Cinsel Uyarı Bölgeleri
8 Ekim 2009 Perşembe
Penis
Penisin çeşitli bölümleri arasında en duyarlı olanı, glans adı verilen penis ucudur. Bunun da özellikle alt bölümü, yarığın tam gerisinde bulunan kısım, en duyarlı yanıdır. Penisin sapı ve özellikle köküne yakın bölümü en az duyarlı bölgedir. Bununla birlikte, ritmik olarak uygulanan bir uyarıya karşılık verir.
Klitoris
Kadında klitoris penisin karşılığıdır. Dış deri normal olarak klitorisi kaplamakta olup, klitoris başının (erkekteki penis ucunun karşılığı) ilk anda göze çarpmasını önler. Uyarıya çok yatkın olup, dokunmaya, ritmik baskıya ve her şeyden çok devamlı fakat aralıklı bir uyarıya karşılık verir. Klitorisin aralıksız olarak uyarılması genel olarak iyi birşey değildir. Kadında, gıdıklanmayı andıran, karşı koyulması, dayanılması son derece güç bir duygu uyandırabilir. Klitorise karşı özel bir ilgi gösteren bir erkek, bu noktanın çevresini uyararak da aynı sonuca erişebileceğini, kadının coşkusu için klitorisin kendisine dokunmanın kesinlikle gerekli olmadığını öğrenmelidir.
Küçük Dudaklar (Labia Minora)
Küçük dudakların iç bölümleri dokunmaya karşı son derece duyarlıdır. Bir iç dudaktan başlayarak klitorisin üstünden de geçerek öbür iç dudakta son bulan bir tür döner uyarı uygulandığı zaman kadının cinsel coşkusu belirli bir şekilde artar.
Döl Yolu Ağzı
İdrar deliği ile döl yolu ağzını içine alan bölge de son derece duyarlıdır.
Döl Yolu
Döl yolunun ağzındaki sfenkter çemberi her hangi bir baskı altında kaldığı zaman daralır. Döl yolunun ön bölümüne, aşağı doğru parmaklar ile uygulanan ritmik baskı, çok keskin bir cinsel coşkuya yol açar. Döl yolu duvarları dokunmaya karsı fazla duyarlı olmadıkları için, penisin döl yoluna girmesinden duyulan cinsel coşku, daha. çok ruhsal bir coşkudur. Döl yolu içini doğrudan doğruya uyarmaya kalkmak bu bakımdan tüm anlamsız olmasa bile, tırnakların bu bölgeyi zedeleme ihtimalleri vardır. Parmakların döl yolu ağzından daha ileri gitmemeleri öğütlenir. Klitorisin dibi uyarıldığı zaman döl yolu ağzında da cinsel coşku duyulur.
Serviks
Aslında bu bölge dokunmaya karşı duyarlı değildir. Kadın serviksin uyarıldığını sanabilir; ama bu, penisin çok derinlere girmesinden dolayı meydana gelen basıncın peritoneum'u (döl yatağı yüzeyini kaplayan doku] etkilemesi ve derinlere giren penisin genellikle bir seri tepki yaratması yüzündedir. Bu bölgeyi erkeğin parmakları ile uyarmaya çalışması doğru değildir, çünkü eşini yaralayabilir.
Büyük Dudaklar (Lâbia Majora).
Erkeğin teslis torbalarını andırır Kadının cinsel duygularının uyanmasında önemli bir rol oynamaz ama penis üzerinde uyarıcı bir etkisi olabilir.
Testis Torbaları (Scrotum)
Cinsel uyarı ile doğrudan doğruya pek ilişkisi yoktur. Bazı erkekler, testis torbalarının avuç içinde tutulup parmaklar ile uyarılmasından coşku duyarlar. Çoğu erkekler ise testis torbaları biraz fazla sıkıldığı zaman acı duyarlar. Bununla birlikte testis torbalarının bir avantajlı yanı vardır: cinsel birleşme sırasında kadının gövdesine hafifçe değerler ve bu çoğu kez kadına zevk verir.
Apış Arası
Döl yolu ağzı (ya da penis kökü) ile anus (makat) arasında kalan bölge dokunmaya karşı duyarlıdır. Bu bölgenin orta bölümü özellikle basınca karsı duyarlıdır.
Anus (Makat)
Bu bölgedeki cinsel duyular kişiye ve ruhsal etkilerin derecesine göre değişir. Makat ile cinsel organ aynı kaslar ile birbirlerine bağlı olduklarından, gerek erkekte gerekse kadında, cinsel organlar uyarıldığı zaman makat küçülür ve makat uyarıldığı zaman da, cinsel organlar kasılır.
Memeler
Kadınlarda memeler dokunmaya karşı duyarlıdırlar Ritmik bir basınç ve uyarı hareketi cinsel duyguların çoğalmasını sağlayabilir. Özellikle meme uçları, klitoris kadar duyarlıdır. Kadının memeler yolu ile duyduğu uyarı aynı anda döl yatağına ve diğer cinsel organlara aktarılır. Bazı kadınlar, meme uçlarının öpülmesini ya da emilmesini cinsel organların uyarılmasına tercih ederler. Bu arada, analık duygularının kadının ruhsal yapısında tuttukları yeri de göz önünde bulundurmak gerekir. Bir takım kadınlar, sırf analık duygularının ağır basması yüzünden memelerinin uyarılmasından cinsel coşku duymazlar. Cinsel bakımdan, erkek memesi kadın memesine oranla çok daha az duyarlıdır.
Ağız
Dudaklar, dil ve ağızın diğer bölümlerinde, en az cinsel organlarda olduğu kadar cinsel duyu bulunmaktadır. Memeler ya da cinsel organlar uzun uzun öpüldüğünde cinsel coşku geniş ölçüde artar.
Kaba Etler
Kaba ellerdeki kaslar kasıldığı zaman cinselcoşku artar. Bu nedenle, cinsel birleşme sırasında gerek kadın gerekse erkekler, bilinçli ya da bilinçsiz olarak kaba etlerinde bulunan kasları kasarlar. Bu kasılmanın sonucu olarak makat da küçülür ve böylece cinsel organlar uyarılmış olur, döl yolu kasları gerilir, döl yolu ağzı daralır; erkekte ise penis sertleşir.
Bacaklar
Bacakların iç bölümleri cinsel uyarıya karsı keskin bir tepki gösterirler.
Diğer Bölgeler
Bazı kimselerin gövdelerinde, yukarda sayılanların yanı sıra gelişmiş bir takım cinsel uyarı bölgeleri vardır. Bunlar genellikle, gözler, kulaklar, ense, boyun, koltuk altlan, göbek, karın, bel, sırt, kasıklar, göğsün iki yanı ve bunların çevresindeki bölgelerdir. Saçların ve bazı bölgelerdeki kılların hafif hafif okşanması da bazı durumlarda cinsel duyguları uyandırabilir.
Kadında Utangaçlık
Çoğu zaman erkek, eşinin bir fahişe gibi davranmasını arzular. Cinsel yaşamda kadının utanç duygusu hiç bir zaman tamamıyla yok olmamalıdır.
Hiç bir şey erkekte, utanç duygularını tamamıyla yitirmiş eş kadar hayal kırıklığı yaratmaz.
Utanç, bir kadın içgüdüsü değildir. Bu, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak, eğitim yoluyla elde edilen bir özelliktir. Çoğu kez bu bir reflekstir, bazen de isteyerek yaratılır. İrade dışı utanç duygusu, kadının çekiciliğini artırır. Buna karşılık belirli şekilde açığa vurulan çekingenlik yalnızca kadının çekiciliğini azaltmakla kalmaz, erkeğin keyfini de kaçırır ve onu eşinden soğutur.
Bazı «kadınlar, nasıl davranacaklarını bilemez; bunlar ne utanç duygusunu tamamıyla unutmalı, ne de bunu fazla abartmalıdır. Aksi durumda cinsel bakımdan soğuklaşırlar.
'Fakat kadın cinsel yaşamda utanç duygusunu nasıl kontrol altında tutmalıdır? Erkek evliliğinin ilk günlerinde ihtiraslarıyla kadının utanç duygusunu gidermeye çalışırsa, kadın nasıl davranmalıdır? Aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir.
1. Hiç bir kadın cinsel birleşime katılmamazlık etmemelidir. Utancını yatıştırıp, sadece cinsel yaşamı güzelleştirmek için gerekli olan kadarını saklamalıdır. Erkek, vücudunu çıplak olarak gördüğü zaman kadın büyük utanç duyabilir. Fakat utanmakta direttiği takdirde, kadın hiç bir zaman zevk duyamayacaktır.
Okşamalarla ne kadar uyarılırsa uyarılsın, uyarıldığını duyumsadığı anda, tutuklaşacaktır. Kompleksler ne kadar artarsa, erkeğin okşamaları karşısında duyduğu zevk de o kadar azalacaktır. Sonuç olarak, cinsel yaşamdan aldığı zevk, duyduğu utanç duygusu oranında hafifleyecektir.
2. Kadın, çekingenliği doğal yoldan nasıl açığa vurmalıdır? Bu, cinsel ilişkiden önce ve sonraki aşk oyunları için önemlidir. Kısa süre, konuşmadan, sessiz durmak; reddediş ifadesi olmayan, tatlı çekingenlik sözleri; hafif utanç; sırt dönmek; yüzün yana çevrilmesi; çekingen, fakat olumlu okşama, bütün bunlar cinsel birleşim sırasında utanç belirtileridir ve eş ile birlikte orgazma ulaşmaya yardımcı olurlar.
3. Ara sıra kadın, bütün utanç duygularını bir yana atmalı ve yönetici rolü üzerine almalıdır; erkeği uyarmalı onu baştan itibaren yönetmelidir. Bu, uzun evlilik yıllarından sonra bir değişiklik yaratmak için önerilir.
4. Çekingen ve ihtiraslı okşamalar, utanarak vazgeçme arzusunu ifade eden sözler ve tutuk tutuk aktif olma çabası, birleşim öncesi aşk oyunları konusunda önerilir. Özellikle kadın eşinin cinsel arzularını kamçılamayı istiyorsa, böyle davranmalıdır.
Bu incelemelerden kadının büyük ruhsal yükün altına girmesi gerektiğini çıkarmak olanaklıdır. Fakat kadınların büyük bir kısmında belirli bir utanç duygusu vardır; ama bunu uzun evlilik yılları içinde kolaylıkla yitirebilirler. Aslında kadın için, her cinsel birleşimden önce ve sonra, kızlık günlerini anımsamak zor bir şey değildir. Eğer kadın böyle davranırsa, sevdiği erkeğin gözünde çekiciliğini yitirmez, erkek de ondan hiç bir zaman bıkmaz.
Eşini sadece ilk günlerde utangaç bulan erkek, kısa zaman sonra onun şehvetli bir kadın olduğunu ayırdeder. Bir yıl geçince bir koca eşiyle başa çıkamadığını açığa vurur. Az sonra da eşinin kendisini çok fazla yorduğundan yakınır. Bu, evlilik sırasında duygularının artışını utanç duygusu ile dengeli duruma getirmeyen kadının tipik değişimidir.
Fakat bir nokta hiç bir zaman unutulmamalıdır: Utanç duygusu ile nazlanmak veya aşırı kibar görünmek arasındaki ayrımdır bu nokta. Utanç ve nazlanmanın aynı psikolojik temelleri olabilir, fakat nazlanmak cinsel yaşamda mutluluğu hiç getirmez. Sadece erkeğin eşini reddetmesi için ona cesaret verir, hiç bir şekilde onun arzularını kamçılamaz. Hele uzun bir evlilikte erkek, eşinden bu nedenle tamamıyla soğur. Bilinçli olarak nazlanmak, sürekli cinsel soğukluğa bile götürebilir.
Cinsel İsteksizlik
Klinik başvurularda cinsel isteksizlik, kadınlarda erkeklerden daha fazladır. Genellikle çiftler arasındaki sorunları yansıtır. Bazı kadınların kendiliğinden cinselliğe ilgileri yoktur fakat eşlerinin yaklaşımına fizyolojik bile olsa yanıt verir, uyarılır ve orgazm olurlar. Kadınlarda aşk cinsel isteği artıran bir etkendir.
Erkekte sertleşme güçlüğü, penisteki ereksiyon süre ve gücünün, cinsel ilişki için yeterli olmaması halidir. Çoğu erkekte işlev bozukluğu daha çok cinsel birleşme sırasında ortaya çıkar, mastürbasyon veya ön sevişme sırasında sertleşme zorluğu daha azdır.
Sertleşme tepkisi psikolojik etkenlere çok duyarlıdır. Özellikle, endişe, fiziksel hastalıklar, ilaçların yan etkisi ve alkol önemli etkenlerdir. Bazı erkekler sönük bir penisle de boşalırlar. Bunlar zayıf hissedilen orgazmlardır ve doyurucu değildir.
Erken Boşalma
Erkek cinsel hareketlerin başlangıcından itibaren en az bir dakika boşalmasını geciktirebildiğinde, erken boşalma konusunda bir derdi yok demektir. Cinsel birleşim sırasında geciktirilebilen, fakat kadının orgazmından önce oluşan boşalma, ortak çabanın azlığına, özellikle erkeğin yetersiz şekilde çaba gösterişine bağlıdır. Fakat egoizminden dolayı ve eşi ile ilgilenmediği için kınanmalıdır.
Ancak erkek deneyimsizse, cinsel teknik alanında bilgisizse ve bu yüzden birlikte orgazmı gerçekleştiremiyorsa hoşgörülebilir. Deneyimsiz bir erkek, evlendikten birkaç ay sonra orgazma eşi ile birlikte ulaşamamaktan dolayı endişeye kapılır ve bunu bir erken boşalma olarak görür. Bu karamsar tutum çok tehlikelidir, erkeği gerçekten erken boşalmaya, hatta iktidarsızlığa götürebilir.
"Normal" boşalmaya ulaşmak için bir cinsel birleşim ne kadar sürmelidir? Bu zor bir sorudur. Cinsel uyarılma, harekelerin derinliğine, hızına, kuvvetliliğine bağlı olduğu gibi, bunların sürekli oluşuna veya arada dinlenmek için zaman bırakılmasına da bağlıdır.
Daha ötesi, erkeğin beyninin cinsel alanda uyarılması en önemli etkendir. Sürekli uyarılmada bile erkek, boşalmayı en son ana kadar geciktirebilmelidir, bu da ortalama üç dakikadır. Ustaca ara verişlerle ve duyguların başka yönlere çevrilmesiyle, boşalma geciktirilebilir ve 10 dakikalık, 30 dakikalık veya daha da uzun sürelik cinsel birleşimler sağlanabilir.
Boşalma açısından daha başka yanlış anlamalar da vardır. Heyecanlanma sonucu, Cowper salgı bezlerinden salgılanan ve sidik borusu ağzından çıkan kaygan sıvı da boşalma diye görülür. Bu, cinsel konulardaki bilgisizliğin en acı örneklerinden biridir. Erkekten daha çok, kadında görülür. Kadın eşinin erken boşaldığını sanır ve bundan üzüntü duyar.
