten, böyle bir geçmiş ağızdan doğum kontrol hapı kullanılmasını kesinlikle yasaklar).

Klinik muayene şunları kapsamalıdır.

— genel muayene;

— atardamar basıncının ölçülmesi;

— sistemli kanser araştırması için dölyolu salgısında hücre incelemesiyle birlikte (zaten bu muayene, gebelikten korunma sözkonusu olsun olmasın, her yıl uygulanmalıdır) kadm doğum muayenesi.

Laboratuvar incelemeleri (kan şeker düzeyi ölçümü; kan yağ düzeyi ölçümü) özellikle şu durumlarda istenmelidir:

— ailesinde ya da kendisinde şeker hastalığı, atardamar yüksek basıncı olan ya da şişman kadınlarda;

— 30 yaşını aşmış kadınlarda;

— muayenede herhangi bir anormallik saptanan kadınlarda.

Doğum kontrol hapının seçimi

Doğum kontrol hapını seçmek, hekimin işidir. Uygulanabilen ağızdan 3 doğum kontrol yöntemi arasında, miktarları olduğu kadar bileşenlerinin niteliği bakımından da çok sayıda değişik biçimler vardır.

Aşağı yukarı bütün haplarda, yapay bir progesteron ve östrojen bileşimi bulunur.

Özellikleri birbirine benzemeyen 20 kadar yapay progesteron ve 2 yapay östrojen vardır. Değişik haplarda bu bileşimlerin dozajı, yapay progesteron için 0,5 – 5 mgr, östrojen bileşimi için de 50 – 150 mgr arasında değişebilir.

Görüldüğü gibi, her kadının aylık çevriminin özelliklerine göre, en uygun hapı seçebilmek için,

hekimin elinin altında çeşitli bileşimler vardır. Bir hapa duyarlık durumunda, doktor değişik bileşimde başka bir hap verebilir.

Uygulama

Haplar, 21 ya da 22 komprimelik plaketler biçiminde (markalara göre değişik boyutlarda) satılır. Birinci plaketteki ilk hapı almaya âdet kanamasının 5. gününde başlanır. Bundan sonra kadın, düzenli olarak her gün, tercihen aynı saatte (sözgelimi akşam ya da sabah) hapları alacaktır. Zamanla, bu bir alışkanlık haline gelir. Plaket bittiğinde kadın, plaketteki hap sayısına göre, 6-7 günlük bir ara verir. 22 komprimelik plaketler söz konusuysa 6 gün, 21 tanelikse 7 gün ara verilmesi, 28 günlük düzenli bir yapay çevrim sağlar. Her plaketteki 1. hapın alındığı gün, her ay aynı olmalıdır. Sözgelimi 1. plaketteki ilk hap bir salı günü alındıysa, sonraki her plaketteki 1. komprimeye her salı başlanacaktır. Âdet kanamaları genellikle, hap almaya verilen ara sırasında ortaya çıkar; ama kadın, sonraki plakete başlarken âdet kanamasını hesaba katmamalıdır.

Tedavi bir plaketin ortasında kesilmemelidir. Başka bir deyişle, kadın herhangi bir nedenle doğum kontrol haplarını kullanmayı kesmek isterse, kesmeden önce, kullanmakta olduğu plaketteki hapları bitirmelidir.

Hapların etkililiği, 1. haptan başlar ve 6 ya da 7 günlük ara boyunca da sürer. Hapın etkisi altında, âdet kanamaları her ay, 6 günlük ara süresince ortaya çıkar. Kadın hapı aldığı sırada kanama olursa, hapın dozu yetersiz demektir. Bu bir âdet kanaması değildir ve kadının hekime haber vermesi yararlı olur.

Hapın etkisiyle ortaya çıkan âdet kanaması, aslında normal kanama değil, yalancı âdet kanamasıdır. Bu nedenle kadın âdet görmezse bu durumdan kaygılanmamalıdır. Öte yandan, bu haplara aylarca ara verilirse, ilk normal âdet, çoğunlukla 5-20 gün gecikmeyle kendini gösterir. Sonraki âdetler normal süreler içinde gelişir.