Gerçek erken boşalmaların nedenleri nedir? Bu konuda iki ana neden vardır: Bunlardan birincisi penisin uç kısmının üzerini kaplayan, sünnet olan erkeklerde kesilip çıkarılan deridir. Öteki ise erkeğin ruhsal yapısıdır.
Penisin uç kısmı çok duyarlı sinirlerle donanmıştır ve üzeri sümüksü tabakaya benzer bir deriyle kaplıdır. Bu bölge uyarılara karşı çok duyarlıdır. Erkek çocuklarda penisin uç kısmı, üzerini örten bir deri parçasının altındadır. Fakat penis büyüdükçe, çoğu kez derinin altından çıkar. Sünnet edilme sonucu bu deri parçası ortadan kalkınca, penisin baş kısmı elbiselerle doğrudan doğruya temas eder ve daha az duyarlı duruma gelir. Cinsel heyecanın uyanması daha gecikir.
Bu nedenle sünnetsiz penisin uç kısmı ancak sertleşme sırasında deri parçasından dışarı çıktığı için, sünnetli bir penise göre çok daha duyarlıdır. Bu duyarlı penis çok çabuk uyarılabilir ve boşalma, birleşmeye geçildiği anda bile olabilir.
Bundan dolayı sünnetsiz erkekler evlenecek çağa geldiklerinde sık sık bu deri parçasını geriye çekmeli ve penisin uç kısmının aşırı duyarlılığının azalmasını sağlamalıdır. Sünnet olan bir erkek smegnria adı verilen kaygan maddenin birikmesiyle oluşan iltihaplanmadan korunmuş olur. Penisin ucundaki deri parçası, özellikle uzun olursa, baş kısmı sertleşme sırasında bile serbest kalamaz, bunun sonucunda da penis uyarılmalara karşı hemen hemen bütün duyarlılığını yitirir. Bu tip erkeklerin hangi dinden olursa olsun, sünnet olması gerekir.
Erken boşalmanın ruhsal yönünü pek küçümsememek doğru olur. Bunun nedenleri bir uzman doktor tarafından gün ışığına çıkarılmalıdır. Bütün yaratıkların içinde, yalnızca insanın sahip olduğu çok duyarlı ruh hiç kuşkusuz ki, insana kusursuz bir armağandır. Fakat gerektiğinde bunu değiştirmek için çaba göstermelidir.
Erken boşalmanın çeşitli nedenleri vardır. Gençlik çağında yapılan kendi kendini tatminden duyulan suçluluk duygusu, boşalma anına kadar süren aşırı okşamalar, cinsel birleşim açısından kendine güvenmede yetersizlik, anormal kadınlara karşı duyulan yakınlık, evliliğe karşı düşmanlık duygularının beslenmesi, cinsel istekler ile gebelik korkusu ya da dini yasaklar bu nedenler arasındadır.
Erkek kendi veya eşinin cinsel isteklerini yerine getirmek istemesine karşın, içinde ters yönde hareket eden bir duygu uyanır. Erken boşalma, kadının cinsel bakımdan soğuk olmasını doğurabileceği gibi, bunun tersi de olur. Erken boşalma, cinslerin birbirlerini iyi tanımaları ve birbirlerine güven duymalarıyla önlenebilir. Fakat tek tedavi yöntemi bunun nedenini saptamak ve onu ortadan kaldırmakla olur.
İleri Yaşlarda Cinsel Güç
Fakat bu, cinsel isteklerin eksileceği anlamına gelmez. Tersine, cinsel istekler daha da kuvvetlenebilir ve altmış, hatta yetmiş yaşlarına kadar sürebilir. İkinci bölümde belirtildiği gibi, cinsel istekler ruhsal ve bedensel uyarılmalarla ortaya' çıkar ve sertleşmeyi olanaklı kılar. Sperm yapımındaki azalmaya karşın, boşalma olabilir, çünkü meni sıvısının dörtte üçü prostat bezi tarafından salgılanmaktadır.
Daha önce de belirtildiği gibi iktidar, ne vücut gücüne bağlıdır, ne de yaşın ilerlemesi oranında azalır. Fakat erkeğin yaşlanması, kırk yaşlarında kolayca ruhsal iktidarsızlığa götürebilir. Bu, sayısız örnekle kanıtlanabilir.
Biz burada birkaç örneğe göz atalım: Asıl etken yaşlanmanın bilincine varmaktır. Erkek kırk yaşına gelmiş, yaşamının yarısını geride bırakmıştır.
Birden sağlığı ile daha yakından ilgilenmeye başlar. Kendisine kalan yetenekleri en iyi şekilde değerlendirmeye çalışır. Bunun sonucunda da cinsel birleşimi izleyen bitkinliğe karşı alınganlasın Şimdi pozisyonları daha dikkatli seçmelidir. Fakat bilgisizliği veya inatçılığı nedeniyle yönetici rolü sürdürmekte ısrar eder. Amacına olanaklı olduğu kadar az çaba göstererek ulaşmak ister.
Fakat hayret edilecek kadar çabuk yorulur. Çünkü boşalmaya gayret ettiği için sinirleri gerilmiştir. Bu durumu gidermek için kendi kendini kontrol etmeye çalışır. Fakat bunda ne kadar çaba gösterirse, boşalma da o kadar gecikir. Erkek kendi kendine olan güvenini yitirir ve sonunda cinsel yaşamdan elini eteğini çeker.
Boşalmanın sadece bölgesel uyarılmaya değil, ruhsal heyecanlanmalara da bağlı olduğunu anımsayalım. Cinsel heyecan gecikirse, boşalma da gecikir ve iktidarsızlığı doğurur. Orta yaşlarda aşırı uyarılmalardan kesinlikle kaçınılmalıdır.
Erkek kırkına geldiği zaman, yorgunluğunun yalnızca cinsel devinim sonucu olmadığını düşünmelidir. Sadece cinsel duyguları doğal yoldan uyandığı zaman, cinsel ilişkide bulunmalıdır. Kendi kendisini zorlamak ve cinsel duygularının uyanması için beynini uyarmakla akılsızlık etmiş olur. Fakat duygular doğal yoldan uyandığı zaman erkek yaşını unutmalı ve tıpkı gençliğinde olduğu gibi zevkin tadını tam anlamıyla çıkarmalıdır. Bu, değişimi durduracak ve erkeği ruhsal ve bedensel bakımlardan doyuma ulaştıracaktır. Cinsel yaşam orta yaşlarda dizginlenmemelidir.
Bununla birlikte, orta yaşlardaki erkekler, kendi sınırlarını bilmelidir. Kırk yaşlarında cinsel ilişkiyi dört günde bir, elli yaşlarında ise haftada bir kezden fazla yapmak pek doğru değildir. Bunlar birtakım sınırlardır. Fakat, mutlak bu sınırlara uymak gerekmez. Özellikle bunlara sıkı sıkıya uymak, bazen büyük bir hata bile olabilir.
Başka bir sorun da eşlerin farklı yaşlarıdır. İki, üç yaş fark pek bir şey değildir. Fakat aradaki fark beş veya on yaş ise, bu durumda erkek kırkına veya ellisine gelmiştir, oysaki kadın ancak otuzunda veya tam kadınlığının en verimli yaşındadır. Gururu yüzünden veya kendisini buna görevli saydığı için erkek, eşini tatmin etmeye çalışır. Kadın, doymak bilmeyen isteklere sahip olabilir ve erkek gitgide azalan gücünden dolayı umutsuzluğa kapılır.
Benim önerim şudur: Bu durum, acı bir gerçek şeklinde ortaya çıkmadan önce, eşler eskiden uyguladıkları pozisyonları bırakıp kadının yukarda olduğu veya yan pozisyonları yeğ tutmalıdır. Bu pozisyonlar, kadını yönetici role geçirir ve onu orgazma ya da benzeri şekilde doyuma ulaştırmaya götürür.
Ancak bu şekilde, gerek erkek, gerekse kadın mutluluklarını ayakta tutabilir. Birleşimden önceki okşamalar bu yaşlarda gitgide daha çok değer kazanır. Okşamalar yalnızca biraz sonraki kısa birleşim sırasında kadının orgazma ulaşmasını kolaylaştırmakla kalmayacak, birleşme olmasa bile kadının tatmin olmasını sağlayacak, hiç değilse onun gerilimini giderecektir. Erkek, evliliğin ilk yıllarında kuvvetli, ihtiraslı okşamalara -dış cinsel organları ağız yoluyla uyarmak ve vaginanın parmakla uyarılması- eşini alıştırdığında büyük hata işlemiş olur. Bu kozu, sıkıda kaldığı zaman kullanmak üzere saklamalıdır.
Erkekte Aşağılık Kompleksi
1. Penis gerçekten normalden daha küçüktür.
2. İstatistiklerle ortaya konan penisin ortalama boyu fazla abartılır.
3. Penis normaldir, fakat erkek vasat olmayı istemediği için, penisinin boyundan hoşnut değildir.
1. Gruptaki erkek, durumundan yıkanmakta haklı olabilir. Fakat umutsuzluğa kapılması gerekmez. Küçük ağızlı bir kadın seçtiğinde, bu kadının vaginasının da ağzı gibi küçük olacağından, hemen hemen emin bulunmalıdır. 4. bölümde belirtilen pozisyonları uygulamakta daha dikkatli olmalıdır.
2. ve 3. grup, erkekler arasında daha çok görülür. Burada birkaç tipik örnek vermek istiyorum. Bir erkek bana derdini şöyle açtı: "Penisim diğer erkeklerinki kadar uzun. Fakat bir şey normal değil. Sertleştiği zaman sadece 12 santim oluyor." Ona bunun yeterli olduğunu söyledim. Fakat son derece ciddi, şöyle yanıt verdi: "Normal boy 14 ile 16 santim değil mi?" Daha sonra, Van De Velde'nin tanınmış kitabı "Mükemmel evlilik"de böyle okumuş olduğunu öğrendim. Okuduğunu körü körüne kabullenmişti.
Yine kafası çalışmayan bir adam, penisinin normalden iki santim daha kısa olduğundan yakınıyordu. Yanlışlıkla gene yukarda adı geçen kitapta belirtilen üst uzunluğu alt uzunluk olarak anlamıştı.
Uyarılmış durumda penis en çok siyah ırkta büyüktür. Bunu beyaz ırk ve nihayet sarı ırk izler. Çeşitli ırkları kıyaslayarak aşağılık kompleksine kapılmak anlamsızdır. Zira her ırkın vaginası da penisin boyuna göredir.
Uyarılmış penis, kendisini kabul eden vaginaya girebilecek kadar büyükse, ortada bir problem yok demektir.
Erkek, kendi ırkından kadınla cinsel ilişkide bulunabildiği sürece durumundan hoşnut olmalıdır. Asıl sorun, penisin boyu değil, cinsel birleşim konusunda bilgisizliktir.
Şaşılacak kadar çok sayıda erkeğin penisleri vasat boydadır. Fakat bunlar, cinsel yaşam üzerine hiç bir şey bilmedikleri ve sorunu penislerinin küçüklüğünde buldukları için, doyuma ulaşamaz. Erkek, sahip olduğu organa daha fazla güvenmelidir. Güvenin azlığı iktidarsızlığa götürür.
Penis Kırıkları
Penis dokusunun yırtılmasıyla büyük kanamalar meydana gelir. Eğer idrar borusu da zedelenmişse akan idrar penis dokusunu harabeder. Böyle bir penis kırığında yapılacak ilk tedavi parçalanan dokunun bir ameliyatla dikilmesidir. Penis kırıklarının çoğunlukla hiç bir yan etkisi yoktur. Bunun başlıca nedenlerinden biri cinsel organlarda açılan yaraların gayet çabuk iyi olabilmesidir.
Dönemsel Cinsel Perhiz Yöntemleri
İlkeler
Doktor Rozenbaum’un yazdığı gibi, «raslantısal bir olasılıklar hesabına dayanan bu yöntemler, gelecek üstüne girişilen ve çoğunlukla yitirilen birer bahistir.» Bununla birlikte, bir ay süresince kadının gebe kalabileceği ancak birkaç gün olduğundan, sözkonusu perhiz yöntemlerinin gene de doğru bir dayanağı vardır. Gerçekten, her ay ancak 1 yumurta hazırlanır ve 2 yumurtanın hazırlandığı çok ender durumlarda da, genellikle her iki yumurta birlikte oluşur. Üstelik, yumurta, ancak çıkmasından sonraki 15-20 saat içinde döllenebilir. Ayrıca, kadının dölyatağı borularına doğru çıkan spermatozoyitler, dölleyici güçlerini ancak 3-4 gün kadar koruyabilirler (bu sayı bütünüyle kuramsaldır; çünkü spermatozoyitlerin yaşam süresi daha uzun olabilir ve bazen 7-8 günü bulabilir).
O halde yapılacak iş, her ay âdetin ilk gününden başlanarak çevrimin günlerini sayma yoluyla yumurtlama tarihini belirleyebilmektir. Bu belirleme son derece önemlidir.
Yöntemler
Çok iyi bilinen ve yumurtlamanın oluştuğu günün belirlenmesinde kullanılan 2 yöntem vardır.
Ogino yöntemi
Bir Japon cerrahı olan Ogino, 1924 yılında, yumurtlamanın âdet kanamalarından önceki 12. ve 16. günler arasında olduğunu ortaya koydu. Bu, çağın çok önemli bir buluşudur; çünkü o zamana kadar, yumurtlamanın zaman açısından düzensizlik gösteren bir olay olduğu kabul edilmekteydi. Ogino, önce kadının son 12 aylık âdet çevrimlerinin uzunluğunu inceleyip, en kısa çevrimin gün sayısından 18′i çıkararak döllenebilirliğin ilk gününü, sonra da en uzun çevrimin gün sayısından ll’i çıkararak döllenebilirliğin son gününü buldu. O halde, bir önceki yıl içindeki âdet çevrimlerinin süresi 27-32 gün arasında değişen bir kadında, döllenebilirliğin 1. günü 27 eksi 18′e, yani çevrimin 9. gününe, döllenebilirliğin son günü de 32 eksik, yani çevrimin 21. gününe uyar. Demek ki, kuramsal olarak bu kadın, çevrimin 9. gününe kadar, daha sonra da 21. günden başlayarak normal ilişkilerde bulunabilir.
Knaus yöntemi
Bu yöntem de, öncekiyle aynı ilkeye dayanır, ama biraz daha geniştir. Son âdet çevrimi 27-32 gün arasında değişen bir kadın için, döllenebilirlik dönemi, bu yönteme göre çevrimin 10. ve 19. günleri arasında yeralır.
Viyana’lı bir kadın hastalıkları uzmanı olan Knaus, tehlikeli dönem süresince kadının hiç ilişkide bulunmamasının gerekliliği üstünde durmuştur; çünkü, yöntemine güvenmekle birlikte, ilişkide erkeğin geri çekilmesinin etkililiğine hiç inanmıyordu.