Bir hapın gece alınmasının unutulduğu durumlarda, kadm, ya ertesi gün sabah ve akşam birer hap ya da daha erken farkedemezse, ertesi gün akşam 2 hap birden almalıdır.

Daha sonraki hap normal saatinde alınır.

Bir hapın alınmasının unutulması, yöntemin güvenilirliğine zarar vermez.

Gözetim

Hekimin kadını ilk denetlemesi, 1. muayeneden yaklaşık 3 ay sonra olmalıdır. Bu 3 ay, hapa alışma dönemini oluşturur. Alışma çoğunlukla hemen olur. Bununla birlikte, bazen kadın bulantı duyabilir; ama hapları düzenli olarak almayı sürdürdükçe ya da daha az östrojen içeren haplar kullanınca, bulantılar kendiliğinden kesilir.

Kadında «damla damla kanama» biçiminde hafif kanamalar görülebilir.

Bu durumda da, hapların alınışında değişiklik yapmayı gerektirmez; kanamalar kendiliğinden geçer.

İlk 2 plaketten sonra da süren kanamalar, yeni bir hekim muayenesini ve östrojen miktarı daha yüksek olan bir hap kullanılmasını gerektirir.

Daha sonraki denetlemeler, klinik muayeneyle birlikte yaklaşık her 3 ayda bir yapılmalıdır.

Laboratuvar incelemeleri (kanda şeker ve yağ ölçümleri, sindirim bozuklukları varsa karaciğer testleri) ve kanser araştırmaları için dölyolu salgısında hücre incelemesi, her 12 ya da 18 ayda bir tekrarlanmalıdır.

Ne kadar süre hap kullanılabilir?

Bu konuda hekimlerin düşünceleri çok farklıdır. Henüz anne olmayı istemeyen kadınlara, bu hapları kullanırken her 2 yılda bir 3 ay ara vermeleri öğütlenebilir. Bu aradan yararlanılarak, sabahları alınan beden ısı eğrisi düzenlenir. Eğride, en az art arda 2 çevrim süresince ısı artışı, yani yumurtlama görülüyorsa, hap alımına yeniden başlanabilir. Artık çocuk istemeyen kadınlarda, denetim amaçlı laboratuvar incelemelerinin düzenli olarak uygulanması koşuluyla, ara vermeye gerek yoktur. Ama bu, 15-20 yıl süreyle aralıksız doğum kontrol hapı kullanılabileceği anlamına gelmez; çünkü günümüzde kullanılan bu haplar, gebelikten korunma olayının ancak bir evresini oluşturur; 5-10 yıl sonra, günümüzde uygulanan yöntemlerin yerini alacak yenilerinin ortaya çıkması beklenebilir.

Doğum kontrol haplarının alınması için düzenlenen takvim. Hap almaya âdetin 5. günü başlanır ve art arda 22 gün sürdürülür; sonra 6 gün süreyle haplara ara verilir (başka bir tipte, 21 gün süreyle haplar alınıp 7 gün ara verilir). Kanama, haplara ara verildikten 3 gün sonra ortaya çıkar. Bu kanama düzenli olarak 28 gün arayla kendini gösterir.

Ağız yoluyla gebelikten korunmaya son verilmesi

Ancak bir plaketin bütün hapları bittikten sonra ağız yoluyla gebelikten korunmaya son verilmelidir.

Çok yaygın olan, hapa son verildikten sonra gebe kalma olasılığının artacağı inanışı yanlıştır. Ama hapların alınması kesildikten sonra ilk âdet kanaması, düzensiz olarak, erken ya da geç ortaya çıkabilir.

Aslında, kadınların çoğunda aylık çevrim, doğum kontrol haplarının kesilmesinden sonra düzenli olarak başlar. Gebelik istendiği için doğum kontrol haplarına ara verilmişse, döllenen yumurtanın bütünüyle yenilenmiş dölyatağı mukozasında yuvalanmasını kesin olarak sağlayabilmek için, tedavinin kesilmesinden gebeliğin başlangıcına kadar 3 aylık bir ara öğütlenir. Ama haplar kesildikten hemen sonra gebelikler gözlendiğinden ve bunların evrimi bütünüyle normal olduğundan, bu önlem pek gerekli değildir.