Bu yöntemlerin eleştirisi
Günümüzde, âdet çevrimi süresince, kısır gün bulunmadığını kadınların çoğu bilmektedir. 28 günlük bir çevrimde gebe kalmaya en uygun dönem 8. günden yaklaşık 19. güne kadar sürdüğünden, kuşkusuz, en verimli günler hesaplanabilir. Ama, çevrimin her anında, hattâ âdetler sırasında yumurtlama ve döllenme olasılığı bulunduğundan, kısır günleri belirlemek olanaksızdır. Düzensiz bir âdet çevrimi, tatile çıkma ya da günlük yaşama koşullarında herhangi bir değişiklik, ruhsal ya da bedensel rahatsızlıklar, yumurtlama tarihinin öne ya da geriye kaymasına neden olabilir ve döllenme, öngörülen zamanın bütünüyle dışında gerçekleşir. Kısır günlerin varlığına güvenen kadınlar,. mutlaka günün birinde gebe kalacaklardır.. Profesör Tietze, 8. ve 19. günler dahil bu tehlikeli dönemde her tür cinsel ilişkiden kaçınacak bir kadının, doğurganlık çağı boyunca 5 kez gebe kalabileceğini hesaplamıştır. Önceden planlanmamış bir gebelikten fazla rahatsız olmayacak bir çift, verimli günlere göre ilişkilerini rahatça ayarlayabilirler; ama çocuğu olmaması gereken bir kadın, hiç bir zaman bu yönteme başvurmamalıdır.
Erkek Çocuklar Kız Çocuklarından Neden Farklıdır
7 Ekim 2009 Çarşamba
Çocuğun soracağı ilk sorulardan biridir bu. Cevap, soruyu soran çocuğun cinsiyetine göre değişik olacaktır. Bir kız çocuğuna “kızlar daha sonra dünyaya bebek getirecekleri için bu şekilde yaratılmışlardır” şeklinde bir cevap yerinde olur. Böylece, dişi cinsin görevi de belir, tilecektir. Gene bu şekilde, küçük kızların, erkeklerinki gibi bir üreme organına sahip olmamaktan doğabilecek kompleksleri yok edilebilir. Gerçekten de, kızlar, gerek aile içinde, gerekse toplumda erkeklere daha çok önem verildiğini hissettiklerinden sürekli olarak bir aşağılık duygusunun etkisindedirler.
Kızlar daha çok küçük yaştan erkek çocukların ailedeki önemini farketmekte, erkek çocukların cinsiyet organlarına çok kere kulağa hoş gelen isimler takılırken, kendininkilere böyle bir şey yapılmadığını görmektedirler. Böylece, küçük kızlar, erkeklerde olan ve onları kendilerine bu derece üstün kılan “şey” in eksikliğini duymanın kompleksiyle büyümektedirler. Bu durum, erkek çocuk beklerken kızları olan ailelerde, ya da erkek kardeşinin kendine tercih edildiğini hisseden kızlarda daha belirgin olmaktadır, öyleyse, kız çocuğun, hayatta dişi cinse büyük ve önemli görevler düştüğünü bilmesinde, öğrenmesinde büyük yarar olacaktır. Anne, çocuğuna kendi aşağılık duygularını yansıtmamak için çaba gösterir, küçüklüğünden beri edindiği yanlış fikirlerden kurtularak kadınların önemine önce kendi kendini inandırırsa iş kolaylaşacaktır.
Freud okuluna bağlı psikanalistler iki cins arasındaki farklılıktan yakınan kız çocuklarına şu açıklamanın yapılmasını önerirler: “Evet erkek çocukların üreme organları değişik, ama büyüdüğünüz zaman sizin de göğüsleriniz olacak”. Bu, yanlış bir davranıştır. Doğru olan, kızlarla erkekleri yarışma düzeyine sokup aralarında rekabet yaratmak değil, kız çocuğuna ondaki iyi ve güzel şeyleri göstermek, kadın cinsinin kendine özgü niteliklerinden söz etmek, ve özellikle ona, erkek kardeşine gösterilen özen, ilgi ve sevecenliği eksiksiz olarak göstermektir. Kız çocuklarının erkeklerden, niçin farklı olduklarını soran bir erkek çocuğa ise verilecek cevap ayrı olacaktır. Ona kızların ileride çocuk doğurmaları gerektiği için değişik yapıda oldukları, söylenebilir. Yetişkinler arasında da kadınların erkeklerden, annelerin babalardan farklı oldukları şeklinde örnekler verilebilir. Erkek çocuklar, erkeklik organlarının doğuma ne katkısı olacağını sorabilirler. Bu durumda onıara doğanın cinsler arasında farklar bıraktığını, kızların ve erkeklerin cinsiyet organlarının doğuştan böyle olduğunu, kadınların dünyaya bebekler getirebilmek için bir delikleri olduğunu açıklamak gerekir. Çocuk belki de, “öyleyse senin de var, göster bakalım” diye üsteleyecektir. Onun bu merakını tatmin etmek yerinde olmaz. O zaman, durumu idare yoluna gitmeli ve gülümseyerek böyle bir şeyin yapılmayacağını söyleyip, “Sen beni soyunup banyo yaparken hep görüyorsun ya!” şeklinde bir cümleyle geçiştirilmelidir.
İzlenebilecek diğer bir yol da çocuğa soyunuk bir kız çocuğunu göstermek olabilir. Yalnız böyle bir yol tutulduğunda herşeyin çok doğal bir şekilde geçmesine, çocuğun kendisine ders verildiğini hissetmemesine dikkat edilme-fidir.
Böyle durumlarda erkek çocuğa kızkar-deşini göstermek olağandır. Kızkardeşin bulunmadığı ailelerde ise ona başka bir kız çocukla beraber banyo yaptırma fırsatı yaratılmalı, fakat kızı ilk defa çıplak gördüğü anda hemen ikisi arasındaki farkı söylemekten mutlaka kaçınılmalıdır. Çocuğun “Karşımda erkeklik organı kesilmiş bir erkek çocuk var, onu bana gösterip beni avutmaya çalışıyorlar” şeklinde yanlış bir fikre saplanıp, bu sorun üzerinde merak duymasına engel olmak ve iki cins arasındaki farklılığı kendi kendisine ve yavaş yavaş farketmesini beklemek en doğru davranış olacaktır.
Çocuğun sorularını cevaplarken büyüklerin davranışları kadar ses tonlarının da doğal olması gerekir. Çocuk, cinsellik konusunda hiç bir soru sormuyorsa, bu onun bu konularla ilgilenmediği anlamına gelmez. Bu durgunluğun nedeni çok kere, onun yakışıksız bir soru sormaktan çekinmesi veya daha önce başka birine bu alanda sorduğu bir sorunun yarattığı şaşkınlığı yenilemek istememesi olabilir (çişini yaparken ya da hayvanların çiftleşmesini seyrederken bahçedeki herhangi birine sorduğu soruya uygunsuz bir cevap almış olabilir). Böyle durumlarda, çocuğu çekinmeye zorlayan nedenleri bulmak ve onun sorularını cevaplayarak merakını gidermek gerekir.
Uykuda Boşalmanın Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
Tanımı: Geceleri uyku esnasında meni kesesinin dışarı boşalmasıdır.
Nedenleri : Genellikle cinsel libidonun fazlalığı, görülen erotik rüyalar ve uzun süreli cinsel aktivitede bulunmamak. Bir başka nedeni ise tamamen sosyal ilişkilerde cinselliği baskı altında tutmaktır.
Önerilen Tedavi Biçimi: Akşamları yatmadan yarım saat kadar evvel bir çay fincanı kaynar suyun içine bir çay kaşığı ada çayı katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek içilir.
* Akşamları yatmadan yarım saat kadar evvel bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı acı pelin katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek içilir.
* Akşamları yatmadan yarım saat kadar evvel bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı kişniş katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek içilir
Dikkat : Burada yazan bilgiler bilgi amaçlıdır tedavi niteliği taşımaz ltfen sorunlarınız için bir doktora danışınız.
Yatağa İşemenin Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
Tanımı: (Enuresis) Altını istem dışı idrar kaçırıp ıslatmaktır.
Nedenleri: Organik olması durumunda, diyabet, böbrek hastalığı ya da mesanenin sinirsel kontrolünde bir bozukluk aranmalıdır.
Hiçbir organik anomali bulunmadığı halde, bu durumun psikolojik nedeni araştırılır. Genellikle ana-baba baskısı etkendir. Bir çocuk 18 aylık olana kadar mesane kontrolünü sağlayamaması normaldir. 2 yaşından sonra bile, çocuğun ara sıra, idrar kaçırması normal olarak görülür.
Çocuğun her yatağı ıslatışı, ana-baba tarafından büyük bir olay haline getirilmesi durumunda, çocukta, bu durum sürekli olmaya başlar. Genellikle şefkat duygusu verilen çocukta, durumun düzeldiği görülür. Ayrıca yatmadan Önce sıvı verilmemesi de yararlı bir önlemdir.
Öneriler: Bir miktar güneş altında toplanmış bin bir delik otu bir şişenin boğazına kadar doldurulur ve üzerine ağzına kadar saf alkol eklenerek, ağzı sıkıca kapatıldıktan sonra şişe 2-3 hafta boyunca güneş görebileceği veya sıcak bir yerde bekletilip şişenin içindeki yağ kırmızı bir renk aldıktan sonra bir tülbent yardımıyla paşası da sıkılmak suretiyle temiz bir şişeya aktarılır. Günde üç öğün bir yemek kaşığı suyun içine beşer damla damlatılarak kullanılır. Bu uygulama mesanenin sinirsel kontrolünde bir rahatsızlık durumunda oldukça faydalı olacaktır. Aynı zamanda bu tentürü dıştan mesane bölgesine friksiyon yaparak da kullanılabilir.
* Bir çay fincanı kaynar suyun içine bir çay kaşığı havlıcan katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek içilir.
* İki avuç ince kıyılmış civanperçemi (sap ve çiçekleri) yarım kova (2,5 İt) soğuk suyun içine katılıp on iki saat bekletilip ertesinde ısıtılarak yarım kova banyo suyuna süzülerek ilave edilir ve her gün yirmi dakika boyunca oturularak banyo yapılır. Bitki 2-3 banyo daha kullanılabilir.
Aynı zamanda; bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı civanperçemi katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde iki kez sabah ve öğleden sonra olmak üzeri birer çay fincanı içilir.
* Bir litre suyun içine ikişer yemek kaşığı peygamber çiçeği ile kantoron katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek , Üç satte bir birer yemek kaşığı alınır.
* Bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir tatlı kaşığı mısır püskülü (uzun süre saklanmış olanlarından kullanılmalı ve kesinlikle taze olmamalıdır) katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra, 3 saatte bir, birer yemek kaşığı alınır.
* Bir miktar ince kıyılmış servi yaprağı bir şişenin boğazına kadar doldurulur ve üzerine ağzına kadar saf zeytinyağı ekleyerek, ağzı sıkıca Kapatıldıktan sonra şişe iki hafta boyunca güneş görebileceği veya sıcak bir yerde bekletilir. Mesane ve bel bölgesi bu yağ ile ovulur.
* Yarım litre suyun içine bir silme çorba kaşığı andız kökü katılıp kaynatılmasının ardından süzülüp, ılıdıktan sonra üzerine bir çay bardağı sirke eklenip akşam yemeğinden sonra yarım çay bardağı içilir.
Dikkat : Burada yazan bilgiler bilgi amaçlıdır tedavi niteliği taşımaz lütfen sorunlarınız için bir doktora danışınız.
Afrodizyak Nedir Hangi Şifalı Bitkilerden Yapılır
Cinsel Gücü Artıran Şifalı Bitkiler
Sert olan maddelerde gramajları elde etmek için; iyice dövülmüş malzeme ince bir elekten geçirilerek gramajlar hesaplanır. Sıvı maddeler ilk önce birbiriyle karıştırılır ve daha sonra un haline getirilmiş malzemeyle iyice kanı ştırıl diktan sonra kısık ateşte macun kıvamına gelinceye kadar tekrar karıştırılır. Genişçe bir tepsinin içine dökülerek soğumaya bırakılır. Ardından ceviz büyüklügünde parçalara ayınlarak temiz bir kavanozun içinde muhafaza ediler. Sabah kahvaltılarından yarım saat Önce bir adet yenir.
* Bir litre suyun içine havanda dövülerek toz haline getirilmiş iki çorba kaşığı havlıcan, bir tatlı kaşığı toz zencefil katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek günde üç öğün, arzuya göre: süzme bal ile tatlandınlarak birer su bardağı içilir.
* Bir litre suyun içine 100 gram kadar zencefil kökü katılıp, kaynatılmasının ardından süzülerek akşamları yatmadan bir saat kadar önce bir bardak içilir.
* Birer yemek kaşığı danfülfül, zencefil ve iki yemek kaşığı süzme bal kanştınlıp macun haline getirildikten sonra akşamları yatmadan bir saat kadar evvel yenilir.
* Aynı miktarlarda badem içi, fıstık içi, fındık içi, Hindistan cevizi, çam fıstığı çitlembik, zencefil, havlıcan ve danfülfül bir; havanın içinde dövülerek toz haline getirildikten ve birbirine iyice kan sınıldıktan sonra, bu karışımı macun haline getirebilecek kadar süzme bal eklenip akşamlan yatmadan bir saat kadar önce bir yemek kaşığı alınır.
* Büyükçe bir havanın içinde dövülerek tozjıaline getirilmiş
olan birer çorba kaşığı badem, fıstık, fındık, çam fıstığı, zencefil,
hindistan cevizi iyice karıştırıldıktan sonra üzerine bir kilogram
süzme bal katılıp macun haline getirildikten sonra günde iki kez,
sabah ve akşam olmak üzere birer çorba kaşığı yenir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilen bir tatlı kaşığı keten tohumu, yarım çay kaşığı toz karabiber bir tatlı kaşığı süzme bal ile karıştırılıp akşamları yatmadan bir saat kadar önce yenilir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilmiş olan birer çorba kaşığı acıbadem, kantaron çiçeği ve bir su bardağı süzme bal ile kanştınlıp günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere birer tatlı kaşığı yenir.
* Birer tatlı kaşığı havlıcan, toz şeker ve yanmşar çay kaşığı anason, kitre kanştınlıp ikiye bölündükten sonra ilk yarısını sabah kahvaltısından yarım saat önce, diğer yansı ise akşam yemeğinden yarım saat önce yenir.
* Bir litre suyun içine 100 gram kadar havlıcan kökü katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek akşamlan yatmadan bir saat kadar Önce bir bardak içilir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilmiş olan bir çay bardağa fındık, bir tatlı kaşığı tarçın ve bir çay bardağı süzme bal iyice kanştınlıp günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere birer çorba kaşığı yenir.
* Bir kahve fincanı gülsuyu ile birer tatlı kaşığı misk ve tarçın kanştınlıp cinsel ilişkiden yanm saat kadar önce penise sürülür.
* Havanda dövülerek toz haline getirilen bir tatlı kaşığı fındık içi, bir tatlı kaşığı süzme bal ile kanştırılıp akşamlan yatmadan bir saat kadar önce yenilir.
* Birer tatlı kaşığı kum nane ve süzme bal kanştınlıp her sabah kahvaltıdan yanm saat önce yenilir.
* Büyükçe bir havanın içine aynı oranda havuç tohumu, fındık ve bakla katılıp iyice dövülmesinden sonra akşamlan yatmadan bir saat kadar önce bir çorba kaşığı yutulur.