Doğum kontrol haplarının pratik ve hemen ortaya çıkan sonucu

Her şeyden önce, ilk hapın alınmasıyla birlikte, hemen mutlak bir gebelikten korunma güvencesi başlar. Çok ender raslanan birkaç gebelik tartışmalıdır. Bunların aşağı yukarı tümü, hapın alınışından 1 ay önce başlayan ya da hapların düzensiz alınışına bağlı olarak ortaya çıkan gebeliklerdir 15 000 kadını kapsayan ve 10 yıllık bir süreyi içine alan istatistiklere göre, hapın kullanılmasına karşın ortaya çıkan, tartışmasız tek bir gebelik gözlenmiştir.

O halde, doğum kontrol hapının, gebelikten korunmadaki güvenilirliği, kullanılışı sırasındaki unutkanlıklara, ihmallere karşın, kesindir.

İstenmeden gebe kalma tehlikesi olmaksızın, hapın alınması 1, 2 hattâ 3 gün unutulabilir; kullanmaya 1 ya da 2 gün geç başlanabilir. Bu konuda yanlış yapmak öğütlenmez; ama yapılırsa bile bir sonucu yoktur ve kadm hap almayı unutma korkusu içinde yaşamaz. Doğum kontrolünü sağlayan bu mutlak güven, evlilik dışı doğumların ve aşırı olarak tekrarlanan gebeliklerin bütü nüyle ortadan kalkmasını sağlamıştır.

Ayrıca, çocuk düşürme girişimlerinin, evlilik dışı doğumların ve gebelik ya da doğum sırasında ortaya çıkan ihtilatlann ortadan kalkmasına neden olan bu yöntem, bir İngiliz istatistiğine göre, kadın ölüm oranında yüzde 30 düşüş sağlamıştır.

Yöntemin özel yararları

Yumurtlamayı önleyici haplar alınması, hipofiz üstündeki frenleyici etkisiyle yumurtalıkları . dinlenmeye geçirişi sayesinde, progesteron ve östrojen gibi 2 yumurtalık hormonunun kandaki düzeyinde aşağı yukarı tam bir düşme sağlar.

Kuşkusuz, kadının yapay doğum kontrol hapları kullanmakla, sağlığı açısından sağladığı yararlar, bu 2 doğal hormonun kandan yitmesiyle açıklanır. Bu yararlar çok önemlidir.

Kanser

Doğum kontrol haplarının kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, kadın üreme organlarında (dölyatağmda, yumurtalıklarda, göğüslerde) görülen kanserlerin sayısında tartışılmaz bir azalma saptanmıştır. Oysa birçok kadın, yanlış olarak doğum kontrol haplarının kansere yolaçtığına inanmaktadır. Doğum kontrol hapını bulan Dr. Pincus, daha 1961 yılında doğum kontrol haplarının üreme sistemi kanserlerinde gerçek bir önleyici olduğunu belirtmişti. A.B.D. ve Avrupa’da hazırlanan istatistikleri inceleyen Doktor Drill’in çok önemli istatistiğinde de, son derece uygun sonuçlara varılmaktadır. Bu yetkin sonuçları açıklamak için Doktor Rozenbaum, hapın kullanılmasından önce ve alındığı sürece bu hastalara uygulanan çok sıkı gözetimi öne sürmektedir. Ama, hap kullanan kadınlarda çok uygulanan kanser araştırma incelemeleri de, kuşkulu bozunların sıklığında aynı düşüşü göstermektedir.

Kesin bir olgu vardır: En kötümser istatistiklere göre bile, hap kullanan ve kullanmayan kadınlarda kansere raslanma sayısı eşittir. Ayrıca, doğum kontrol hapı kullananlarda kanserin daha çok görüldüğünü kanıtlayan hiç bir belge yoktur.

Bununla birlikte, hekim hap vermeden kadının üreme organlarını çok dikkatle incelemeli ve aşağı yukarı her kadında, dölyolu salgısından örnek alarak hücre incelemesi yapmalıdır. Bu, gizli kanser hastası bir kadına doğum kontrol hapı verilmesini önler ve hapın etkisiyle ağırlaşabilecek, sık raslanan, dölyatağı boynu iltihaplarının teşhis ve tedavisini sağlar.