* Büyükçe bir havanın içine aynı oranda, antep fıstığı, fındık, kuru üzüm ve toz şeker katılıp iyice dövülmesinden sonra günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere ikişer silme yemek kaşığı yenir.
* Bir miktar rendelenmiş Hindistan cevizi ve süzme bal beraberce dövülerek macun yapılır ve akşamlan yatmadan evvel bir yemek kaşığı yenir.
* Bir havanın içine bir çay kaşığı kereviz tohumu, bir çay kaşığı çam fıstığı ve yarım çay kaşığı terementi katılıp iyice dövüldükten sonra içine bir çorba kaşığı süzme bal ilave edilip macun haline getirilerek akşamlan yatmadan bir saat kadar evvel yenilir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilmiş olan bir çorba kaşığı şalgam tohumu, birer kahve fincanı süzme bal ve gülsuyu iyice kanştınlıp günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere bı rer tatlı kaşığı yenir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilen bir tatlı kaşığı havuç tohumu, bir tatlı kaşığı süzme bal ile kanştınlıp akşamlan yatmadan bir saat kadar önce yenilir.
* Bir litre suyun içine havanda dövülerek toz haline getirilmiş olan bir silme çorba kaşığı tere tohumu, şalgam tohumu, havuç tohumu katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek günde iki kez sabah ve akşam olmak üzere birer çay fincanı içilir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilen bir tatlı kaşığı acı bakla tohumu, bir tatlı kaşığı süzme bal ile kanştınlıp akşamlan yatmadan bir saat kadar önce yenilir.
* Bir kahve fircanı antep fıstığı havanda dövülerek toz haline getirildikten sonra, içine iki kahve fincanı çekirdeksiz kuru üzüm katılıp, macun kıvamına gelene kadar dövülmeye devam edilir. Elde edilen macun ikiye bölünüp, sabah kahvaltılanndan sonra ve yatmadan bir saat kadar önce yenilir.
* Büyükçe bir havanın içine aynı oranda, antep fıstığı, soya fasulyesi ve susam katılıp iyice dövülmesinden sonra günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere birer çorba kaşığı yenir.
* Küçük bir tencerenin içine aynı oranda süzme bal ile tuzsuz tereyağı katılıp kısık ateşte kaynatılır. Bu kanşım bîr su bardağı üzüm hoşafına bir çorba kaşığı oranında katılıp günde iki kez sabah ve akşam olmak üzere birer su bardağı içilir.
* Bir litre suyun içine 3/4 bardak kuru siyah üzüm, yanm çay fincanı ince kıyılmış kuru kayısı, bir avuç portakal veya mandalina çekirdeği, dört adet çiğ yumurta şarısı, üç yemek kaşığı rendelenmiş yaban havucu ve iki çay kaşığı hakiki safran katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek suyunun içine yanm çay fincanı süzme bal ilave edilip, günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere birer çorba kaşığı yenir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilmiş olan bir çorba kaşığı kereviz tohumu ile iki çorba kaşığı süzme bal karıştırılıp günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere birer tatlı kaşığı yenir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilen bir tatlı kaşığı şalgam tohumu, bir tatlı kaşığı süzme bal ile kanştınlıp akşamlan yatmadan bir saat kadar önce yenilir.
* Bir litre suyun içine bir avuç şalgam yaprağı katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere birer çay fincanı içilir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilen bir tatlı kaşığı su teresi tohumu, bir tatlı kaşığı süzme bal ile kanştmlıp akşamlan yatmadan bir saat kadar önce yenilir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilen bir tatlı kaşığı susam tohumu, bir tatlı kaşığı süzme bal ile kanştmlıp akşamlan yatmadan bir saat kadar Önce yenilir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilen bir tatlı kaşığı kadar ısırgan tohumu ile bir tatlı kaşığı süzme bal kanştınlıp, yansı akşam yemeğinden önce, diğer yansı ise yatmadan bir saat kadar önce kullanılır.
* Bir litre suyun içine dört diş minik minik kıyılmış sarımsak, bir tatlı kaşığı soğan ve bir yemek kaşığı nane katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek yatmadan bir saat kadar önce bir çay fincanı içilir.
* Büyükçe bir havanın içine yanmşar çay fincanı soğan suyu, yulaf ezmesi, bir kahve fincanı ince kıyılmış kedi otu, dört iri diş sarımsak ve bir çay fincanı arpa unu katılıp iyice dövüldükten sonra içine bir su bardağı soğuk su katılıp kısık ateşte pişirilir. Pişen karışım bir tülbent yardımıyla süzüldükten sonra kalan posa bir kilogram süzme bal ile kanştınlıp kısık ateşte macun haline gelinceye kadar tekrar pişirilir. Sıcak halde bir tepsinin içine dökülür ve soğumasının ardından birer misket büyüklüğünde parçalara ayınlarak saklanır. Günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere birer adet yenir.
* Yatmadan bir saat kadar önce bir kesme şekerin üstüne 1-2 damla nane esansı damlatılıp yenilir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilen bir tatlı kaşığı mahlep tohumu, bir tatlı kaşığı süzme bal ile karıştınlıp akşamlan yatmadan bir saat kadar önce yenilir.
* Bir çay fincanı sıcak suyun içine bir çay kaşığı kuşdili katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek içilir. Günde iki defa (akşam yemeğinden ve yatmadan bir saat kadar önce) taze hazırlanarak kullanılır.
* Havanda dövülerek toz haline getirilen bir tatlı kaşığı boy otu tohumu, bir tatlı kaşığı süzme bal ile kanştınlıp akşamlan yatmadan bir saat kadar önce yenilir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilen bir tatlı kaşığı lahana tohumu, bir tatlı kaşığı süzme bal ile kanştınlıp akşamlan yatmadan bir saat kadar önce yenilir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilen bir tatlı kaşığı kuşgözü bir tatlı kaşığı süzme bal ile kanştınlıp akşamlan yatmadan bir saat kadar önce yenilir.
* Bir miktar kuru incir ve süzme bal beraberce dövülerek macun yapılır ve akşamlan yatmadan evvel bir yemek kaşığı yenir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilen bir tatlı kaşığı boncuk otu, bir tatlı kaşığı süzme bal ile kanştınlıp akşamları yatmadan bir saat kadar önce yenilir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilen bir tatlı kaşığı salep tohumu, bir tatlı kaşığı süzme bal ile kanştınlıp akşamlan yatmadan bir saat kadar önce yenilir.
* Bir litre suyun içine 100 gram kadar enginar kökü katılıp kaynatılımsanın ardından süzülerek akşamlan yatmadan bir saat kadar önce bir bardak içilir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilen bir tatlı kaşığı turp tohumu, bir tatlı kaşığı süzme bal ile kanştınlıp akşamlan yatmadan bir saat kadar önce yenilir.
* Bir miktar kuru ceviz ve süzme bal beraberce dövülerek macun yapılır ve akşamlan yatmadan evvel bir yemek kaşığı yenir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilmiş olan bir çorba kaşığı kuru nar kabuğu ve yine havanda dövülmüş bir çorba kaşığı mazı karıştırılıp her sabah kahvaltıdan yarım saat Önce yenilir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilmiş olan yanmşar çay kaşığı semiz otu tohumu, sinirli yaprak tohumu ve yine, yanmşar çay kaşığı sedef çiçeği kurusu, kişniş kanştınlıp akşam yemeklerinden yanm saat Önce yenir.
* Bir litre soğuk suyun içine bir avuç ökse otu katılıp oniki saat bekletilir ve ertesinde hafifçe ısıtılmasının ardından süzülerek günde üç öğün birer çay fincanı içilir.
* Bir litre suyun içine bir avuç ince kıyılmış köknar (körpe dal ve yapraklan) ve yarım kilogram toz şeker katılıp şurup kıvamına gelinceye kadar kaynatıldıktan sonra soğutulup günde üç öğün birer çorba kaşığı kullanılır.
* Havanda dövülerek toz haline getirilmiş olan bir çorba kaşığı semiz otu tohumu ile iki çorba kaşığı süzme bal karıştırılıp günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere birer tatlı kaşığı yenir.
* Bir litre suyun içine ikişer adet greyfurt ve limonun kabuğu ince ince rendelendikten sonra bu karışım kaynamaya başlarken içine, elde kalan malzeme küçük küçük doğranıp iyice kaynatılır. Bu karışımdan bir su bardağına, bir tatlı kaşığı oranında süzme bal katılarak günde üç öğün aç karnına birer su bardağı içilir.
* Havanda dövülerek ezilmiş olan aynı oranda ceviz ve toz şeker günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere birer çorba kaşığı yenir.
* Bir litre suyun içine 250 gram ahlat kurusu, bir çorba kaşığı toz şeker ve üç çorba kaşığı zeytinyağı katılıp su buharla-şıncaya kadar karıştırılıp, günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere ikişer silme yemek kaşığı yenir.
* Bir litre sütün içine iki çorba kaşığı fıliskin tohumu katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek günde iki kez sabah ve akşam olmak üzere birer su bardağı içilir.
* Havanda dövülerek toz haline getirilmiş olan bir kahve fincanı çörek otu tohumu, iki kahve fincanı süzme bal ile karıştırılıp günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere birer çorba kaşığı yenir.
* Bir litre suyun içine birer silme yemek kaşığı ince kıyılmış böğürtlen ve mersin yaprağı, ağaç çileği, kuşburnu katılıp kaynatılır ve soğumasının ardından süzülerek suyuna bir kahve fincanı süzme bal ilave edilir ve günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere yarımşar çay fincanı içilerek buzdolabında saklanır.
* Bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı kara hindiba katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere birer çay fincanı içilir.
* Bir çay fincanı kaynar suyun içine bir çay kaşığı yabani mercanköşk katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere birer çay fincanı içilir.
* Bir su bardağı suyun içine bir tatlı kaşığı ince kıyılmış a-di kestane (körpe dal kabuğu ve dikenli meyve kozalağı) katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek günde üç öğün birer çorba kaşığı kullanılır.
* Bir çay fincanı soğuk suyun içine bir çay kaşığı eğir kökü katılıp oniki saat beklendikten sonra, süzülerek, her öğünden önce ve sonra birer yudum olmak üzere günde altı yudum ve her seferinde bardak, sıcak suyun içinde ısıtılarak içilir
* Bir litre suyun içine iki avuç kızılcık meyvesi katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek sabahlan aç karnına bir çay fincanına bir yemek kaşığı süzme bal ilavesiyle içilir.
* Birer tatlı kaşığı, süzme bal, muskat yağı, nezle otu ve kebabe iyice kanştınlıp merhem haline getitildikten sonra penisin üzerine sürülür. Sertleşme sorunu olanlar için faydalıdır.
* Bir litre suyun içine bir avuç ince kıyılmış sansabır yaprağı katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek penis bu suyla yıkanır. Erken boşalmayı engelleyici bir özelliği vardır.
* Birer çay kaşığı muskat ve günlük bir yemek kaşığı süzme bal ile karıştırılıp yutulur. Erken boşalmaya karşı faydalıdır.
* Sıcak suyun altına (suyun sıcaklığı yavaş yavaş arttınl-malıdır) tutulacak olan penis iyice kızardıktan sonra; bir tatlı kaşığı toz zencefil ve süzme bal iyice kanştınlıp penise sürülür.
* Aynı miktarda ve iyice toz haline getirilmiş olan lavanta, galanga, misk otu, karabiber ve zencefil iyice kanştınlıp harman edildikten sonra bir elekten geçirilip kalan toz süzme bal ile karıştırılıp merhem kıvamına geldikten sonra ereksiyon halindeki penisin üzerine sürülür.
* Her gün bir çay fincanı gînseng çayı içilir.
* Bir miktar karides iyice kaynatıldıktan sonra kabuklarından temizlenip üzerine limon, sirke, zeytinyağı ve bol miktarda ince kıyılmış dere otu ilave edilip yenilir.
* Her gün yemeklerden sonra birer adet avokado yenir.
* Her gün yemeklerden sonra birer adet muz yenir.
* Plakisi, salatası veya sebzeli yemeği yapılarak yenilecek olan midye oldukça faydalı olacaktır.
* Çikolata ve çikolatalı tatlılar her zaman için iyi bir afro-dizyak etkisi verir.
* Yemek aralarında iki diş sarımsak yenir.
* Kuşkonmaz ile yapılmış tüm yiyecekler ve salatalar oldukça faydalıdır.
* Patlıcan ile yapılmış tüm yiyecekler ve salatalar oldukça faydalıdır.
* Ispanak ile yapılmış tüm yiyecekler ve salatalar oldukça faydalıdır.
* Bol miktarda yenilecek olan yılan balığı meni üretimini arttı nr.
* Kestane tatlısı yapılıp yenir.
* Her gün bir adet taze yumurta sarısı içcilir.
* Her gün çiğ pırasa yenir.
* Her yemek esnasında sofradan kıvırcık salatasını, hindiba salatasını eksik etmemek gerekir.
* Bir litre suyun içine kasaptan alınacak ilikli kemik katılıp kaynatılmasının ardından hem suyu içilir hem de kemiklerin içindeki ilik yenir.
* Bol vanilyalı tatlılar yenir.
* Her gün bir su bardağı sıkılmış üzüm suyu içilir.
* Yeni pişirilmiş ıstakozun dokusu iyi bir afrodizyaktır.
* Mevsiminde her gün bol miktarda kiraz yenir.
Dikkat : Burada yazan bilgiler bilgi amaçlıdır tedavi niteliği taşımaz litfen sorunlarınız için bir doktora danışınız.
Kan İşemeye Yolaçan Başlıca Böbrek Hastalıkları
A)
1) Nefrit
2) Kistli yapı (doğuştan kusur)
3) Sidik borusu yangılanması
4) Sidik borusu daralması
5) Taş
6) Piyelonefrit (havuzcuk ve nefronların yan gılanması)
B)
1)Taş
2) Ur
3) Böbrek veremi
4) Zedelenme
5) Hidronefroz (göze içi ya da dışı nedenlere bağlı olarak böbrekte aşırı su birik’mi).
Kan işemeye yolaçan başlıca sidik torbası, siyek ve prostat hastalıkları
1) Sistit
2) Zedelenme
3} Sidik torbası uru
4) Siyek daralması
5) Sünnet derisi ülserleşmesi
6) Siyek ağzı ülserleşmesi
7) Siyek yangısı
8) Siyek uru
9) Prostat yangısı
10) Taşlar
11) Yabancı cisim varlığı
12) Sidik borusunda cepleşme
13) Lfrak
14) Sidik torbası boynu yangılanması.
Sidik Yolu Yangılanması Nedir
İşeme sistemi hastalıkları arasında, sidik yolları yangısı da önemli bir yer tutar. Siyekte biriken irin akıntıya yolaçar ve hastaya ağrı verir. Bu yangılanmaya eskiden genellikle gonokoklar yolaçardi; bugün ise daha çok virüslerin sidik yolu yangılanması yaptığı görülmektedir. Gonokok kökenli yangılanmalar antibiyotik tedavisine karşın ortadan kaldırılamamıştır. Cinsel temas sonucu alınan gonokok siyekte yerleşerek yangılanmaya yolaçmaktadır. Sidik yolları yangılan masının bu türünün önlenmesi zührevi hastalıklarla mücadelenin konusuna girer.