Prof. Brux’a göre, «aslında doğum kontrol hapı, ancak dölyatağı boynu kusursuz olan kadınlara verilmelidir».

Dölyatağı miyomları ve kistleri

Düzenli olarak hap kullanan kadınlarda, dölyatağı miyomları (fibromlar) ve yumurtalık kistlerine hemen hiç raslanmaz. Bu hastalıklar, doğal yumurtalık hormonlarındaki uyumsuzluğa ya da fazlalığa bağlı olarak ortaya çıkarlar. Varolan miyomlar, küçük boyutluysalar ve kanamalı değillerse, çoğunluRla küçülerek yiterler. Buna karşılık, önceden varolan ve bağdokusu gelişimi çok ilerlemiş büyük miyomlar ve iri kistler üstünde, doğum kontrol haplarının hiç bir etkisi yoktur. Bunlar, çoğunlukla, cerrahi tedaviyle iyileştirilir.

1956′da Pincus ve çalışına arkadaşlarının «hap» adını verdikleri ağızdan alınan doğum kontrol ilaçlarını bulmaları, gebelikten korunmada büyük bir atılım gerçekleştirdi. Yumurtlamayı önleyen yapay kimyasal maddeler olan bu hapların, günümüzde pek çok çeşidi vardır.

Âdet bozuklukları

Göğüslerde ağrı, karında ağrı, şişkinlik, böbreklerde ağrı, v.b. yumurtalıkların işlev bozukluğuna bağlı âdet öncesi yakınmalar da hap kullanımıyla ortadan kalkar.

Âdet sancıları

Bazen çok dayanılmaz olan ve her ay önemli sayıda kadının etkinliğini durduran işlevsel âdet sancıları, doğum kontrol hapı kullanımıyla yiterler.

Çocuk sahibi olma

Hap kullanan kadınların hap almayı kestiklerinde, sağlıkları dikkati çekecek derecede yerinde olan çocuklar doğurdukları gözlenmektedir. Yapılan bir istatistikte, hap kullanımından sonra dünyaya getirilmiş 1200 çocuk arasında tek bir anormal çocuğa bile raslanmamıştır. Bu, uzun süre hap kullanımından sonra dölyatağı mukozasında oluşan önemli değişikliklerle ya da hap kesildikten sonra yumurtalık hormanlarında ortaya çıkan etkinlik artışıyla açıklanabilir. 9 aylık gebelik süresince, dölütün yaşamı, dölyatağı mukozasında ve hormon durumunda ortaya çıkan değişikliklere bağlıdır.

Yaşdönümü

Bu haplar kullanılırken yaşdönümü rahatsızlıklarına, hattâ yaşdönümüne raslanmaz. Çünkü kadın yaşamının bu döneminde, hapın bileşimindeki maddeler, eksik olan yumurtalık hormonlarının yerini tutar. Yaşdönümü öncesi dönemde, yaklaşık 45-48 yaşlar arasında, hap, yumurtalığın işlevini ketler ve düzensiz çalışmasını, yaşdönümüne öncülük eden hormonsal düzensizlik belirtilerini engeller.

Yaklaşık 60 yaşından sonra, yumurtalığın işlevi sona erdiğinde, hapın bileşimindeki maddeler, artık salgılanmayan doğal hormonların yerini alır.

Östrojen yapay progesteron bileşimindeki hapların yaşdönümü düzensizlikleri ve bu dönemdeki yaşlanma belirtileri üstündeki etkisi, bu hapların en önemli üstünlüklerinden biridir.

En büyük sorun, bu yaşdönümü tedavilerinin ne zaman kesilmesi gerektiğini bilmektir. Günümüzde genellikle, 35 yaşından sonra bu tedaviye son vermek gerekir.

Öteki hastalıklar

Doğum kontrol hapları oldukça ciddi ya da çok rahatsız edici birçok hastalığın tedavisinde de

beklenmedik bir etki göstermişlerdir. Bu hastalıklar arasında şunlar sayılabilir:

— dölyatağı mukozası adacıkları;

— süreğen kistli yumurtalık iltihabı;

— kırmızı sivilce (görüldüğünde doğum kontrol hapı vermek klasik bir uygulama olmuştur).