Prostat Hastalıkları
At kestanesi büyüklüğünde ve biçiminde olan bu bez, birkaç lobdan oluşur. Sidik torbasının alt arka yüzünde rektumun önünde bulunması nedeniyle, hekim, rektum yoluyle prostat hacminin büyüklüğünü ve durumunu kolaylıkla anlayabilir.
Prostat elli yaşını geçmiş erkekler için bir kaygı nedenidir. Bu organda görülen kanser dişilik hormonları ile tedavi edilebildiğinden öbür organlara oranla daha az tehlikelidir. Ancak teşhiste geç kalınırsa prostat kanseri ikincil kanserlere yolaçar. İkincil kanser genellikle akciğerlerde görülür. Prostatın irileşmesi, işeme bozukluklarına ve hastayı tasalandıracak bir ağırlık duygusuna neden olur. Bu durumda hekime başvurulduğunda başarılı bir ameliyat ile hasta yeniden düzgün bir yaşantıya kavuşabilir.
Ülserleşme
6 Ekim 2009 Salı
Cinsel organlardaki ülserleşme daha önemli sayılır. Çünkü bu yaraların kökeninde genellikle zührevi hastalıklar vardır. Ancak bilgisizlik nedeniyle çoğu kişi bu duruma gereken önemi vermez. Kimi zaman da, mikrop öldürücü herhangi bir merhem sürülür. Böylece yaranın görünüşü değişir ve iyileşme belirtileri gösterir. Ancak gerçekte hastalığın gelişmesi durmaz. Bu yüzden, örneğin frengi çoğu zaman gelişimin ancak ikinci evresinde farkedilmektedir. Çünkü, ilk belirti olan frengi çıbanı ihmal edilmiştir. Bir frengi çıbanının, bir yumuşak çıbanın, kimi zaman da Nicolas ve Favre hastalığı ülserinin söz konusu olduğu her cinsel organ ülseri hemen bir uzmana gösterilmelidir. Bunların ayrıntılı teşhisi kimi zaman güç olmaktadır. Bu nedenle konsültasyonu gerektiren ek muayeneler yapılır. Antibiyotiklerin ortaya çıkmasıyla, tedavi çok kolaylaşmıştır ve zamanında uygulanınca, çok iyi sonuçlar vermektedir.
Sonuç olarak sert, ağrısız, kenarları belirgin bir çıban çıkarsa, bir frengi çıbanı söz konusu olabileceği için gereken özeni göstermek gerekir. Özellikle, çevredeki lenf düğümlerinde ağrısız bir şişkinlik varsa hemen bir uzmana başvurmak doğru olur. Aynı şekilde, ağız ve dil yaraları da zaman geçirilmeden tedavi edilmeli ve küçümsenmemelidir.
Kuşkusuz bir uçuk da söz konusu olabilir. Ayrıca, çürük bir dişin yolaçtığı bir ülserleşme olabileceği gibi frengi ya da verem kökenli bir ülserleşme ve hatta dil kanseri de olabilir. Kan hastalıkları ve ilâç zehirlenmeleri de çeşitli ivegen ülserli ağız yangılarına yolaçarlar. Kimi zaman da ülserleşme olmadan ağzı beyaz bir zar kaplayabilir. Bu, bir mantarın neden olduğu pamukçuk hastalığıdır. Sigara tiryakilerinin ağzında lökoplazi adı verilen beyazımsı lekeler belirebilir. Bunlar zamanla dil kanserine dönüşebilir. Aşırı kansızlık veya vitaminsizlik, şeker hastalığı, hatta kimi zaman da frengi, dilin anormal bir biçimde memeciklerle kaplanmasına yolaçabilir.
Yumurtalıklar
a) folikülin sayesinde, cinsel organların ve ikincil cinsel karakterlerin gelişmesini sağlayarak;
b) yine folikülin ve lütein sayesinde, dölyatağını döllenmiş olan yumurtacığı kabul edecek duruma getirmek amacıyla dönemsel bir biçimde değişikliğe uğratarak gerçekleşir.
Ergenlik çağında, folikülin, ya da östrojen göğüslerin gelişmesine, vücudun belirli yerlerinin kıllanmasına, dişiliği belirleyen bedensel ve ruhsal değişikliklere yolaçar.
•Her ay, âdet döneminin ilk on beş günü içinde, folikülin üretimi yükselerek bir göze çoğalmasına ve dölyatağı mukozasının kalınlaşmasına yolaçar. Âdet döneminin on beşinci gününe doğru, yumurtalıkta yer alan sayısız folikülrerden biri olgunlaşır, yarılır ve yumurtacığı bırakır. Serbest kalan yumurtacık Fallop borusundan geçerek dölyatağına doğru yol alır. Yarılmış olan folikülün yara izi çevresinde geçici olarak sarı cisim oluşur. Sarı cisim lütein ya da progesteron adı verilen bir hormon salgılar.
26. güne doğru, yumurtacık döllenmemişse, sarı cisim bozulur ve lütein oluşumu durur. Gerçekte bu hormonun yumurtacığın dölyatağında tutulmasını sağlamak gibi çok önemli bir işlevi vardır. Dölyatağı mukozasındaki değişmeleri sona erdirir ve mukozaya bir dantel görünümü verir. Bu görünüm gebelik öncesi dönemi belirler. Bu duruma gelen mukoza artık döllenmiş yumurtayı kabul etmeye hazırdır. Ama döllenme olmazsa, sarı cisim bozulmasıyla folikülin ve lütein üretimi birden kesilir. Bunun sonucu olarak, mukozada damar büzülmeleri oluşur ve kanamalar meydana gelir. Bu kanamalar âdet kanamalarıdır.
Yumurtalığın gösterdiği bu dönemsel değişimlere bir hipofiz salgısı olan gonadostimülinin uyarıları yolaçar. Doğum kontrol hapları, yapısındaki maddelere göre, yumurtalığın bu değişimlerine bağlı olarak, yumurtlamayı önleme, ya da döllenmiş yumurtayı dölyatağı dışına atma biçiminde etki gösterirler.
• İç salgıbezi-yumurtalık hastalığı: Yumurtalığın salgılama işlevinde ya da hipofizin gonadotrop çıkarmasında bir düzensizlik söz konusu olabilir. Bunun nedeni cinsel organlarda var olabilecek dokusal bozukluklarla ilgili olabilir. Ama durum böyle değilse, iç salgıbezlerinde bir bozukluk düşünülmelidir. Folikülin yetersizliği âdet kanamasının kesilmesiyle anlaşılır. Eğer ergenlik çağı geldiği halde hiç âdet görülmemişse, ergenlik çağının 17 ya da 18 yaşına kadar gecikmesiyle bu yetersizlik kendini belli eder. Bu gecikmenin yanı sıra, cinsel organlarda ve ikincil cinsel niteliklerde de hiç bir gelişme görülmez. İkincil folikülin yetersizliği özellikle bir hipofiz yetersizliğinden ileri gelir. Âdet kesilmesi ağır hastalık sonucunda meydana geiebileceği gibi ruhsal kökenli de olabilir. Şişmanlığın ya da iştahsızlığın da rolü olduğu sanılmaktadır. Ayrıca, arabeyin hipofiz sisteminin etkilenmesi de bu sonucu doğurabilir. Son olarak, hadımlaşma ve menopoz da cinsel organ körelmesi, şişmanlık, tansiyon yükselmesi, ateş bunalımları, baş-ağrıları, uykusuzluk, erkekleşme, romatizma, ostebporoz, sinirlilik, uyarılganlık, v.b. gibi bir dizi bozukluğu beraberinde getirir.
Folikülin fazlalığı özellikle on dördüncü gün belirtileriyle (memelerin şişmesi, leğen bölgesi ağrıları, bazen yumurtlama sırasında küçük bir kanama), âdet öncesi belirtilerin şiddetlenmesiyle (leğen bölgesi rahatsızlığı, uyarılganlık, bazen gerçek bir hastalık haline gelen kalp çarpıntıları) ve aynı zamanda hormon fazlalığından ileri gelen âdet kesilmesiyle kendini belli eder. Lütein fazlalığı genellikle menopoz öncesi dönemde görülen bol kanamalarla kendini gösterir.
Lütein azlığı âdet güçlükleri ya da ağrılı âdet kanamaları ve rahatsızlık gibi belirtilerle ortaya çıkar.
Bütün bu durumlarda tedavi, bozukluğun nedenini ortadan kaldırmayı ve hormon eksikliğini gidermeyi amaçlar.
Yumurtalık urları: Kadınlaştırıcı urlar ve erkekleştiriciurlar olmak üzere iki grupta ele alınabilirler. Kadınlaştırıcı urlar küçük kızlarda ergenlik döneminin erken başlamasına cinsel organların ve ikincil cinsel niteliklerin erkenden gelişmesine yolaçarlar. Erkekleştirici urlar ise, genç kadınlarda, meydana getirdiğine benzer bir erkekleşmeye yolaçarlar.
Erbezleri
İç salgı ise cinsel organların ve ikincil cinsel niteliklerin gelişmesine bağlıdır. Erbezlerinin salgıladığı hormona testosteron adı verilir. Bu maddenin cinsiyet dışında, metabolizma üzerinde de etkileri vardır. Kas yapısı ve büyüme üzerine ve doğrudan doğruya da birleştirme kıkırdakları üzerine etki yaparak protein anabolizmasını (dokulara protein bağlama) arttırır. Ayrıca, dokularda su ve madensel tuz birikimini sağlar. Aynı biçimde, kadında, hipofiz bezi, erbeztmn her iki işlevini de yüklenen gonadostimülinleri salgılar. * Erbezi yetersizliği. Bu yeter vük, çocuklarda, hadımlığa ya da önükoidizrne yolaçar. Eğer yetersizlik tamsa ve ergenlik çağından önce ortaya çıkmışsa, sonuç hadımlıktır.
Cinsiyet Organları
* Erkekte: cinsel organlar penis (kamış) in altındaki bir torbada yer alan yumurta biçimli iki erbezinden (ya da erkek gonaddan) meydana gelir. Sol erbezi genellikle sağ erbezinden biraz daha aşağı iner. Erbezinden meni yolları çıkar. Üretilen meniyi dışarı atmaya yarayan bu yollar erbezi üstü kanalıyla onu izleyen meni kanalından meydana gelir. Meni kanalları meni kesecikleriyle birleşme noktasında fışkırtıcı bir nitelik kazanırlar; daha sonra prostattan geçerek siyeke açılırlar. Siyek ise penisin içinden geçer ve burada süngersi doku tarafından çevrelenir.
• Kadında: cinsel organlar leğen boşluğuna yerleşmiş olan ve yumurtacık üreten iki yumurtalıktan meydana gelir. Geniş bir huniye benzeyen paviyon tarafından alınan yumurtacıklar, daha son ra Fallop borusuna girerler ve bu boru boyunca dölyatağına doğru yol alırlar. Dölyatağı kastan yapılma bir organdır. Döllenmiş yumurta gelişim boyunca burada barınır ve gelişmesi tamamlanınca dışarı atılır. Dölyatağı ters bir koni biçimindedir. Gövde, kıstak (boğum) ve boyun adlarını taşıyan bölümlerden oluşur. Boyun yassı bir borudan meydana gelen dölyoluna açılır. Dölyolu ise dışarıda vulva ile sona erer. Ortasında vestibül adını taşıyan çukur bir bölüm yer alan vulva, kadının dış üreme organını meydana getirir. Siyek ve dölyolu bu vestibüle açılır. Vulva her iki yandan yanyana iki geniş deri kıvrımıyla sınırlanır. Bunlar küçük dudakları örten büyük dudaklardır. Büyük dudaklar önde venüs tepesi üzerinde birleşirler. Küçük dudaklar da birleşerek klitoris (bızır) başlığını oluştururlar. Dölyolu ağzının iki yanında yer alan ve Bartholin bezleri olarak adlandırılan fasulye iriliğinde iki küçük bez ise, cinsel ilişkileri kolaylaştırmaya yarayan kayganlaştırıcı bir salgı salgılarlar.
Doğuştan Kusurlar
Kadında, klitoris irileşmesi, küçük ya da büyük dudaklar bitişikliği gibi durumlar görülebilir. Büyük dudakların bitişik olması halinde, bölge anatomisi erkeğinkini andırır. Sanki kadının bir erbezi torbası varmış gibi bir durum ortaya çıkar. Bunlardan başka kadında anormal ağızlaşmalar (örneğin göden bağırsağının dölyoluna açılması), dölyolu yokluğu, organ perdelenmesi gibi durumlar da görülür. Organ perdelenmesi sonucunda, iki boynuzlu ya da iki gövdeli de denilen çift dölyatağı, çift dölyolu gibi görünümler ortaya çıkar. Eskiçağda, per. delenme sonucu beliren iki boşluktan birinin erkek çocuklara, öbürü kız çocuklara ayrıldığına inanılırdı. Erkekte, en sık görülen kusur fimozistir. Fimozis sünnet derisinin doğuştan ya da hastalık sonucu anormal biçimde dar olması halidir. Bu ise penis başının dışarı çıkmasını engeller. Böylece penisin işeme işlevi bozulur ve sık sık mikroplanma olayları görülür. Oldukça sık rastlanan bir başka kusur erbezi ektopisidir. Bu kusur erbezlerinden birinin ya da her ikisinin torbada normal bir biçimde yer almayışı olarak tanımlanabilir. Bu durum erbezinin döüt yaşamı sırasındaki yer değiştirmesinin sonucudur. Bu yer değiştirme doğumla birlikte sona erer. Ama, erbezi normal yollar izleyerek yer değiştirmeyebilir, geciktiği, durduğu, hatta saptığı görülür. Çocukta erbezleri çoğu zaman kolayca yerlerine inerler, ama en küçük bir nedenle anormal bir duruş alırlar. Bu durumda hareketli bir erbezi sözkonusu olur. Ektopi sekiz ile on iki yaşlar arasında (yani ergenlik çağı öncesinde) tedavi edilmelidir. Bu çağda görülebilecek bir dokusal bozukluk, tedavi edilmezse ileride kısırlığa yolaçabilir. Kamış bozukluklarına (bükülme, eğrilme, fistül, v.b.) nispeten daha az rastlanır. Siyek kusurları ve özellikle anormal ağızlaşmalar daha sık görülür. Sidik deliği penis başının ucuna açılacak yerde, kamışın değişik noktalarına, hatta apış arasına bile açılabilir. Anormal delik kamışın alt yüzüne açılırsa, hipospadi’ den, bunun tersi durumda da epispadi’den söz edilir.
Erkekte Cinsel Organ Hastalıkları
Erbezi torbası urları: Hasta, genellikle işerken, erbezi torbasının bir ya da iki yanında az çok önemli bir şişkinlik farkeder. Bu ur ağrısız olabilir ya da, tersine, çok ağrılı bir gelişme gösterebilir, önce bir kasık fıtığının söz konusu olup olmadığını saptamak gerekir. Çünkü, kasık fıtığının erbezlerinin karından torbalarına inmek için izlediği yoldan geçerek kolayca erbezi torbasına inebileceği bilinen bir gerçektir. Meni kanalı varisleri ya da varikoseller karıncalanma duyumu veren hamursu bir ur meydana getirirler. Bu duruma meni kanallarının genişlemesi yolaçar.
Genişleme hasta yatık durumdayken azalır. Çoğu zaman leğen bölgesinde ve bacaklarda dolaşım bozukluklarıyla birlikte görülen bu varisler genellikle tehlikesizdirler. Bu iki olasılık saf dışı edildikten sonra, urlar görünüşlerine göre ayırdedilirler. Sivri görünüşlü bir ur söz konusuysa, bu durum çoğunlukla çocuklarda görülen bir erbezi burulma-sıdır ve erbezi torbasında son derece şiddetli bir ağrıyla kendini belli eder, Ağrı birkaç saat arayja hafifleme eğilimi gösterir. Ama bu hafifleme aldatıcıdır ve tehlikeyi daha da arttırır, çünkü gerçekte meni kordonu burulmasını maskeler. Bu ise erbezinde damar oluşumunu durdurun Başka bir deyişle, acele müdahale edilmezse, bu durum gelişerek erbezinde bir nekroza (doku ölmesi) yolaçar.
Yetişkinlerde erbezi yangısı (orşit) görülebilir. Erbezi yangısıyla birlikte ivegen erbezi üstü yangısı (epididimit) da ortaya çıkabilir. Ateş, şiddetli ağrı, erbezi torbasında şişme gibi belirtilerle kendini gösteren erbezi yangısı, erbezinde ve erbezi üstünde herhangi bir hastalığın yerleşrhesinden ileri gelir. Bu hastalığın kökenine inildiğinde çoğu kez kolibasiliyle ya da stafilokokla karşılaşılır. Eğer tersine, erbezi torbası uru gelişimini ağır ağır sürdürüyorsa, doktor önce urun erbezinde mi, yoksa erbezi üstünde mi olduğunu ortaya çıkarmalıdır. Çünkü erbezi kansere, erbezi üstü de vereme yakalanabilir. Son olarak, eğer ur yumuşak, oynak ve yarı saydamsa, bu durumda bir hidrosel, yani erbezi kapsülünün iki yaprakçığı arasında sıvı birikmesi söz konusudur.
Cinsel güçsüzlük: Nedenleri ne olursa olsun bu sorunun önemine ve kişinin ruhsal durumu üzerindeki yansımasına dikkati çekmek bile gereksizdir. Yaşlılıktan ileri gelen güçsüzlük ve doğuştan ya da sonradan kazanılmış kusurlar bir yana bırakılırsa, ereksiyon (penisin dikilmesi) bozukluklarının nedenlerini ortaya çıkarmakta büyük güçlüklerle karşılaşılır. Güçsüzlüğün nedenini ilk önce iç salgıbezlerinde aramak gerekir. Bir erbezi yetersizliği, bir hipofiz ya da kal-kanbezi hastalığı, y.b., söz konusu olabilir. Buna ise, şeker hastalığı, bulaşıcı hastalık ya da süreğen zehirlenme gibi durumlar sonunda ortaya çıkan vücut sıvısı dengesizliği yolaçar. Uyarılma bozukluklarına yolaçan siyek-prostat yaraları da güçsüzlük nedeni olabilir. Bütün bunlardan başka, tabes, doku sertleşmesi (skleroz), omurilik yangısı gibi merkez sinir sistemi hastalıkları da cinsel güçsüzlük yapabilir. Aşırı cinsel ilişkide bulunma ya da, tersine, az cinsel ilişkide bulunma, kesintili cinsel birleşme gibi tutumlar bazen bir kas güçsüzlüğüne yolaçabilir. Eğer güçsüzlüğün nedeni yukarıdan beri sayıiagelen durumlardan biri değilse, ruhsal bir bozukluk düşünülmelidir. Zaten cinsel güçsüzlük olay larının yüzde 90′ında, kökü çocukluğa kadar inen duygusal bozukluklar ya da bir heyecan şoku rol oynar, ikincil bir güçsüzlüğün tedavisi nispeten kolay olsa bile, birincil güçsüzlüklerde, yani var lığı daha ilk cinsel ilişki deneylerinde ortaya çıkan güçsüzlüklerde tedavi sonuçları yeterince olumlu olmamaktadır.
Ereksiyon bozukluklarından başka, meni çıkarmada görülen anormalliklerden de söz etmek gerekir. Bu anormallikler ikiye ayrılır:
a) Penisin dölyoluna girmesini bile beklemeden gerçekleşebilen erken boşalma; bu en sık görülen cinsel bozukluklardan biridir.
b) Erkek kısırlığının nedenlerinden birini meydana getiren geç boşalma, hatta hiç boşalamama.
Kısırlık: İstenmeyen gebeliklerden kaçınmak için her geçen gün yeni yöntemlerin ve yeni maddelerin geliştirildiği bir dönemde, kısırlık kaygı verici bir sorun olmaya devam etmektedir. Evlilik yaşamındaki kısırlıkta, erkeğin sorumluluğunun küçümsenemeyecek ölçüde olduğu ve kısırlık hallerinin yaklaşık olarak yüzde 35′inde erkeğin kusurlu bulunduğu bilinmektedir. Kısır olduğu anlaşılan bir çiftte, önce erkek muayene olmalı ve vaktiyle bir kaza ya da kabakulak, cinsel organ veremi, belsoğukluğu, v.b. gibi erbezini ve erbezi üstünü etkileyebilecek bir mikroplu hastalık geçirip geçirmediği saptanmalıdır. Ayrıca hasta, erbezi ektopisinden şikayeti olup olmadığını da belirtmelidir. Daha sonra, muayeneye meni incelemesiyle devam edilir. Böylece kısırlığın oligospermi (menide spermatozoit azlığı)den mi yoksa azoospermi (menide spermatozoitlerin zayıf ve az hareketli olması)den mi ileri geldiği anlaşılır. Kısırlık nedeni kadındaysa, tıkanmaya yolaçan bir cinsel organ hastalığı, dölyatağında ya da dölyolunda doğuştan veya sonradan kazanılmış bir kusur, verem, bir iç salgıbezi yetersizliği akla gelen ilk nedenler olmalıdır. Bunların yanı sıra, daha birçok neden söz konusu olabilir. Kısırlığın tedavisine başlanmadan önce, hasta çok sıkı tıbbî denetimden (ateş çizelgesi, röntgen filmleri, biyopsi hormon ölçüleri, v.b.) geçirilmelidir.
Prostat bezi nedir Ne İşe Yarar ?
Prostat bezi, ceviz büyüklüğündedir ve birbirinden ayrı üç lobu vardır. Mesanenin hemen altındadır. Endokrin bezleri zincirinin bir parçasıdır. Bez kendisi sperm hücreleri yapmaz, fakat cinsel ilişki sırasında spermi koruyarak taşıyan bir sıvı çıkarır.
Herhangi bir organ gibi, bu bezin de iltihapları, enfeksiyonları, selim ya da habis tümörleri olabilir. Bu enfeksiyonlar da, diğerleri gibi, antibiyotikler ve başka ilaçlarla tedavi edilir.
Prostat büyümesi, erkeklerin yaşlanmasıyla ortaya çıkar. Bu büyüme, üretra’yı (mesaneden idrarı alıp da dışarıya atan ince idrar borusunu) sıkıştıracak noktaya ulaşınca, gece ve gündüz idrara çıkmaya neden olur. Bu durum ilerleyince, mesane iyice boşalamaz ve içinde bir miktar idrar kalır. Prostatın gittikçe büyümesiyle, bazı böbrek komplikasyonları görülebilir ya da uretra birdenbire tıkanıp idrara çıkmayı olariaksızlaştırarak âcil müdahaleyi gerektirebilir.
Prostat büyümesi, altmışın üstündeki erkeklerin belki yüzde yetmiş beşten çoğunda görülür. Hepsinde ameliyat gerekmez. Bazen yumuşak masajla prostat küçülebilir.
Prostatın çıkarılmasında çeşitli yöntemler vardır ve bunu,’ hastanın durumu ve doktorun kararı belirler. Şimdi kullanılan yeni teknikler içinde, elektrokoa-gülasyon, yani elektrikle pıhtılaştırma ve kriyoşirürji, yani dondurma yoluyla ameliyat da vardır. Prostatın çıkarılması tehlikeli değildir, beklenmedik bir komp-likasyon çıkmadığı takdirde, en çok dört gün içinde hasta iyileşir.
Erkekler korkularının tersine, prostatektomi denen bu ameliyatla, daha sağlıklı ve daha erkekçe bir duruma gelebilirler. Çünkü bu ameliyatla, akılları ve bedenleri üzerindeki baskı kalkacaktır.
Testisler Erbezleri
Testisler (Erbezleri) — Her iki testis, torbalar içinde asılı bulunurlar. Bunlar hem meni (sperma) yapan, hem de içsalgılan olan bez niteliğinde iki oluşumdur.
Normal olarak penisin altında ve torbalar içinde bulunurlar. Doğumdan önce ana rahmindeyken, testisler böbrekler düzeyinde ve omurganın iki yanındadır. Sonradan yavaş yavaş aşağıya inip kasık kanalından geçerek karından çıkar ve doğum sırasında normal olarak torbaların içinde bulunurlar. Testislerin bu göçlerini bazan tamamlayamadıkları, bir ya da ikisinin birden karın ya da kasık kanalı içinde kaldığı ve doğumdan sonra ilerleyemedikleri görülmüştür.
Normalde iki testis olduğu halde bazan bunlardan birisinin gelişmediği, hatta her ikisinin de gelişemediği görülür. Ender olarak ikiden çok testise de rastlanmaktadır.
Soldaki testisin sağdakine oranla biraz daha büyük ve ağır olup daha aşağıya doğru sarkmasının nedeni bunun, ötekinden daha kanlanmasıdır. Böylelikle erkeklerin büyük bir kısmının torbalarının görünüşü, simetrik değildir.
Testisler yanlarından basık ve büyük ekseni yukarıdan aşağıya doğru olan bir yumurtaya benzemektedir. Büyüklük ve ağırlıkları kişiye göre değişir. Ortalama 20 gram ağırlığında, 4-5 santim uzunluğunda, 2,5 santim kalınlığında ve 3 santim yüksekliğinde oluşumlardır. Renkleri beyaz mavimtrak, kıvamları sertçe olup göz akını andırırlar.
Bir testis uzunlamasına yarıldığında içi kıtıkla doldurulmuş bir yastıkla karşılaşıldığı sanılır. İçinden beyaz iplikçikler çevreye yayılır. Bunlar hayranlık verici bir şekilde yerleştirilmiş ve sıkıştırılmıştır.
Her testis binlerce iplikçiği barındırır ve içlerinden her birisi bir makara üstüne sarılmış dikiş ipliği gibidir. Bu iplikçilerden birini çıkarırsanız aşağı yukarı 1 metre uzunluğunda olduğunu görürsünüz. Bunu mikroskop altına koyunuz, spermalarla dolu bir boru, yani erkek cinsel hücreferi olan spermatozoidleri taşıyan bir kanalla karşı karşıya olduğunuzu görürsünüz.
Gerçekten testisin içi, onu birçok parçalara ayıran sayısız böJmeciklerden yapılıdır. Bunlar piramit ya da koni biçimindeki olup 250 — 300 tane kadardır. Her bölmecikte 3-4 tane meni kanalcılığı olduğuna göre bir bölmecikte 900—1000 kadar kanalcık var demektir. Eğer bu kanallar açılabilseydi, 1 kilometre kadar uzunluğunda bir iplikçik elde edilirdi.
Dokulara mikroskopta bakmak için son derece ince ve yarı saydam dilimler hazırlamak gerekir. Yoksa bunlar ışığı geçirmezler. Bu amaçla, tıpkı mezeci dükkânlarındaki salam, jambon kesen makinelere benzeyen özel cihazlar kullanılır.
İşte ancak mikroskop altında görülebilen ve içinden ancak bir saç geçirilebilecek kadar ince olan bu iplikçiklere meni yollan, ya da sperma kanalları adı verilmektedir.
Sperma Kanalları
Her bir testiste yaklaşık olarak 1000 sperma kanalı olduğuna ve her kanal da aşağı yukarı 1 metre uzunluğunda olduğuna göre bir erkekte testisier 2 kilometre uzunluğunda sperma kanalı barındırıyor demektir. Bu yollar daha geniş kanallarla ağızlaşarak sonunda ortak bir yola açılırlar. Bu yol, testisin dış kısmına yapışık bir kanal olup adına epididim denmektedir. Bu oluşum tıpkı bir genç kızın saç örgüsü gibi testise asılmıştır.
Sperma kanallarının çeperlerinde ana hücreler adı verilen bazı hücreler, sabit bir bölünme ve çoğalmayla spermatozoidleri yapmaktadırlar. Testislerin böyle yaratıcı bir özellikleri vardır. Bir insanın her iki testisinde bulunan cinsel hücreleri hesaplayabilmek için toplam sperma kanalları uzunluğu olan 2 kilometreyi 2 milyonla çarpmak gerekir. Bir erkeğin çoğalma gücünü ortaya çıkarmak için, olgun cinsel hücre stokunu haftada birçok kere boşalttığını ve 12 saat içinde yeniden kazandığını düşünmek yeter. Bir erkek her ay ortalama 3-4 milyon cinsel hücre yapmakta ve bu da 40-50 yıl süreyle tekrarlanmaktadır.
Bir spermatozoidin uzunluğu, ancak bir milimetrenin ellibinde biri kadardır. Buna göre spermatozoid çıplak gözle görülemez. Hücrenin yassı, ucu sivri ve armut şeklinde bir başı, ortada bir vücut kısmı ve uzun bir kuyruğu vardır.
Kanalların karışık ağı içinde bunlar sonsuz denecek kadar çok sayıdadır. Sağlıklı bir erkeğin atımı (ejakü-lasyon) içinde 400 ile 700 milyon spermatozoid vardır. Bir erkeğin hayatı boyunca yaptığı spermatozoid sayısı milyarlara erişir. Eğer bir tek atımdaki 400 — 700 milyon arasından yalnız bir tanesinin yumurtacığı dölleyeceği düşünülürse, döllenme şartlarını bu kadar geniş tutan tabiat olayı karşısında yalnızca hayranlık duyulabilir.
Bununla beraber cinsel temas sırasında atılan spermatozoid sayısı her zaman aynı değildir. Bu sayı yalnız kişiye değil, aynı zamanda cinsel temasa da bağlıdır. Birçok günler ya da haftalar temas yapılmadığında spermatozoid sayısı daha yüksek olacaktır. Buna karşılık temas sık tekrarlandığında sonuç olarak sayı azalacaktır.
Spermanın baş kısmında kromozom adı verilen 24 tane cisimcik bulunur. Bunlar sayesinde yalnız ana-baba ve büyükanne-büyükbaba ile değil, daha eskilerle de ilgili karakter özellikleri «kalıtım» yoluyla döllenmiş yumurtacığa geçecektir.