Haksız eleştiriler

Doğum kontrol hapına pek çok eleştiri gelmiştir. Hattâ, eleştirilmeyen yanı kalmamıştır.

Oysa, doğum kontrol hapının zararlı olduğunu ileri sürenler, ara vermeksizin, 4, 5, 6 yıl süreyle, düzenli olarak bu haplar alınırken, böylesine uzun bir süre boyunca kadının sağlığının bütünüyle normal olamayacağını unutmaktadırlar. O zaman hekime tek bir çözüm kalır: Hastanın yakındığı hastalığı tedavi etmek.

Varisler, toplardamar iltihapları ve trombozlar

Özellikle tartışılan ve haplar konusunda en ciddi suçlamalara yolaçan toplardamar iltihapları ve varisler açısından, bazı hekimler yapay progesteronlar gibi, östrojenlerin de toplardamar gerginliğini ve kanın dolanım hızını azalttığını ileri sürmekteyseler de, doğum kontrol haplarının toplardamarın kendisi üstünde belirgin bir klinik etkisi olmadığı söylenebilir. Hapların varislere neden olmadığı gözlenebilmiş ve bu maddenin 9 yıllık uygulamasından sonra, pek çok doktorun bu noktaya inanışı kesinleşmektir.

Bununla birlikte, istatistiklerde, hap kullanan ve kullanmayan her 2 grupta aşağı yukarı aynı sayıda toplardamar iltihabı olgusuna Taslandığını kabul etmek gerekir. Bu durum, sorunu çok iyi incelemiş olan Dr. Rozenbaum’un aşağıdaki düşüncesini doğrulamaktadır:

«Bu konuda yapılan çok sayıda incelemelere göre, geçmişte toplardamar iltihabı ya da tromboz geçirmiş olma, östrojen yapay progesteron haplarının toplardamar iltihabının gelişimini kolaylaştıran bir etmen olmadığını göstermektedir. Bununla birlikte, önlem olarak, bu tür hastalıklar geçirmiş olanlara doğum kontrol hapı verilmemelidir.»

Bazı hormonbilimciler, hap kullanan kadınlara, olası toplardamar iltihabı ve tromboz tehlikelerini ortaya çıkarmak için düzenli kan incelemeleri uygulanmasını önermişler ve günümüzde bu incelemeler kesin bir kural halini almıştır. Aç karnına kan alındıktan sonra şu incelemelerin yapılması gerekir:

— toplam kolesterol yüzdesi;

— toplam lipit ve trigliserit yüzdeleri;

— Kunkel fenol testi;

— kan şeker düzeyi ölçümü;

— ürik asit miktarı.

Şişmanlık

Haplar alındıktan sonra ortaya çıkabilecek şişmanlık tehlikesinin belirlenmesi çok daha güçtür. Şişmanlıkta en büyük rolü oynayan, beslenmedir ve bunun denetlenmesi de kolay değildir.

Bununla birlikte, tedavinin başında bazı kadınların biraz kilo (1-3 kg) almaya eğilimli oldukları doğrudur. Bunun açıklaması kolaydır. Doğum kontrol hapı, gebe kalma korkusunun baskısı altındaki bazı kadınlarda, analık korkusu ile normal cinsel içgüdü arasındaki savaşımı yokederek cinsel fiziksel eğilimi serbestleştirir. Oysa, bir anlamda kenarda kalmış başka eğilimleri ortaya çıkarmaksızm bu derece önemli bir fiziksel eğilim serbestleştirilemez. Bu durumda, en çok iştah artışı görülür. Kadın, şişmanladıysa, bunun nedeni fazla yemesidir.

Bazı kadınlarda bu iştah artışı geçicidir ve tedavinin ilk aylarından sonra görülmez. Bazı rejim öğütleri, yatıştırıcı bir ruhsal tedavi ve bazen geçici olarak iştah azaltıcı bir ilâç verilmesi yeterli olur.