Ne testis içinde, ne de epididim içinde spermatozoidlerin kendi hareketleri yoktur. Sanki yeni yapılanlar ve bu organların kısılmalarıyla itilmektedirler. Epididim spermatozoidlere toplanma yeri görevini görür. Epididimden ayrıldıktan sonra hücreler aşağı yukarı bir dikiş iğnesi çapında ve yaklaşık olarak 50 santim uzunluğunda oldukça geniş bir kanala açılarak bu yolda itilirler. Bu, her iki yanda karın boşluğuna doğru yükselen yol boşaltım kanal ya da sperma kordonu adını alır. Boşaltıcı kanallar kasık kanalını aştıktan sonra idrar torbasının sağ ve sol yanında uretraya, (sidik yolu) kadar gelip ona açılırlar. Bu kanallar içinde de spermatozoidlerin bizzat hareketleri yoktur, bir çeşit pompalama hareketiyle itilmektedirler.
îdrar torbasının yanında sperma kordonlarının herbirisi ampul şeklinde bir organa değişirler. Bunlar seminal keselerdir. Keselerin 4 ile 5 santim uzunluğu, 1 santim genişliği ve 8 ile 10 santim yüksekliği vardır. Meniye özel rengini veren sarımsı ve yapışkan bir sıvı salgılarlar.
SPERMATOZOİD
a — Önden görünüş Bir spermatozoid çeşitli bölümlerden yapılmıştır. Birinci bölüm baş adını alır. Başın altında boyun vardır. Spermatozoidin bir de uzun kuyruğu vardır.’ Kuyrukla boyun arasında bulunan ve bu iki bölümü birleştiren bölüme de birleştirici parça adı verilir. Kuyruğun sonu ise son bölüm adını alır.
b — Yandan görünüş Spermatozoidin dişi hücreyi delmesine yarayan sivriliğini yandan bakınca daha kolay görürüz. Ucuna delici uç adı verilir.
c — Büyütülmüş bir spermatozoidin başı, boynu ve birleştirici bölümü. Burada birleştirici bölüm içindeki spiral iplik ve bunu çevreleyen mitokondria tabakası da görülüyor.
Prostat
Buluğ çağma kadar küçük olan prostat, erginlik çağında birdenbire büyür. Yetişkinde yüksekliği 25-30 milimetre, ağırlığı 20-25 gramdır. 50-55 yaşlarına kadar bu büyüklükte kaldıktan sonra çok defa aşırı olarak büyümeye başlamaktadır. Prostat büyümesi belirli bir yaştan sonraki erkeklerin pek çoğunda ortaya çıkması nedeniyle önemli yaşlılık sorunlarından birisi olmaktadır. Bu gibi hastalarda ileri derecedeki idrar etmeyle ilgili bozukluklar görüldüğünden sonuç olarak ameliyatla büyümüş olan prostatı çıkarmak gerekmektedir.
Prostat Salgısı-Özü
Daha önce de sözünü ettiğimiz gibi spermatozoidler, prostata gelinceye kadar özel bir harekete sahip değildir ve boşalticı kanallarla seminal keselerin kasılma ve gev-şemeleriyle itilirler. Hücreler ancak prostat sıvısıyla karıştıktan sonra kendi kendilerine hareket edebilecek bir duruma gelirler. Balıklar gibi kımıl kımıl oynamaya başlarlar. Oysa daha önce mekanik olarak yukarı doğru itilmişlerdir. Spermatozoidlerin bu hareketleri salgının kimyasal özelliğinden gelmektedir. Salgının içinde, spermin adı verilen, tadı acı, turna balığı ve bazı bitkilerin özlerinde de bulunan bir madde vardır.
Prostat yalnız bir salgı bezi olarak kalmaz. Kadındaki rahmin biyolojik eşi gibi, prostat da kas liflerinden ve bez dokusundan yapılı karışık bir organdır. Tıpkı bir havagazı borusunu saran bilezik gibi uretranm başlangıcını sarar. Kauçuk bir bileziğin esnek lifleri gibi yıllar geçtikçe prostatın kas lifleri de sertleşip kalmlaştığmdan, yukarıda anlattığımız idrar etme zorluklarını doğurmak üzere uretrayı sıkıştırırlar.
Prostat sıvısı ancak orgasm sırasında, yani cinsel coşkunluğun en son kademesinde, ritmik olarak tekrarlanan kasılmalar aracılığıyla açığa çıkmaktadır. Demek ki spermatozoidler yalnız belirli bir zamanda, cinsel temaslara en yüksek yerinde, yumurtacığa erişmeleri ve dölleme işlemini yapabilmeleri için gerekli hareketi kazanmaktadırlar.
U r e t r a
Uretra yalnız prostatı değil penisi de aştığından ve cinsel coşkunluk sırasında penis sertleşip uzadığından, uretranın da uzayabilir olması gerekir. Bu nedenle çeperi bir kauçuk borununki gibi düzgün değil, tersine bir fotoğraf makinesinin ya da akordeonun körüğü gibi kıvrımlıdır, Penis sertleşip uzadığında kıvrımlar açılmakta ve uretra körük gibi uzamaktadır.
Komşu organlarla sıkı yakınlığı olan uretra, bütün uzunluğunca sabit değildir. Buna göre, uretranın penisin serbest kısmı içinde bulunan ön parçasına hareketli parça, daha yukarıda idrar torbasına kadar olan parçasına da hareketsiz parça adı verilir. Uretranın uzunluğu yeni doğmuşta 5-6, on yaşında 8-9, yetişme çağında 12-14 santimdir. Bunun 12’si penisin içinden geçen kısımdır. Uretranın çapı da her yerinde aynı değildir. 3 geniş ve 4 dar parçası olup geniş yerleri 11-12, dar yerleri de 3-8 milimetredir.
Kadın uretrası, idrar torbasının boynuyla vulva arasındadır. Doğrultusu aşağıya ve hafifçe öne doğru eğik olup arkasında bulunan vaginamn doğrultusuna paraleldir. Uzunluğu 3,5-4 santim ve normal çapı aşağı yukarı 7-8 milimetre kadardır. Kadın uretrası erkeğinkinden daha çok genişleyebilir. Alt deliği bızırın 20-25 milimetre altında olup çevresi dişlidir. Çok defa yüksekliği kişiye göre değişen bir çıkıntı üzerinde dışarı açılır.
Uretranın başlıca fonksiyonu, idrar torbasını boşaltmaktır. Bunun yanı sıra, idrar torbasının hemen altında ve prostatı aştığı yerde her iki sperma yolu uretraya açılır. Böylece uretra, birbirinden tamamen ayrı iki maddenin yolunu barındırır. Bir başka deyimle uretra, yalnız idrarın değil aynı zamanda spermanın da aktığı kanaldır.
Hernekadar idrar ve sperma aynı yolu kullanırsa da kimyasal özellikleri yönünden birbirine zıt iki maddedir. İdrar asittir. Oysa hiçbir asit spermatozoidler için uygun değildir. İdrar ve spermanın karşılıklı olarak birbirine zarar vermemesi için prostat aralarına girmiş ve sanki bir makaslama memuru gibi dolaşımı ayarlamıştır. Bir bilezik gibi uretranm başlangıç kısmını saran prostat, normal halde gevşektir ve idrarın torbadan uretraya geçmesini sağlar. Ama, cinsel istek uyandığında, yani sinirler spermanın sperma yolları içinde uretraya gelmek istediğini bildirdiğinde, prostatın kas lifleri kasılır ve uretranm üst kısmını sıkıştırır.
O andan başlamak üzere artık idrar torbası boşalamaz ve uretra yalnız spermayı geçirir. Erkeğin cinsel coşkunluk süresince idrar edemediği bilinmektedir.
Uretranın kıvrımları içinde, ağızdaki tükürük bezleri gibi bir çeşit berrak sıvı salgılayan birçok küçük bez vardır. Erkeklik organının katılaşıp uzaması sırasında kıvrımlar düzleşir ve aralarındaki bezler sıkışır. İçlerindeki salgı dökülür. Sonuç olarak uretra, cinsel coşkunluk sırasında berrak ve yapışkan bir maddeyle dolmaktadır. Bu şekilde, uretra içindeki spermayı bozabilecek bütün idrar kalıntılarını bu salgı temizler, aynı zamanda da spermaya, uretradan geçtiği sırada, kadının vaginasına yapışmasına yarayan bir madde ekler.
Erkeklik organının sertleşmesi sırasında bu uretra salgısının bir damlası uretranın ağzında belirir. Sanki bir anlamda, vagina içinde güçlük çekmeden kaysın diye erkeklik organını ıslatmaktadır.
Birçok tecrübesiz genç erkek damlayı sperma sanarak bu salgının güçlerini azaltacağını düşünür. Bu yanlış düşünce sonucu olarak gerçek bir tükenme duygusuna kapılır. İşte bilmeme yüzünden birçok gencin tutulduğunu sandığı, kuruntuyla ilgili hastalıklardan birisi de budur.
Penis – Kamış
Penis erkeklerin çiftleşme organıdır. Torbaların üstünde olan bu organ çiftleşme sırasında spermayı kadın üretim organına götürür ve bırakır. Şekil ve doğrultusu fizyolojik durumuna göre değişir. Yumuşak ve gevşek halde penis, önden arkaya basık bir silindir şeklinde olup torbaların önünde sarkıktır. Katılaşınca büyür, sertleşir, aşağıdan yukarıya ve arkadan öne doğru, ucu karnın önüne gelecek şekilde bir durum alır.
Penis kök, gövde ve uç olmak üzere 3 kısımdan yapılmıştır. Kök kısmı vücudun içindedir ve görünmez ama, deri altında kolaylıkla ele gelebilir. Orta ya da gövde kısmı 9-10 santim uzunluğunda olup yumuşak bir şekilde sarkar. Uçta rengi penisin yumuşak ya da sert oluşuna 1 göre açık ya da koyu kırmızı olan ve glans adını alan bir şişkinlik vardır. Glansm ucunda uretranm ön deliği yer alır.
Normal halde erkeklik organı kısa ve yumuşaktır demiştik. Bu yüzden kadının vagina boşluğuna giremez. Vagina boşluğuna girebilmek için 3 şartı yerine getirmesi gerekir.
Birincisi kalınlaşıp uzayacak, ikincisi sertleşecek, üçüncüsüyse sarkmayıp dik duracaktır.
Bütün bu boy, gerilim ve doğrultu değişmelerini sağlayabilmek için, penisin son derece ilginç bir mekanizma sı vardır. Buna katilaşıcı ya da dikleşid sistem adı verilir. Penisi bütün uzunluğunca aşan uretrayla penisin deri kılıfı arasında kavernöz cisimler adı verilen 3 katıiaşan cisim bulunur. Bunlar çeperleri kan damarları bakımından zengin 3 cep gibidir. Durgunluk halinde damarlar kasılıdır ve içlerinde çok az kan bulunur. Cepler boştur. Cinsel coşkunluğun etkisiyle damarlar genişlemekte, supaplar açılmakta ve cepler kanla dolmaktadır. Kan hücum eden erkeklik organı ısınır, kan akımı yumuşak ve durgun organı sert ve sıkı bir duruma getirir. îşte bu şişme, katılaşma ya da ereksiyon adıyla anılmaktadır.
Katılaşma olayında sinir sisteminin büyük rolü vardır. Erkeğin cinsel uyarılması sırasında sinirsel bir mekanizma aracılığıyla kanın boşluklardan geriye çekilmesi durdurulur. Böylece sinir sisteminin yardımıyla ortaya çıkan katılaşma cinsel temas süresince değişmeden kalır. Cinsel uyanlma azalırken kan da boşluklardan çekilir ve penis gene eski yumuşak haline dönmüş olur.
Penisin baş kısmı, yani glans da, kavernöz cisimlerle bağlantıda olan birçok boşluklardan yapılı sertleşen bir kısımdır. Cinsel duyarlığı çok arttıran yoğun bir sinir ağıyla çevrilmiştir. Penis yumuşakken testislere bakan glansın alt yüzü vücudun dış derisiyle penis arasındaki bağlantıyı yapar. Bu yüzde, özellikle dokunma duyumlarını alan bir bölge vardır.
Glans penisin orta, yani gövde kısmından bir olukla ayrılmıştır. Penis derisi bu oluğun çevresinden başlayarak glansın üzerini örter, onu bir kılıf gibi sarar. Bu deri kılıfına sünnet derisi adı verilir. Buluğ çağından önce sünnet derisi baş kısmını tamamen örter.
Erişkinde penis katılaşma durumundayken, genellik
Sünnet derisi dışta normal deriyle aynı niteliktedir. îçte, yani erkeklik organına bakan yüzde rengi pembedir ve bir sürü yağ bezleriyle doludur. Bu yağ bezleri smegma adı verilen beyaz renkte, tulum peyniri görünüş ve kıvamında bir madde salgılar. Salgının özel bir kokusu vardır ve çabuk acılaşır. Acılaştığmda kötü kokar ve aynı zamanda deriyi aşındırır. Tahriş sonucu, sünnet derisinde yaralar açılabilir. Halk dilinde sünnet derisinin tahrişi, sünnet derici belsoğukluğu adıyla anılır. Çünkü gençler hekime gerçek bir belsoğukluğunu kapmış olmanın korkusu içinde başvurmaktadır. Bu basit bir tahriş olup, hastalığın b°ir iki gün içinde tedavi edilebileceğini hekimden öğrenen gencin yüzündeki sevinç ifadesi kolay kolay anlatılamaz. Böyle kötü durumları önlemek için sünnet derisi kıvrımını zaman zaman temizlemek gerekir
Sünnet
Sünnetin yaptırılmasında şu gibi yararlar vardır:
1 — İçinde yağ bezleri bulunan sünnet derisi ortadan kaldırılmakla hiç de hoş olmayan yağlı salgı da birlikte ortadan kaldırılmış olur.
2 — Sünnet etmekle, sünnet derisiyle ilgili tahrişler ve fimozisler önlenmiş olur.
3 — Sünnet, cinsel temasla geçen hastalıkların, özellikle frenginin bulaşmasına engel olur. Çünkü sünnet de-risi, duyarlığı yüzünden frengi iltihabının özellikle seçtiği bir yerdir.
4 — Artık sünnet derisi uyarılması olmayacağından sünnetli, kendi kendine orgasm olma yani mastürbasyon (istimna) ya elverişli değildir.
Büyük bilgin Dubois – Reymond sünnete o derece taraftardı ki, tıpkı çiçek aşısı gibi zorunlu kılınmasını teklif etmişti.
Erkeklik Organının Katılaşması
Erkeklik organının katılaşmasının erkeğin ve aynı zamanda kadının cinsel hayatında büyük önemi vardır. Bu nedenle konuyu biraz daha derinliğine incelemeyi zorunlu buluyoruz.
Erkek için katılaşma, yani ereksiyon, cinsel birleşmenin vaz geçilmeyen şartıdır. Kadın içinse erkeklik organının güçlü bir katılığı cinsel doyuma erişmek yönünden gereklidir. Erkeklik gücü ya da erkeklik adı .altında bir erkeğin penisinin katılaşabilmesi yeteneği kastedilmektedir. Buna karşılık, bu yeteneğin olmamasına cinsel güçsüzlük ya da zayıflık adı verilir.