Karaciğer hastalıkları

Hapların karaciğer üstündeki etkileriyle ilgili eleştiriler henüz kanıtlanmamıştır. Kuşkusuz, özellikle tedavinin başlangıcında, hele rasgele seçilmişlerse, haplar bulantılara neden olabilirler. Ama bunlar, gebeliğin ilk ayında görülenlere benzeyen refleks kusmalardır ve karaciğerle hiç bir ilgileri yoktur.

Öte yandan, bütün dünyada, hapın kullanılışı sırasında ortaya çıkan kırk kadar sarılık olgusu bildirilmiştir. Ama, bu sarılıklara çok çeşitli ilaçlar neden olabilir ve çok sayıda hap kullanan kadına karşılık, sarılık görülenlerin sayısı son derece azdır.

Üstelik bildirilen bu sarılıklar, kendiliklerinden ve iz bırakmadan iyileşmişlerdir.

Önlem olarak, daha önceki bir gebeliği sırasında sarılık geçirmiş kadınlara hap verilmemelidir; buna karşılık, virüs kökenli bir karaciğer iltihabı iyileştikten sonra, doğum kontrol hapı kullanılabilir.

Kanser

Doğum kontrol haplarının kullanılmasının kansere neden olduğu samlmamakla birlikte, bu sanı, tersini ileri sürenlerin çalışmalarının ye alınmasını engellememelidir. Çünkü bu kanserin ortaya çıkması için 10-20 yıl geçmesi gerekir. Oysa haplar kullanılmaya başlanalı ancak 15 yıl kadar bir süre geçmiş, üstelik bu süre içinde hapların kimyasal bileşimi birçok kez değişmiştir.

Doğum kontrol haplarıyla tedavinin başlangıcında çoğunlukla bir kilo artışı gözlenir. Bu, kullanılan maddelerin metabolizmaya etkisinden çok, ruhsal olaylara bağlıdır.

O halde şimdilik, kanser açısından «hapın» zararsızlığma karar vermek çok güçtür.

Bununla birlikte, östrojen yapay progesteron bileşimindeki haplar, 10-20 yıl gizli kalabilen kanserlere yolaçmış olsaydı, bu kanserler şimdiden ve büyük bir sıklıkta ortaya çıkardı. Oysa, böyle bir durumla karşılaşılmamıştır.

Hapın sık sık değiştirilmesinin sakıncalı olduğu konusundaki görüşler kanıtlanmamıştır; çünkü 15 yıldan beri kullanılan maddeler miktarları ve çoğunlukla nitelikleri bakımından değişikseler de, genellikle organik etkileri benzerdir. Hayvanlar üstündeki deneylere gelince, haplar içindekinden 100 kez fazla dozlar ve kansere çok eğilimli laboratuvar hayvanları sözkonusu olduğundan, hiç biri objektif bir eleştiriye dayanmamıştır.

Kanserbilim uzmanları, hattâ haplardan en çok sakınan kişiler bile hâlâ, hapların kanser sıklığını artırdığına bir kanıt bulamamışlardır.

Dölyatağı boynu mukozasının iyicil hastalıkları

Doğum kontrol haplarının dölyatağı mukozasında, yaralaşmalar ve iltihaplar gibi bozukluklara yolaçtığı ileri sürülmüştür.

Aslında bu yaralaşmalar, hap kullananlarda kullanmayanlardakinden daha sık değildir ve dölr yatağı boynu mukozasındaki bozukluklara başka bir neden araştırılmalıdır. Yakın zamanda Avrupa’da yayınlanan bir incelemede, sözkonusu bozunlardan tuvalet sabunlarının aşın kullanımı sorumlu tutulmaktadır.

Dölyatağı boynu yaralaşmalarına günümüzde giderek daha sık raslanmakta, ama sorumlusunun doğum kontrol hapları olmadığı sanılmaktadır.

Sara

Belli sayıda saralı kadına büyük bir dikkatle doğum kontrol hapı verilmeğe başlandı. Önceleri, sonuçlar kesinlikle belirli olmadığından, hap veren hekimler, sara ilaçlarının dozunu artırdılar; ama elverişli sonuçlar elde edilmesinden, hattâ nöbetler görülmemesinden sonra, hiç sakınca olmaksızın önceki dozlarla sara tedavisini sürdürdüler.

Şeker hastalığı

Şeker hastalarının doğum kontrol hapı kullanması zararlı değildir; ama bir şeker hastası, hap almak zorunda kalırsa, bir şeker hastalığı uzmanı tarafından gözetim altında tutulmalıdır.

Hapların alındığı sırada göğüslerde şişlik oluşabilir; ama kullanılacak hapın dikkatle seçilmesi bu sakıncayı ortadan kaldırır.

Atardamar yüksek basıncı

Atardamar yüksek basıncı olan kişilerde, doğum kontrol hapı kullanımı bazen atardamar basıncını daha da yükseltme eğilimi gösterir; ama hap kullanmayan kadınlarda da bu tür değişiklikler gözlendiğinden, doğum kontrol hapları sorumlu tutulamaz. Bununla birlikte, atardamar basıncının çok düzenli olarak gözetim altında tutulması gerekir.

Cinsel soğukluk

Hapın cinsel soğukluk üstündeki etkisinden çok söz edilmiştir. Bazı hekimler, doğum kontrol haplarını östrojen yapay progesteron etkisiyle cinsel isteğin azalmasına yolaçmakla suçlamışlardır; buna karşılık, bazı hekimlere göreyse, haplar cinsel isteği artırmaktadır.

Ama östrojen yapay progesteron bileşiminde haplar alınmasından sonra cinsel istekte bir değişiklik gözlemediklerini ileri süren bir hekim grubu da vardır.

Saçlı deri hastalıkları

Genellikle hap kullanımının başlamasından 4-5 ay sonra geçici saç dökülmesinden yakman bazı kadınlar bildirilmiştir. Ama bazı kadınlarda, çoğunlukla gebelik sonundan 4-5 ay sonra aynı tipte saç dökülmesi görüldüğü de bilinmektedir.

Saçlı deriyle ilgili her şeyde olduğu gibi, bu geçici etkinin açıklanması da oldukça güçtür.

Mide bulantıları ve göğüslerde şişlik

Haplar, büyük bir özenle ve her kadına uygun biçimde seçilmişse bu sakıncalar ortadan kaldırılmış olur. Yumurtlamanın engellenmesi konusundaki son görüşmelerde A.B.D’nden Potts ve Sawyer «Bizce, bir doğum kontrol hapı almak, günde 1/3 sigara içmek kadar tehlikelidir» demektedirler.

Hapın gerçek sakıncaları

Doğum kontrol haplarını yalan yanlış suçlamaktan ve aslında yolaçmadıkları zararlı etkilerden sorumlu tutmaktan ötürü, gerçek sakıncalar gözden kaçırılmaktadır. Oysa çeşitli tıp örgütleri tarafından yayınlanmış istatistiklere göre, doğum kontrol haplarının bazı tartışma götürmeyen sakıncaları vardır.

Pigment lekeleri: Gebelik maskesi

Haplar, pigment üretimleri yüksek olan ve güneşte yanmaya aşırı meraklı kadınların yüzünde, halk arasında «gebelik maskesi» olarak adlandırılan, az çok pigmentli plaklar oluşturur. Bunlar genellikle yalnızca, daha önceki bir gebelikleri sırasında gebelik maskesi göstermiş kadınlarda gözlenir; zaten oldukça seyrek raslanırlar.

Gebelik maskesine yolaçma olasılığının, doğum kontrol haplarının gerçek sakıncalarından biri olduğu doğrudur. Bununla birlikte, çok ender Taslandığını, estetiği fazla etkilemediğini ve doğum kontrol hapı almanın kesilmesinden sonra yittiğini belirtmek gerekir.

Yumurtlamada yavaşlama

Kesin ve daha ciddi olan başka bir sakınca, yumurtlamasında zaten tembellik ve âdet kanamalarında gecikmeler görülen genç kadınlarda, yumurtlama ritminde, yani hapa ara verildikten sonra yumurtlamada, aşırı bir yavaşlamadır.

Buna karşılık, daha önce çok sayıda doğum yapmış kadınlarda bu sakınca görülmez. Bu kadınlarda, yumurtlamada yavaşlama olmaz ve çekinmeden doğum ko.ntrol hapı kullanabilirler.