Katılaşma olayını hiçbir zaman yalnız dış üreme organıyla ilgili bir durum olarak görmemek gerekir. Bu, birçok salgı bezinin, bütün damar ve sinir sisteminin işe karıştığı çok karışık bir olaydır. Katılaşma ve özellikleri herkes tarafından bilinmelidir. Çünkü böyle bozukluklar, cinsel hayatta ve evlilik hayatında bir sürü karışıklığın nedeni olmaktadır.
Erkekte olduğu kadar kadında da, üreme bezlerinin yalnız üreme hücrelerini yaptığı sanılmamalıdır. Bu bezler aynı zamanda bir madde daha salgılamaktadır. Bu, cinsel hormondan başka bir şey değildir. Cinsel hormon, üreme hücreleri gibi bedenden ayrılmaz. İleride daha geniş olarak anlatacağımız gibi, tam tersine tekrar kana dökülüp onunla karışır. Kan aracılığıyla bütün organlara taşman cinsel hormon, hem beden üzerinde, hem de insan canlısının ruhsal hayatı üzerinde önemli etkiler yapar.
Buluğ çağanın başlangıcında çocukta birtakım değişiklikler görülür. Bunlar, gene bu çağda salgılanmaya başlanan cinsel hormonun etkilerinin sonucundan başka bir şey değildir. Cinsel hormon giderek çocuğu olgun ve tam bir erkek şekline sokar. Buna karşılık olgunluk yıllarından sonra hormon salgılanması azaldığından, erkek cinsiyetten yarı yoksun bir duruma gelmektedir.
Bu konuları daha ileride «Cinsel hormonlar ve bozuklukları» bölümünde incelemek üzere şimdilik bırakalım, cinsel hormonun birçok etkileri arasından yalnız katılaşmanın başarılmasını gerçekleştiren beyin kabuğunun uyarılması durumunu inceleyelim.
Cinsel dürtüyü birçok yönden yemek yeme ihtiyacına, açlığa benzetebiliriz. Açlık gibi bu da, beynin belirli bir bölgesinde yerleşen ve karın kaslarına komuta eden bir içgüdüdür. Bunun yanı sıra beyne giden kan onu doğrudan doğruya etkilemektedir. Kanın besleyici maddelerle doymuş olduğu oranda beyindeki açlık merkezleri etkilenmezler ve sonuç olarak biz açlık duymayız. Ama, besleyici maddeler kandan kaybolup, birtakım hayat fonksi-yonlannm sürekliliği için harcandığında, yoksullaşan kan sıvısı mide ve karın sinirlerini uyararak merkezleri etkiler ve açlığı doğurur.
Cinsel açlık mekanizması da buna benzerlik göstermektedir. Beynimizde bazı cinsel merkezler bulunur. Bunlarda açlık merkezleri gibi kanın etkisi altındadırlar. Kan cinsel hormon taşımadığı sürece merkezler durgun haldedir. Üreme bezleri cinsel hormon salgılar salgılamaz cinsel merkezler etkilenir. Bu andan başlayarak erkekte cinsel açlık uyanır ve cinsel yönden doyma isteği ortaya çıkar.
Cinsel açlığın derecesi kanda dolaşan hormon düzeyi ile orantılıdır. Üreme bezleri daha henüz herhangi bir hormon salgılamadığından çocuklar uyarılmazlar. Gene üreme bezleri artık hormon salgılamadığından yaşlılarla uyarılmaz olurlar. Buna karşılık bütün insanlarda istemli olarak aşk duygusu uyandırılabilir. Bunun için ya kana şırıngayla hormon verilir, ya da ünlü fizyolog Eugene Bteinach’m bilim alanına soktuğu ve başlattığı gibi, bedene dışarıdan hormon salgılayan bir bez aşılanır.
Katılaşmanın ilk şartının, üreme bezlerince salgılanan hormonla beyin kabuğunun uyarılması olduğunu daha önce belirtmiştik. Demek ki katılaşma son kertede refleks olarak süregelen merkez sinir sisteminin bir fonksiyonudur. Bu fonksiyon önce beyin kabuğunoi- ayarla-yıcı etkisi altında, sonra cinsel merkez denilen beynin daha derin bölgelerinin etkisi altında ve son olarak da omurilikte bulunan bağımsız refleks merkezlerinin etkisi altındadır. Erkeklerin aşağı yukarı kemer taktıkları yere uyan bu omurilik bölgesine ise katılaşma merkezi adı verilir. Üreme organlarına giden sinirler omuriliğin bu düzeyinden çıkarak dağılırlar.
Bu merkez üstüne bir sürü yalnış ve göz alıcı yayım yapılmıştır. Bunlar, bazı erkeklerin korkuya kapılmalarına ve üzüntü, sıkıntı duymalarına yol açmıştır. Birtakım şarlatan kişiler ya da firmalar tarafından birçok cihaz ve radyoaktif olduğu ileri sürülen ilâç piyasaya çıkarılmakta ve bunların omurilikteki merkezi uyararak erkeklik gücünü arttırdığı iddia edilmektedir. Erkeklik organında katılaşma olabilmesi için, yalnız omurilikte bu küçük merkezin değil, çok yaygın ve dallanmış bir sinir sisteminin etkisi olduğu bir gerçektir ve gene katılaşma bozukluklarını tedavi etmek için yalnız buranın herhangi bir şekilde tedavi edilmesinin yetmeyeceği açıktır.
Bu arada, hekimlikte ve özellikle cinsel bozuklukların iyileştirilmesinde, elle tutulur ve gözle görülür gerçek faktörler kadar sübjektif ve psikolojik faktörlerin de etkili olduğunu bilmek gerekir. Çünkü bütün bu bozuklukların aşağı yukarı üçte ikisi, gerçek bir hastalık olmadan ortaya çıkmaktadır. Aynı şekilde iyileşmelerin üçte ikisi düşünme gücüyle ilgilidir.
Birçok erkek, erkekliğinin yokluğundan değil de cinsel güçsüzlüğe çarptırıldığını düşünmekten yakınır. insanların, üstelik de böylesine bir konuda, aldatılmaları çok kolaydır. Tekniğin yeni bir harikası olarak piyasaya sürülen ilâcın son derece etkileyici açıklamasını okuduktan ve üstelik yüksek bir parayı ödedikten sonra erkeğin içi güvenle dolar ve kaybettiği gücünü yeniden kazanır. Yukarıda sözünü ettiğimiz katılaşma sinirleri, üreme organlarının ve katılaşan oluşumların özellikle damarlarına komuta etmektedir. Normalde bu damarlar kasılı durumdadır. Katılaşma sinirlerinin uyarması sonucu genişlerler ve bu da katılaşan oluşumların boşluklarına kanın gitmesini ve erkeklik organının sertleşmesini doğurur.
Erkeklik Organının(Penisin)Sertleşmesini,Katılaşmasını Sağlayan Sebepler
1 — Cinsel hormon etkisiyle katılaşma. — Katılaşmanın oluşu birçok nedenlere bağlıdır. Çoğunlukla katılaşmayı sağlayan cinsel hormonun etkisidir. Üreme bezleri kana cinsel hormonu akıtır. Hormonla doymuş olan kan beyin kabuğunu uyarır. Beyin kabuğu da, sinir akımı aracılığıyla katılaşmanın omurilikteki merkezini uyarır. Eğer bu uyartılar bilinçaltında dururlarsa, bu durumda katılaşma bütünüyle otomatik ya da refleks bir olaydır. Eğer uyartılar hayal gücünü kamçılarlarsa, cinsel fantezilerin ortaya çıkışma sebep olarak, katılaşmanın bilinçli fikirlerle birlikte olduğu görülür. Buluğ çağının başlangıcında erkeklik organında katılaşmalar olduğu dikkati çeker. Bunların hiçbir şekilde bir hastalığın belirtileri olmayıp normal olaylar sayılması gerekir. Üreme bezlerinin artık hormon salgılamaya başladığını ve sinir sisteminin kandaki hormon düzeyiyle normal şekilde etkilendiğini ve uyarıldığını bize gösterir.
2 — Beyni uyaran ve etkileyen maddelerle katılaşma. — Tıpkı cinsel hormon gibi beyni uyaran ve bunun sonucunda katılaşmayı kolaylaştıran birçok madde vardır. Bunların içinde en çok tanınan ve kullanılan alkoldür. Alkol alan bir insanda birdenbire ortaya çıkan bir uyartı hali görülür. Gerçekte en kötü cinsel uyararılardan biri olmasına rağmen bu etkisi yüzünden, erkeklerin cinsel coşkunluklarından yararlanmak isteyen bir sürü ahlâksızlık yuvasının en değerli maddesi olmaktadır.
3 — Mukozaları tahriş eden maddelerin etkisiyle katılaşma. — Ağız mukozasını uyaran ve bu nedenle yemeklere tad vermek üzere konulan baharat cinsinden bazı maddeler vardır. Bunlar kanda eridikten sonra, aynı şekilde önce beyni ve omuriliği, sonra da idrar torbasıyla uretramn mukozalarım uyarırlar. Uretra mukozasının uyarılması erkeklik organında katılaşma olmasına yol açar. Bu maddeler arasında tuz, biber, hardal, kırmızı biber, soğan, kimyon, zencefil ve tarçını sayabiliriz.
4 — İncebarsağı şişiren maddelerin etkisi altında katılaşma. — Mide ve incebarsağı şişirerek karında şişkinlik yapan bütün yemekler de aynı şekilde katılaşma sinirlerini uyarmaktadır. Böylece katılaşmanın başlatılmasına katkıda bulunurlar. Böyle yemekler içinde de bütün baklagilleri, lahanayı, peynirleri ve yumurtayı saymak gerekir.
5 — Afrodizyak maddelerin etkisi altında katılaşma. — Daha önce saydığımız maddeler gibi beyni ya da mukozaları uyarmadan cinsel isteği kamçuayan bazı maddelerin olduğu görülmüştür. Çok eski zamanlardan beri cinsel yönden kamçılayıcı olarak kullanılan ve aşk tanrıçası Afrodite’den alınarak afrodizyak adı verilen birtakım maddeler söz konusudur. Bunlar arasında kereviz, kuşkonmaz, maydanoz, karanfil, vanilya ve bir Afrika bitkisinin özü olan yohimbini belirtmek istiyoruz.
Dünyanın birçok yerlerindeki buna benzer daha başka bitkilerden çıkarılan özler de bu amaçla kullanılmaktadır. Bütün uluslar afrodizyakları tanırlar ve uyarıcıların hemen hepsi aşağı yukarı bu maddelerden yapılmıştır. Bütün aşk iksirleri, mukozaları tahriş eden maddeler, afrodizyaklar ve esanslarla tat verilmiş olan alkollü içkilerdir. Katılaşmanın gecikmesi istendiğinde ya da katılaşmanın iyi gelmeyeceği bazı erişkinlerde bu maddelerin kullanılmasına engel olmak gerekir. Katılaşmaları azaltmak ya da ortadan kaldırmak için soğuk limonata, soğuk kahve ya da, aralıklı alındığında tamamen zararsız olan bromürden biraz verilir.
6 — İdrar torbasımn aşırı doluluğuyla ilgili katılaşma. — İdrar torbası dolarken çevredeki dokuları ve aynı zamanda katılaşma sinirlerini de sıkıştırarak uyarır. Sabaha karşı uykunun derinliği azaldığında, bir başka deyimle sinir sistemi uyartıları alabilecek duruma geldiğinde, idrar torbasının dolmasıyla,, hemen her zaman refleks şeklinde bir katılaşma ortaya çıkar. Bu herkesçe bilinen sabah katılaşmasıdır. Erkek uyandığında penisinin sert olduğunu görür. Bu sertleşmelerin doğrudan doğruya hiçbir cinsel nedeni yoktur ama, bunlar cinsel düşünceyi uyandırarak gerçek bir katılaşmaya dönüşebilir. Artık erkeklik güçleri kaybolmaya yüz tutmuş ve normal uyartıların katılaşma olmasına yetmediği belirli bir yaştaki kocalar, sabahları ortaya çıkan bu refleks katılaşmadan yararlanmak isterler. Bu şekilde sabah erkenden, ama, hayatta biraz geç olarak cinsel birleşmenin son zevklerini elde etmeyi ve vermeyi başarırlar.
Çocuklarda bile idrar torbasının doluluğu katılaşma yapmaktadır. Gene erkeklerde, hatta yeni doğmuş çocuklarda bile, derin uyku sırasında bilinçli olmayan katılaşmalar görülür.
Çocukta da, erişkinde olduğu gibi katılaşma, belirli bir tat duyumuyla birliktedir, ilgisini cinsel organlarına ve onların çalışmalarına yöneltir. Bu olay göz önünde bulundurularak bütün çocukların, özellikle buluğ çağma yaklaşanların sabah uyandıktan sonra hemen idrar etmelerini sağlamak gerekir.
7 — Cinsel bölgelerin mekanik olarak uyarılmasından sonraki katılaşma. — Erkeklik organının derisi, özellikle ön ucun derisi, özel sinir uçlarının sonlandığı aşırı duyarlı ve çok yoğun bir ağla örtülüdür. Bu özel son-lanmalann uyarılması bize bir tat alma duygusu verir ki bunlara tat alma cisimcikleri adının verilmesi bu yüzdendir. Kesinlikle bilmediğimiz ama, kabul etmek zorunda kaldığımız bu oluşumlar, katılaşan sistemi en yüksek gerilime getiren elektrik cihazları gibidir.
Bütün elektro-mekanik cihazlar gibi sinir sistemi de ritmik sarsıntılarla uyarılır. Cinsel temas, normal olarak yapıldığında, cinsel organların duyarlı bölgelerini mekanik olarak uyaran ritmik hareketlerden kuruludur. Bu hareketler sinir sistemini yüksek bir gerilime getirir. Katılaşmaları savuşturmak için, erkeklik organının mekanik ve ritmik uyarılmalarından kaçınmak gerekir. Genç çocuklarda ritmik hareketlerle birlikte olan oyunlar, örneğin bisiklete binme, ata binme, tepesine ödül asılmış yüksek ve kaygan bir direğe tırmanma, tahterevalliye binme sırasında katılaşmalar ve aynı şekilde tat alma duyumları doğmaktadır. Hatta çok küçüklerde bile; örneğin bir erişkinin kucağında hoplatılmak gibi eğlenceler kolayca katılaşmalara ve tat alma duyumlarına yol açabilmektedir. Sonuç olarak erkek çocuklarda, hatta kızlarda bu gibi oyunlardan kaçınmak gerekir.
Gene erken yaşlardaki cinsel uyartılardan korumak için erkek çocukların ellerini külotları içinde tutmalarına engel olunmalıdır. Ayrıca deriyi tahriş edecek her çeşit kumaştan kaçınmak, ceplerin küçük ve dar olmamasına dikkat etmek gerekmektedir.
8 — Vücutla ilgili bir cezadan sonra olan katılaşma. — Çocukların kaba etlerine vurmak eskiden hoşa giden bir hareketti.. Bundan da kaçınmak gerekir. Çünkü bunlar yalnız çocuk eğitimi yönünden değil, tat alma duyumlarının da önlenmesi yönünden yapılmaması gereken hareketlerdir.