O halde, hekimlerin doğum yapmamış ve âdet kanamalarında gecikmeler gösteren genç kadınlara, doğum kontrol hapı vermek yerine spiral koymaları çok daha uygun olur.

Ruhsal çöküntüler

Aynı biçimde, doğum kontrol hapları bazen ruhsal çöküntüleri kolaylaştırırlar. Günümüzde ruhsal çöküntü geçirenlere çok sık Taslandığından, hapların bu etkisi tartışma götürür. Buna karşılık, gebelik korkusunun olduğu kadar, çoğunlukla hapların iyi geldiği ağrılı ilişkilerin de neden olduğu karı kocayı ilgilendiren ruhsal bunalımlarm tümünde elde edilen iyileşme, doğum kontrol haplarının yararına bir puandır.

Mantar hastalıkları

Bir doğum ve kadın hastalıkları uzmanı, hap kullanan kadınlarda dölyolu mantar hastalıklarına dah sık raslandığını bildirmiştir. Böyle bir olasılık vardır; ama burada da, hap kullanmayan kadınlarla bir karşılaştırma yapmak gerekir.

Sorun hep aynıdır: Aynı hastalık, hap kullanılmasaydı da görülmeyecek miydi? Mantar hastalıklarının günden güne daha sık görüldüğü ve hapların günden güne daha çok kullanıldığı bir dönemde, yanıtlanması güç bir sorudur bu.

Ateş basmaları

Bu arada, hapın pek önemli olmayan ve oldukça ender raslanan yan etkilerinden ateş basmalarını da belirtmek gerekir. Bunlar, hiç bir zaman onbeş günden çok sürmez. Oluş mekanizmasının açıklanması güçtür; ama kökeni hipofiz düzeyinde olan bu ateş basmaların, bezin geçici fazla çalışma dönemlerine uyduğu sanılmaktadır.

Doğum kontrol hapının sonraki kuşaklar üstündeki etkisi

Doğum kontrol hapının ortaya çıktığı 1962-1967 döneminde, gebeliği önleyici yapay maddelere karşı ileri sürülen en önemli suçlamalardan biri sonraki kuşakların bundan etkilenme olasılığıydı: Hap kullanan kadınlardan doğan çocukların sağlığında er geç bozukluklar görüleceği öne sürülüyordu.

Günümüzde bu koşullar altında doğan çocukların sayısı oldukça kabarıktır. 1200′den çok doğum içinde, yapısal açıdan olduğu kadar, sinirsel ve zihinsel bakımdan da, anormallik gösteren tek bir çocuk, hiç bir mongolizm bildirilmemiştir. Yalnızca 2 tane ikiz, gebeliğe raslanmıştır.

Çoğunlukla, hap kullanımına son verdikten sonra gebe kalmak için ne kadar beklemek gerektiği merak edilmektedir: Geleceğin annelerine, gebe kalmadan önce en az, 1,2 ya da 3 normal âdet kanaması geçirmeleri öğütlenir. Bu tip öğütler son derece önemlidir ve hapın kesiminden sonraki 15 gün ve 3 ay arasında çok sayıda gebelik gözlenmiştir. Sonucun her zaman için aynı olduğunu kabul etmek gerekir: Normal ve tam sağlıklı çocuklar.

Hap kullanmış gebe kadının en büyük korkusu, üçüz ya da dördüz dünyaya getirmektir.Oysa bu korkunun hiç bir temeli yoktur ve doğum kontrol hapları ile kısır kadınlara verilen yumurtlamayı uyarıcı başka maddeleri karıştırmanın sonucudur.

Bütün bu olaylar, doğum kontrol hapının gelecek kuşaklar üstünde zararlı etkileri olmadığını göstermenin «yanısıra, yararlı etkileri olduğunun da belirlenmesini sağlar.

Comments

No response to “Ağız Yoluyla Gebelikten Kurtulma : Haplar”
Post a Comment | Kayıt Yorumları (Atom)

Yorum Gönder

 
cinsel bilgiler sağlık bilgileri seks dersleri. Citrus Pink Blogger Theme Design By LawnyDesignz Powered by Blogger